Galatasaray'ın yeni transferi Lorik Cana'nın ülkemize ayak basar basmaz övgüyle sözünü etmesine rağmen Şemsettin Sami'ye dönük ilgi patlaması yaşanmadı. Hayret. Tam tersine, "Ne diyor bu?" deyip geçildi. İstanbul'daki stada ismi de verilmiş Galatasaray Spor Kulübü'nün (GS) '1 numaralı azası' Ali Sami Yen kendisinin oğlu olduğu halde...
Gazetelerin spor sayfalarında bir iki küçük haber, bizim Sanlı Sarıalioğlu ve bazı spor yazarlarının kısa değinmeleri... Hepsi bu kadar...
Oysa Cana'nın "Galatasaray'ı seçmemde kurucusunun Arnavutluk'la ilişkisi de büyük rol oynadı" demesi, dikkatleri, ülkemizin en büyük dil âlimi, düzeyi hâlâ aşılamamış sözlük ve ansiklopediler dahil 40 kadar kitabın yazarı, dilimizde yayımlanmış ilk roman 'Taaşşuk-u Fitnat-ü Talat'ı da kaleme almış Şemsettin Sami'ye çekmeliydi.
Bugünkü Arnavutluk sınırları içerisinde doğmuş olması ve zaman zaman oranın sorunlarıyla ilgilenmesi, Şemsettin Sami'nin kültürümüze, dilimize ve edebiyatımıza yaptığı muazzam katkıyı görmezden gelmeyi gerektirmiyor. Belki bugün karşı karşıya bulunduğumuz özü 'etnik kimlik' ile ilgili soruna nasıl yaklaşılabileceğine dair dersler bile çıkarabiliriz onun hayatından...
İmparatorluğun çöküş döneminde fikirleri ve eserleriyle topluma katkıda bulunan bazı ünlülerin günlük hayatlarını yansıtma derdindeki 'Tanımadığımız Meşhurlar' kitabının ikinci kahramanıdır Şemsettin Sami. Dönemin en iyi röportajcısı Hikmet Feridun Es Cumhuriyet'in kuruluş hayhuyu içerisinde giderek unutulmaya terk edilen bir nesil önceki ünlüleri yakınlarının tanıklığıyla gazetesi Akşam'da tanıtır.
Önemli bir gazetecilik ürünüdür şu yakınlarda Ötüken Yayınları tarafından yeni baskısı yapılan 'Tanımadığımız Meşhurlar'...
Kızı Samiye Hanım'ın dilinden aktarılan hayat öyküsünde etnik köken ayrıntısı hiç yer almaz; Es, bölümü kapatırken, herşeyi tartışan Osmanlı toplumunun ünlü dilcinin Arnavut kökenli oluşunu da bir dönem gündemine aldığını, hatta Arnavutluk hükümetinin büyük âlimin kemiklerini Tiran'a taşımak istediğini anlatır.
Aile, talebe, "O bu toprağın malıdır ve burada yatacaktır" cevabını vermiş...
'Fraşeri Ailesi'nden üç kardeşin (biri Şemsettin Sami'dir) Tiran'da yanyana heykelleri var.
Galatasaray Spor Kulübü'nün '1 numaralı azası' olan Ali Sami Yen'in babasının spora meraklı olduğunu sanırsınız, değil mi? Ablasının Hikmet Feridun'a anlattığına göre, Şemsettin Sami'nin başı sporla hiç hoş değildir. Hele futbol türü sporlara kökten karşıymış büyük âlim ve "Nedir bu? Çıplak bacaklar, yangına giden tulumbacılar gibi koş dur! Oynamasın şunu, düşüp bacağını kıracak" deyip dururmuş...
Çocuklarını okula göndermek yerine evde özel hocalar nezaretinde eğittiğini de öğreniyoruz. Erkekli-kızlı bütün çocuklar, babaları tarafından dönemin en yetkin muallimleri arasından seçilmiş hocalardan her konuda ders görürlermiş. Dönemin geçerli bütün yabancı dilleriyle resim ve heykel dahil... Küçük Ali Sami düzenli bir mektepte okumayı kafaya koymuş ve bu amacına ancak evden kaçarak erişmiş... Es, "Evinde okuyan oğlu Ali Sami" diyor, "Maarif Mektebine başvurduğu zaman, pek küçük olmasına rağmen, son sınıflara kolayca imtihan verdi. Babasının mektebinden aldığı feyizle bir iki sene okuyup şahadetnamesini aldı."
Es, Şemsettin Sami için, "Yedi dil bilirdi" diyor, ama bildiği dillerin sayısının daha fazla olduğunu düşündüren başka bilgilere sahibiz. İlkokulu bir Rum okulunda okuduğu için Rumcası ana dili gibiymiş. Bazı Hint lehçelerini bile bilirmiş. Ayrıca Latince, Eski Yunanca, Fransızca, İtalyanca, Farsça, Arapça da iyi bildiği diller arasındaymış...
Gönülden bağlı olduğu, ilk lügatını (Lügat-ı Naci) ve ansiklopedisini (Kâmus-ul Alâm) kaleme aldığı Türkçe de sonradan öğrendiği diller arasında.
Çıkarmaya başladığı 'Kâmus-i Arabi'nin basımı bazı terör olayları yüzünden 'C' harfinde kalmış, ama o sayede İmparatopluğun Arapça konuşulan bölgelerinde sözlüğe duyulan ilgi o denli fazlaymış ki, her yerde ismi geçmeye başlamış; mektuplar, konuklar yağmış evine... "O kadar çok mektup alıyordu ki" diyor Hikmet Feridun, "Postane müdürü mektuplarını taşıyan yardımcısını ihbar etti, karışık işler yapıyor olabilir diye..."