Aklı başında hiç kimse annesinin ağlamasına dayanamaz. Hatta bir annenin ağlaması içine ok gibi batar. Onların gözyaşını görmek büyük bir işkencedir. Ancak sevinçten ağlayınca o gözyaşları bize ılık bir meltem gibi gelir.
Burkina Faso’da bir köy ziyaretinde beş çocukla tanışmıştım. Bunlar benim özel arkadaşlarım oldu. O köye giderken “arkadaşlarımın yanına gidiyorum” dedim. Bir emanet gönderince de “bunu benim arkadaşlarıma verin” dedim.
Arkadaş olmak güzeldi de onların hayat hikâyelerini dinlemek ayrı bir hüzündü. Hele onların annelerinin gözlerinde gördükleri iki damla yaş… Yaş çocukların gönlüne bir demir eriyiği gibi düşmüştü. Yüzlerimiz güldü ama kalplerimiz ağladı. İki tarafta ta Hüzünlerimizi gizleme yarışına girmiştik.
Beş küçük ve siyah renkli el vardı avucumda. Önceki ziyarette iki elle birlikte musafaha yapmışız da o çok hoşlarına gitmişti bu sebeple bugün altı eli birleştirmiştik. Kitaba adını veren bu küçük arkadaşlarım, orada hala “Annelerinin gözündeki iki damla yaşın” hatırasıyla yaşıyorlar.
Bu küçük arkadaşlarım gibi daha nice özel dostlarımın hayat hikâyelerinden oluşan ikinci hikâye kitabım matbaadan çıktı. Pek muhterem dostum ve yarım asırlık ağabeyim Dr. Âdem ERGÜL beyin takdimiyle sizin gönül dünyanıza dokunmayı amaçlayan kitap edebi bir özellik taşımıyor. Böyle bir iddiası da yok.
Başka bir hikâye de bizim iman kalitemizi ve Müslümanlığımızın görünen yüzünü sorgulamaya çağıracak. Kolay değil on asırlık bir İslam toplumu ve geleneğinin evladı olmak. Böyle bir mirasın sahibi olmak bize ne kazandırdı? Çevremize nasıl bir İslam portresi çizdik? Bizim İslami yaşantımız kimler için bir tebliğ malzemesi oldu? Bizim kalitemize özenen kaç insan var çevremizde? “işte bunun gibi olmak istiyorum” diye peşimize düşen insanlar var mı? Kitabın ilk hikâyesinde iman ve yaşamlarına hayran olduğum o güzel insanlar; ahlak ve yaşamlarıyla daha başka kimlerin imanına vesile oldu bilemem. Beni derinden etkileyen bu hidayet öyküsü sizde de bir nefis muhasebesine vesile olacaktır umarım.
Yakın bir akrabaya bile emanet edemediğimiz çocuğunuzu, bir kısmı geleneklerin ardına sığınarak putperest bir aileye verdiğinizi düşünemezsiniz. Öğrencim Muhammed kendisini “geç açan bir çiçek” olarak tanımlasa da Allah’ın hikmetiyle kurumadan açmıştı. çiçeği. Muhammed’in hayatını yazmaya çalıştım. Tashih için okuduğumda her defasında ilke kez okumuş gibi duygulanmıştım. Sıra sizde.
“Burkina Faso’da yiyip içtiklerin sende kalsın. Sen görüp geçirdiklerini anlat” diyen dostlarım için iyi bir fırsat. Gördüğüm, dinlediğim ve bir kısmına da şahit olduğum çok değişik hayat serüvenleri var burada. Yine tekrar edeyim; ben bir edebiyatçı değilim. Bu işi uzmanı da olmadım. Ama gördüğüm bu güzellikler bende kalırsa yanlış olur diye düşündüm.
Ser kitap serisinden siz okuyucularıyla buluşabilmek ümidiyle çıkan "ANNEMİN İKİ DAMLA GÖZYAŞI. BURKİNA FASO HİKÂYELERİ” sizleri bekliyor.
Kitaplar okununca yaşarmış.
Onunda sizden beklentisi var...
Karar sizin…