Osmanlıyı biz de çok seviyoruz, atamızdır, bize birçok milli ve dini değerin ulaşması noktasında hepimiz üstünde hakları var. Dua ederiz saygıyla anarız. Ama bu durum saltanatı övmemizi bunun dine uygun olduğunu söylememizi gerektirmez.
Tarihe şöyle bir bakın Müslümanlar ne zaman seçim değil de babadan oğula geçen sistemi yani saltanatı başlattılar ondan sonra hep cinayet, hep kavga , hep taht kavgaları, isyanlar vs….
Bu noktada idareyi ele alabilmek için birçok entrikaları irtikab etmeyi mübah gören Muaviye bu diktatoryayı başlatmış tarihi şahsiyettir. Muharrem Ayının başladığı şu günlerde oğlu Yezid aracılığı ile Peygamberimizin incisi , şehidlerin ser çeşmesi Hz Hüseyin’in kanına giren, Muaviye saltanatı başlatarak İslam’ın çocuklarını perişan etmiştir. Bu yazımızın konusu olmadığı için ayrıntıya girmeyeceğim. Ama vakıa da maalesef böyle.
İslam’ın öngördüğü belli bir rejim, sistem adı yoktur. Tabiri caizse İslam, benim kurallarımı uygulayın da sisteminizin adı farklı bir isim olabilir, der. Devlet başkanının seçimle gelmesini ister herkes de ona biat eder dolayısıyla o devlet başkanı da maiyetiyle beraber ülkeyi yönetir. Bu rejim İslamın kurallarına ve Evrensel ahlak kaidelerine uygun olursa o zman denir ki filanca ülkenin rejimi İslam Devleti denmez belki ama İslam Dininin kurallarına uygun bir rejimdir.
Dolayısıyla bir ülke ki o ülkenin rejimi dini kurallara göre yönetilmiyorsa, ahlak kuralları ihlal ediliyorsa, eşitlik ilkesi pervasızca çiğneniyorsa orada söveceğiniz muhatap rejim değil, adaletli bir şekilde yönetim yapmayan yöneticilerdir. Örneğin adam ihaleye fesad karıştırıyor, uyuşturucu kaçıranlara göz yumuyor, rüşvet alıyor, rüşvet alanları cezalandırmıyor. Bu şimdi Cumhuriyet rejiminin veya demokrasinin mi suçudur yoksa kuralları uygulamayan yöneticilerin mi?
Geçelim bu tarafa, Osmanlı devrinde genel manada İslamın kuralları özgün ifadesiyle şeriat yasaları ülkede hakimdi. Tıpkı yukarıdaki örneklerde olduğu gibi halife namını da üstünde bulundurup içki (daha çok şarap) içen padişahlar var, taht kavgaları sebebiyle 19 kardeşini idam sehpasında öldüren padişah; bazı padişahların Müslümanlara açtıkları savaşlar, bazı komutanların zafer elde edemeyince idam edilmesi ve bunun gibi daha birçok olumsuz örnekler şeraite dayalı rejimin suçu mudur, yoksa kuralları zaman zaman keyfe keder uygulayabilen, şeriatın kurallarını ihlal eden yöneticilerin mi?
Örneğin, ülkesini eşitlik ilkelerine muvafık yönetmeye çalışan, halkında uzak bir şekilde fildişi kulelerde yaşamayıp, halkının refahı için büyük fedakarlıklar yapan Eski Venezuella Devlet Başkanı Chavez ve uyguladığı sistem ne ise, bana göre krallıkla yönetilen, emperyalist güçlerin kuklası, fildişi kulelerde yaşayıp, halkına kafasına göre muhtelif yasaklar koyan; bayrağında tevhid yazan ülkelerin rejiminden/sisteminden daha fazla dini ve insanidir.
O halde Cumhuriyete sövüp saltanatı övmek yerine yanlış giden şeyleri tenkit etmek, verdiğiniz oyları denetlemek halk olarak sizin vazifenizdir. İnternet köşelerinde cumhuriyetçiler, padişahçılara, işte ne bileyim halife-i ruy-i zeminciler demokrasi düzenini benimsemiş insanlara söverek bu memlekete bir şey katamazsınız. Bananeciliği bırakıp gördüğünüz hukuksuzluklara tepki verceksiniz, yanlış yapanı uyaracaksınız.Söverek sayarak ancak nefsinizi oyalarsınız.
Diyeceksiniz ki Hocam, sen Cumhuriyetten mi yanasın saltanattan mı. Tabi ki saltanattan yana olmam, eksikleri gedikleri ile cumhuriyet seçimle tekevvün eden bir rejim olduğu için Cumhuriyetten yanayım.
Bana deyin ki, kimseye haksızlık yapılmayacak, kamu düzenini bozan cezalandırılacak, herkes dinini yaşamada serbest olacak, torpil,rüşvet, ne bileyim ne kadar pis iş varsa bunlar yok edilecek, suç işleyenlere birilerinin akrabası yandaşı denilerek göz yumulmayacaksa, herkes adaletin önünde eşit görülüp yargılanabilecekse ve o rejimin adı ister cumhuriyet olsun, ister sosyalizm olsun, ister mosyalizm olsun ya da İslamic Management olsun fark etmez. Yani burada verilen mesaj cevizin kabuğu değil özüne bakalım mesajıdır. Ceviz boş mu dolu mu?
Şu anda eğer saltanat devam etseydi, Çankaya’da veya Yıldız Sarayında Recep Tayyip Erdoğan yerine Osmaoğullarından l. Murtaza oturacaktı ve kendisini adalete uygun ülkeyi yönetme noktasında ikaz eden nasihat veren veya bu konularda fetva yayınlayan Müftü Adnan Zeki Bey’i kendisine mutlak itaat eden bir Şeyhülislamın!!! Fetvasıyla boğduracaktı. İçerik şöyle:
“Devlet-i aliyyenin selameti ve dahi saltanat-ı Osmanînin istikbalde dahî emniyeti içün, ümmet içinde fitne çıkaran ol müftiy-i faciri tiz katledesüz.”
Müftü Efendi asılır, namazı kılınur, birkaç sene sonra derunî ilmi ve dahî kıymeti fehmedilür, ol padişah, müftinin makberesine gelir ve kendisinden af talep eyler. Padişahın etrafında yüzlerce dalkavuk cirit attığından müfti Efendinin samimi ikazatını saltanatına (idaresine) yapılan bir tasallut zanneder. Badehu, ol müftinin mezarı, bir türbeye dönüştürülür. Bizim Müftiy-i fasik-i mütecâhir bir de bakmışsın ki olmuş müftiyüs sekaleyn….
Sağlığında nice ehl-i hünerin
Bir tutam tuz bile yoktur aşına
Öldürürler evvel ânı açlıktan
Sonra bir türbe dikerler başına
25.10.2014
Cumhurun Cumhuriyeti kutlu olsun…
Adnan Zeki Bıyık-Kırklareli Müftü Yardımcısı
Not: Müftiyüs Sekaleyn: İnsanların ve Cinlerin Müftüsü/Dünya ve Ahiretin Müftüsü