Geçenlerde yeğenime sordum TBMM ziyaretime dair yazımı okuyup okumadığını. Sorumu anlamamıştı çünkü okumamıştı. “Geçen hafta Meclis’e gitmiştim ya” diye hatırlatınca bu sefer de anneme “Amcam şimdi milletvekili mi oldu” diye sordu. Tabii ki cinim tepeme çıktı. “Meclis’i ziyaret eden milletvekili olmaz. Sen Meclisin ne olduğunu ve ne iş yaptığını biliyor musun?” diye sorunca. “Meclis şu adamların kavga ettikleri yer değil mi? Televizyonda görmüştüm” deyiverdi. Yeğenimin verdiği cevap beklediğim yanıt değildi elbette ama haklılık payı vardı. Bu olayı dostlarımla paylaştığımda onlar da benzer tecrübelerini paylaştılar. Hepsi Z Kuşağı gençlerin devlete, hükümete ve işleyişlerine umarsız ve ilgisiz olduğu konusunda hemfikir.
Peki nedir bu “Z Kuşağı”? Genel kabule göre 1990’lı yılların ortaları ile 2010’lu yılların başları arasında doğmuş olanlara Z Kuşağı deniyor. Dünyada en çok nüfusa sahip olan bu jenerasyonun 2019 yılı itibariyle 2.5 milyar bireyi var. Yani toplam dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri, Afrika nüfusunun %60’ı Z Kuşağı. Sosyal medya jenerasyonu olarak da adlandırabileceğimiz bu kuşaktaki bireyler internet ve taşınabilir dijital teknoloji ile çok küçük yaşlarda tanıştılar ve bunlarla büyüdüler. O yüzden akıllı telefonlar öncesi hayatın nasıl olduğundan habersizler.
Z kuşağını diğer yaş gruplarından ayıran olumlu özellikleri olduğu gibi, onları hayat yarışında zorlayan donanımlara da sahipler. Z Kuşağının kendilerinden önceki kuşaklara nazaran farklılıklarını, artılarını ve eksilerini şöyle sıralamak mümkün:
- Daha eğitimliler ve eğitime önem veriyorlar.
- Daha uslu ama daha stresliler.
- Daha sessiz ve depresifler.
- Daha az yemek yiyorlar.
- Risk almaktan kaçınıyorlar.
- Daha yavaş bir hayatları var.
- Alerjileri daha fazla.
- Ruhsal hastalık belirtileri daha fazla.
- Fazlasıyla uyku problemleri var.
- Daha az kitap okuyorlar.
- Daha çok internette vakit harcıyorlar.
- Daha çabuk sıkılıyorlar.
- Kullandıkları kelime haznesi dar.
- Doğa ve çevre duyarlılıkları daha fazla.
- Global olayları takipteler.
- Daha liberal ve özgürlükçüler.
- Daha aktivist yapıları var.
- Hırslı bireyler değiller.
- Hayal dünyaları çok geniş.
- Ödüllerle motive oluyorlar.
- Bireyselliğin ekip çalışmasının önünde olduğunu düşünüyorlar.
- İkili ilişkilerde zayıflar.
- Dine ve ibadete saygılılar ama uzaklar. Allah ile aralarındaki mesafe açıldığı için inançlı olmanın verdiği huzur az.
- Her türlü bilgiye internet üzerinden çok çabuk ve farklı kaynaklardan ulaşabilme özgürlüğü onlara aşırı bir özgüven duygusu veriyor. O yüzden kontrolleri ve öngörülmeleri zor.
- YouTube videoları tartışmasız en favori vakit geçirme uygulamaları.
- Kendilerini sabit ideolojik kalıpların içinde tanımlamıyorlar.
- Ne istediklerini gayet iyi bildikleri ve istediklerinden emin oldukları için ikna etmek zor.
- Çaba harcamak, özverili olmak, emek vermek gibi kavramlar onlar için pek geçerli değil.
- Daha yaratıcılar ve yaratıcılığa önem veriyorlar ki bu iş hayatında önemli yerlere gelmelerine olanak sağlayabiliyor.
- Yalnız olmaya alışıklar. Kendilerinden önceki kuşakların onları dinlemekten ve ne istediklerini anlamaktan uzak olduğunu düşündükleri için kendi özel yaşam alanlarında kalmayı tercih ediyorlar.
- Clubhouse gibi uygulamaları kullanarak sanal alemde kendi gruplarını oluşturuyor ve istediklerini rahat rahat konuşuyorlar.
- Doğru bildiklerini savundukları ve hariçten bir fikre çok sıcak bakmadıkları için aileleri ile sıkça çatışmaya girebiliyorlar.
Milenyum Kuşağından sonra gelen Z Kuşağı açıkçası dünyadaki dengeleri değiştirecek ve farklı yönlere çekebilecek bir potansiyele sahip. Eğitim politikalarının bu neslin eksiklerini kapatmaya yönelik şekillendirilmesi gerekiyor. Dünya nüfusunu üçte biri genç Z Kuşağı olduğuna göre, kalan üçte ikisi bu kuşağın düşünce yapısına göre sosyal ve ekonomik değişikliklere açık olmak zorunda.