Aşığın Eğlencesi Sıkıntıya Sabretmekmiş

Teslime Gülsen NURDOĞAN

Eşrefoğlu Rumî Allah yolunda sabretmenin, Onun hoşnutluğunu kazanacak işler için sıkıntı çekmenin Allah aşıklarının eğlencesi ve oyunu olduğunu belirtmiş. "Hak Teala yolunda sabreylemek nefse mücahede çektirmektir. Riyazat ve perhiz etmektir. Gerçi, bu aşıkların daimi oyunudur." Müzekkin-Nüfus, sayfa 240. Öyleyse a şaşkın sen niye oyununu terkedersin? Eğlencene geri dön!

Allah aşıkları böyledir. Onların eğlenceleri Rablerinin işleridir. Yüzleri hep Rabblerine dönüktür. Ondan gelen her işi, her duyguyu ve hali gene onunla temaşa ederler. Bu yüzden de hayatlarının her ânı onlara eğlence gelir. Hastalıklar mesela… Canının acısıyla oyun oynar aşık. Eyüp Peygamberin vücudunun her yanı yara olmuş ve bu yaralara kurtlar üşüşmüş. Bir gün yarasından bir kurtçuk düşmüş. Kurtçuğu alıp yaranın üzerine geri koymuş. "Benim etim senin rızkınmış madem öyleyse ye beni ey kurtçuk!" demiş. Hastanın inlemesi Allah'ı tesbih etmekmiş bu yüzden. Hasta ıhladıkça, yaraları ağrıdıkça mükafat yazılıp dururmuş. Eh mükafatı kim istemez. Aşık da bu yüzden sıkıntılara sabredermiş.

"Gönlümün eğlencesi Rabbim!" dermiş. "Senden gelen cana vefa/Kahrın da hoş lütfun da hoş" deyip gülümsermiş. Aşık Rabbiyle gece gündüz konuşurmuş. O yüzden onun uykusu da ibadetmiş. Gördüğü rüyaları, Allah'tan kendisine gelen bir mesajmış bu yüzden. Aşık pirincin içindeki beyaz taşı bulurmuş. Allah ona latif sırlarından ihsan edermiş çünkü. Sen pirincin içindeki beyaz taşla ne kast ettiğimi anla şimdi. El-Latif, yani en ince ayrıntıları bilen Allah'tır ya!.. En ince ayrıntıları bildirten de Allah'tır. Bunu şuradan da anlayabiliriz. Peygamber aleyhisselam; "Müminin ferasetinden sakının çünkü o, Allah'ın nuruyla bakmaktadır." buyurmuş.

Hak aşığının meşgul olduğu şey Allah imiş. Aslında o, diğer insanlar gibi her işle meşguldür. Fakat o, her işi yapanın Allah olduğunu bildiğinden "Bütün sebepler sebebi yaratana gider" mantığından hareket edermiş. Eh bütün hamdler Onadır değil mi? Yani bütün övgüler, bütün teşekkürler… Konuşanlar, bakışanlar, çığrışanlar, uyuyanlar hep Onun eseri değil mi?

Hacivat, yemeğini yiyip karnını doyurunca meydana çıkıp seslenirmiş: "Yar bana bir eğlence!.." diye. Gönlüne eğlence arıyor yani. Eh, gönül eğlencesiz olur mu? Olmaz! Gönül, Yaradana bir ip ile bağlıdır. Aşık da bunu bilir. Nereye giderse gitsin Rabbinden hiç ayrılamaz bu yüzden. Ve böylece de çok mutludur işte.

Evcilik oynayan bir kız çocuğu gibidir aşık. Kız çocuğunun bebekleri, tabakları, kaşıkları vardır. Tabaklara kum doldurur çorba niyetine. Naylon bebeği sahici bebek gibi sarar sarmalar. Türküler ve ninniler söyler ona, gerçek bir bebek gibi. Küçük kızın gönlünün eğlencesidir evcilik. Aşığın eğlencesi ise Allah'tır. Onunla oyunlar oynar. Naz edip dururlar birbirlerine. Kız çocuğu masumdur oyununda. Saf ve tertemizdir o. Bu yüzden büyükler hep gülümser onun evciliğine. Hiç tuhaf gelmez büyüklere kaşıktaki kum çorbası.

Aşıklar şiirler düzer Rabbine. Fuzulî gibi. Mevlana gibi. Yunus gibi bağrı yanık türküler söyler güneşe, rüzgara. Öyle demiş işte Eşrefoğlu Rûmî de. "Hak Teala yolunda sabreylemek nefse mücahede çektirmektir. Riyazat ve perhiz etmektir. Gerçi, bu aşıkların daimi oyunudur." !.. Gerçi bu aşıklarin daimi oyunudur demiş. Bunlar da iş mi yani! Küçük kızın evciliği gibi sıkıntıya sabretmek de aşığın oyunuymuş işte.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.