Şu satırları kaleme aldığımız dakikalarda İsrail vahşeti bütün hızıyla devam ediyor. Sessiz kalan bizler de, Sükûnet ikrardandır gereği, bu alçakça saldırıyı destekliyor ve Terör Devleti İsrail mallarını kullanarak Gazze' nin bombalanmasına katkıda bulunuyoruz.
***
Garip bir memlekette yaşıyoruz.
Hrant Dink cinayetinden sonra sokaklara dökülerek Hepimiz Ermeni' yiz diye böğürenler, sözde Ermeni soykırımı dolayısıyla imza kampanyaları başlatan sözde aydın; İsrail uşağı kalemşörler, iki kuduz köpek zehirlendi diye ortalığı velveleye veren ucube hayvan hakları savunucuları,
Bu Arap'lar zamanında bizi arkadan vurmuştu, şimdi çeksinler cezalarını diyerek İngiliz oyununa gelen sözümona insancıklar, İsrail katliamlarına karşı nedense ortalıkta gözükmüyorlar.
Yukarıda bahsettiğimiz tiplerin neden ortalıkta gözükmediğini çok iyi biliyoruz, bu tiplerin her birine verecek kapı gibi binlerce cevabımız da var. Ancak bu yazımızda sadece Araplar bizi arkadan vurdu diyenlere bir kaç çift sorumuz olacak.
Öncelikle kabaca bir girizgâhla başlayalım:
Osmanlıyı arkadan vurması bütün Araplara mâledilen Şerif Hüseyin alçağı, o dönem İstanbul' da gözetim altındadır. Fakat, iktidara çöreklenerek değerlerimize karşı savaş açan ve topraklarımızı karış karış satan İttihat ve Terakki (Bundan sonra kısaca İT diyeceğiz) devşirikleri, Şerif Hüseyin'i serbest bırakırlar. İngilizler de Şerif Hüseyin ve çapulcu birliklerini, Osmanlıya karşı ayaklandırır, onları bir piyon gibi kullanır ve sonunda da sınırları cetvelle çizilmiş devletçikler vererek ödüllendirir.
İşin özü kabaca budur. Şimdi sorularımıza gelelim.
1- Bir avuç çapulcu Arap, Osmanlıyı arkadan vurdu diye bütün Arapları suçlamak ne kadar mantıklıdır?
2- Eğer bütün Araplar hainse, Çanakkale' de ve diğer cephalerde bizimle beraber omuz omuza çarpışarak şehid olan on binlerce Arap'ı nereye koyacağız?
3- Şerif Hüseyin alçağını salıverenler Enver, Talat ve Cemal şer üçlüsünün başını çektiği İT olduğuna göre ve bu üçlü de Türk olduğuna göre, bütün Türkler, Osmanlıyı arkadan mı vurmuştur?
4- Binlerce masum vatandaşımızı katleden PKK lı terörist alçaklar içerisindeki kandırılmış Kürtler yüzünden, bizlerle bin yıldır iç içe yaşayan, gözyaşlarımızın ve kanlarımızın birbirine karıştığı kürt kardeşlerimiz de bizi arkadan mı vurmuş olmaktadır?
5- Kurtuluş Savaşı esnasında Anadolu' da verdiğimiz şehid sayısı 9.100 iken; 500.000'i sadece Filistin' de olmak üzere Arap yarımadasında verdiğimiz şehid sayısı 700.000' dir. Bu vurdumduymazlığımız, Filistin toprakları Misak-ı Millî içerisinde yer almıyor diye midir?
Bu soruları akl-ı selîm bir şekilde cevaplamaya çalışalım. Göreceğiz ki, akl-ı selîm olan, bir çuval pirinç içerisinde bir avuç taş var diye, koca çuvalı çöpe atmak değil; taşları ayıklamak ve pirinci yemektir. Bizler de pirinci taştan ayıklayalım ve tarih boyunca yaptığımız gibi gücümüz yettiğince mazlumun yanında yer alalım.
Filistin topraklarının tapusunun Hünkârımız Abdülhamid Han' ın yani bizim olduğu gerçeğini de unutmayalım.
Merak edenler için bir dipnot verelim. Şerif Hüseyin alçağı ölüm döşeğinde oğullarını etrafına toplar ve hayatında yaptığı en büyük hatanın Osmanlıya karşı ayaklanması olduğunu itiraf eder. Tabi son pişmanlık fayda vermeyecektir. Şimdi mi? Şerif Hüseyin şu anda Güney Kıbrıs' ta çan sesleri altında ebedi istirahatgâhında yatmaktadır. Arkasından vurduğu Osmanlı yurdunda yatmak o haine nasib olmamıştır.