Anne Ben Mezun Oldum (Bir İlitam Yazısı)

Teslime Gülsen NURDOĞAN

Ben geldim yeniden. Uzun zamandır yazamadım. Çok sevdiğim yazmak işinden elimde olmayarak ara verdim. Çünkü İlahiyat fakültesi okuyordum. Amma velakin artık mezunum. Bu gün bu yazımda koca bir dört senenin özetini geçeceğim. İlahiyat okumayanların, uzaktan eğitimin ne olduğunu bilmeyenlerin merakla okuyacağı bir yazı olacak. Benim bakış açımdan benim dünyamdan bir yazı. 


Bilir misiniz İslamda her şey niyetle kayıt altına alınır. Müminin niyeti amelinden önce gider buyurmuş Efendiler Efendisi Hz. Muhammed sallallahü aleyhi vesellem (Ben Ona kurban olayım. Sözlerinin esiri mübtelası olayım. Ki varsa ,her ilmimin sebebi her güzel şeyimin sebebi Hz. Muhammed Mustafa'dır. Salat ve selam her türlü ihtiram Ona olsun. Ben pusulamı Ona göre ayarladım her ne kadar  zalim nefis her fırsatta ayağıma çelme takmaya çalışsa da.) Ve Onun sözlerini en güzel tarzda kulağıma işittiren sevgili hocam rahmetullahi aleyh Prof. Dr M. Es'ad Coşan, böylece beni ilim diye diyar diyar gezdirtti. 


Aşık olmuştum Kur'an'a...Tilavetini yaparken salkım salkım önümde salınan Arap harflerine baktıkça içim giderdi. Ah bi anlasam diye. Arapçayı öğrenmek için bu küçük ilçede elimden ne geldiyse yaptım. Fakat bir arpa boyu yol gidemediğimi düşündüm. Zaten her işimde aynı duyguya kapılıyorum ben. Ne kadar çalışırsam çalışayım yeterli olmuyor diye... Şu an Kur'an'ın hangi sayfasını açsam anladığım bir kaç ayet muhakkak oluyor. Bu tecrübemi kelime meali çalışarak ve sevgili hocam Es'ad Coşan'dan hadis sohbetleri dinleyerek edinmiştim. 


İşte İlahiyat fakültesi okumak istememin temel sebebi Kur'an'ı anlayabilmek için Arapça öğrenmekti. Bana en iyi  Arapçayı İlahiyat fakültesi öğretir diye düşünmüştüm. Ve her ne olursa olsun dört yılımı ilimle geçirmek için bu fakülteyi okumaya karar vermiştim. Çok müslüman tanıyacaktım. Öyle derdi hocamız, tanışın derdi;  ''Kim bir müslümanla tanışırsa Allah yanında derecesi bir kat artar'', hadisini yorumlarken. Hem bu müslümanlar sıradan müslüman değildi, ilim ehliydi. İlim ehli Hak yanında kıymetliydi. Ben kıymetli insanlar tanıyacaktım, Ülkemin değerli ilim adamları profesörleri, doçentleri dersime girecekti. Bunlar fevkalade şeyler değil mi?


2016 da DGS puanıyla Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlitam Bölümünü tercih ettim. Tercihimin ana sebebi Fırat'ta Kur'an derslerinin  ciddiye alındığıydı. 


Kayıtlarımızın ardından Watsapp grubumuzu kurduk. Face grubumuzu kurduk. Bunlar bizim en büyük tanışma mekanlarımızdı. Yüz yüze değil söz söze tanışma mekanları. Güçlü kalemler, kıvrak zekalar, nüktedan lisanları burda keşfettim. Çoğusu yirmi sekiz şubat mağduru bu genç hanımlar ilim konusunda taşı sıksalar suyunu çıkarırlar. İlme açtılar, hedefleri yüksek lisanslar, doktoralar... Yurdun her köşesindeki genç dimağlara hak ve hakikatı anlatacaklar. Kur'an imbiğinden ilim ve şifa dağıtacaklar. 


Ve evet mezun oldum işte. Fırat Üniversitesi koca bir ilim ordusu daha mezun etti. Sadece Fırat mı? Ankara, İstanbul, İzmir, Malatya, Erzurum ve diğer İlitam Üniversiteleri İlahiyat fakültesi İlitam bölümünden mezunlar verdi ve her yıl da veriyor hamdolsun. 


İlitam ne demek? İlahiyat Fakültesi tamamlama demek.  Nasıl tamamlama?  Uzaktan Eğitim şeklinde. Yani sanal alemde internet üzerinden canlı ders dinleyerek. Her öğrencinin okulun verdiği şifre ve kimlik bilgileriyle o günün dersine canlı bağlanması demek. Öyle ki öğrenci sorusunu anında yazarak hocaya bildirebiliyor. Sonra internet üzerinden vizeler. Dönem sonunda da Üniversitenin kendi bünyesinde yapılan finallerle dönem kapatılıyor. Bütünleme imkanı da oluyor. 


Amma velakin Arapça dersinde hayal kırıklığına uğradım.. Bunu açık ve net söylemek istiyorum.  Dersi cankulağıyla dinlememe ve çalışmama rağmen verim alamadım. Çünkü ders öğrencinin anlayabileceği düzey ve durumda değildi. Bize verilen ders kitabından pek bir şey anlaşılmıyordu. Bu konuda en azından Fırat Üniversitesinin yetersizliğini  dile getirmek istiyorum. Çünkü diğer üniversiteleri bilmiyorum. Daha iyi düzenlemeler yapılmalı, dersler daha anlaşılır olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Arapça dersi veren hocalarımız  bu dersi Kur'an'ı anlamak için dinlediğimizi bilmelidir. Öğrencinin seviyesine inmelidir. Yeni düzenlemeler yapılmalıdır, diyerek eleştirilerimi buradan bildirmek istiyorum. Yoksa zannetmesinler ki sırf diploma için okuyoruz. Hayır, diplomadan önce ilim için okuyoruz. Bu arada Arapça dersime giren sevgili Enes hocama teşekkürlerimi bildiriyorum. Sorduğum sorularıma samimiyetle cevap verdi. Fakat dersi çok hızlı anlattı. Jet hızıyla anlattı.  


Sonra Belegat dersi... İlim olarak harika bir ilimmiş. Arap edebiyatının inceliklerinin anlatıldığı bir ders. Belagat dersi bize bir dönem verildi. Fakat anlayabilmemiz için yeterli olmadı. Sadece Belagatın kapısından içeriye bakabilmiş oldum diyorum İlahiyatta bize verilen bu ders için. Çok sevdim ama Belagattan bütünlemeye kalmayan biri olarak asla ve asla içerik yeterli değildi. Ve malumki en fazla öğrencilerin döküldüğü derslerden biri Belagattır. Ve tabiki de Arapça. Bu derslerden öğrencilerin üçte ikisinden fazlası kalıyorsa bir problem var demektir. 


İki yıl içinde Kur'an dersi sayesinde Kur'an okuyuşum gelişti. Tabi bu bana göre. Hocama göre okuyuşum orta hallidir. Kur'an hocamız genç bir hanımefendi. Ona Kur'an'ın cemalinden dokunmuş besbelli. Konuşması, edebi bir başka... İlk Kur'an dersini dinlerken klavyemin önünde hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Bu yüksek mercilerde böyle güzel kulların da mı varmış diye Rabbime hayretimi arzetmiştim. Allah onların sayılarını çoğaltsın. 


Fakültede saat olarak en fazla gördüğümüz derslerden biri felsefe idi. Hani İslami kesimin biraz mesafeli baktığı felsefe. Mantık dersini de içine dahil edersek dört dönem de vardı sağolsun. İlahiyatta felsefe dersi görmüş biri olarak felsefenin faydalı bir ders olduğunu söylüyorum. Dünya ehlinin okumuş ve  aydın görünen filozoflarının bakış açıları hakkında bilginiz oluyor. Hele son dönem felsefe dersine giren hocamız pamuk gibi yumuşaktı. Ne sorduysak cevapladı. Kalmaktan korktuğum için çok çalıştım. Finale girerken felsefe için 'bütünlemeye kalsakta mesele değil yarın bir gün Kpss sınavlarındaa faydası olacaktır' diye düşünüyordum finalden yüz aldım. Nazar boncuğum diyorum, İlitamda ilk defa yüzü buldum. İlitamda yüzü bulmak zor çünkü.


Ah bir de Hukuk vardı canımıza kertmeler atan. Son dönem hariç her dönem vardı. Tabi ki İslam Hukukundan bahsediyorum. Gerçekten zor bir ders. Bir de Hukukun içinde Feraiz dersi vardı zor ve ağır olan. Amma biz öyle çalıştık öyle çalıştıkki mirası  bölecek hale geldik. 


Değerli düşüncelere sahipseniz rüyalarınız da değerlidir. Düşüncenin değeri hak ve hakikate dayanıyorsa işte o zaman ruyalarınız  Hak'tan doğan müjdeler de  olabilir. İlitam okurken Feraiz dersi gördüğümüz dönemdi. Hepimiz bu dersten kalmaktan korkuyorduk. Watshap üzerinden face üzerinden yoğun bir şekilde ders çalışıyorduk. İşte o dönem Hukuk hocamızı ruyamda gördüm. Rüya şöyleydi: 


Fırat Üniversitesinin büyük bir yemekhanesi varmış. İşte bu yemekhanede koca bir çorba kazanı var. Öyle büyük bir kazan ki benim gibi onbeş yirmi kişiyi içine yatırsan kaybolur. Bizim Hukuk hocamız o çorba kazanının başında oturuyor. Kazanın içinde koca bir kepçe var. Ben gittim o kepçeyle kazanın içindeki yemeği şöyle bir karıştırıp çıktım. Hoş bir ruyaydı.


İkinci ruyam Arapça dersiyle ilgiliydi. Ruyamda Arapça hocamız bana ayet ayet Kuran Arapçası öğretiyor. Öyle ki hecelettiriyor. Bu ayetler miras ayetleriydi. Ruyanın bir ilginç tarafı da şurasıydı; bana Kur'an öğreten Arapça hocamız değilmişte Nakşibendi Dergahı Halidiyye Kolu Şeyhi M. Nurettin Coşan hocaefendiymiş. Gerçekten güzel bir ruyaydı. 


Gelelim Tefsir dersine. Son sınıfta iki dönemde de tefsir işledik. Taberi'nin rivayet tefsirinden tutun da Fahrettin Razi, Kurtubi, Kadı Beydavi, Alusi, İbni Aşur, Sabuni, Zuheyli vs. bir çok rivayet ve dirayet tefsirlerinden ders işledik. İlmimiz ve irfanımız arttı inşallah. Bizim dersimize Mehmet hoca giriyordu. Arapça tefsir kitaplarını tercüme ediyordu. Biz de ekrandan takip ediyorduk. Cümleleri tane tanedir Mehmet hocanın. Rahatça not alabilirsiniz. Her sorumuza cevap vermeyen ağır bir zattı. Sesinde ilminden kaynaklandığını düşündüğüm güzel bir ahenk vardı. Siz buna ihlas diyebilirsiniz. Ben dersleri dinlerken bunu hissediyordum. Amma yazdığımız bir çok soru havada kalırdı. Siz notları tekrar dinlersiniz derdi sorumuza cevap olarak. Böylece dersi de uzatmadan bitirmiş olurdu. Tabi biz o notları defalarca dinlemek zorundaydık. Çünkü bizim İlitamda tefsir zor derslerden biri. O dönem en çok bu derse çalıştım ve aldığım not altmıştı. Tefsirde bir sürü görüş var. Hoca da kıymık kıymık yerinden sorar. Onca notun arasından bu kadar ayrıntıyı kafanda tutmak zorundasın. Kalırsan acımaz bizim hocalar, kırkbeşleri elli yapmaz. Olmadı bütünlemede verirsin. Olmadı alttan alırsın. Yani ne yaparsan yap çalışmak zorundasın. Finalde çıkan sorulardan birinin hala cevabını bulamadım. Aşağıdakilerden hangisi Rab kelimesinin türevlerinden değildir, diye bir soruydu. Mabud şıkkını işaretlemiştim. Mürebbi diye bir şık vardı, doğru cevap o imiş. Oysa mürebbiyi yıllardır Rab kelimesinin türevlerinden bilirdim. Değilmiş. Hocama mesaj attım, cevap olarak ''Ben şu anda bir ilmi toplantıdayım. Ders notlarını incelerseniz cevabını orada bulacaksınız'' demiş. Yeniden notlara yolluyor beni gördüğünüz gibi. O ilmi toplantılar ne değerlidir. Böyle bir yerde mesajımla rahatsızlık verdiğimi düşünüp utandım. Ruyamda Mehmet hocayı bir ilm toplantıda gördüm biz ilitamlıları tatlı sert eleştiren bir cümle söyledi ama hatırlamıyorum.


Bir de Enver hocamız var. Baba adam kendisi. Felsefe dersinde bize hayat dersleri de verirdi. Rahmetli anacığını hasret ve özlemle yadederken şu cümleleri kulağımda çınlıyor: ''Anamın mezarının üstüne yorgan örtesim geliyor, anam üşüyor diye.'' Sonra da şöyle demişti; Şu emeklisi yaklaşmış ünüversite hocasının dediğine bakın siz. Acı ve hasret cümlelerinde birikmişti. Analarınızı babalarınızı yaşıyorsa ziyaret edin. Ellerini öpün, dualarını alın demişti. Allah anne ve babanıza rahmet eylesin sevgili hocam. Derslerin arasına sıkıştırdığınız bu cümleler felsefe dersinden daha fazla önemliydi.


Tabi ki burda her hocamız için sarfedeceğim cümlelerim var. Ama bu bir köşe yazısı ve haddinden fazla doldurmayayım diyorum.


Gelelim arkadaşlarımıza. Bizim en çok vaktimiz takdir edersiniz ki arkadaşlarımızla geçti. Sanal alemde her an her saat birlikteydik. Finallerde buluşurduk biz onlarla. Kantinde bir kaç saat bir kaç dakika... Örgün okumadık biliyorsunuz  uzaktan okuduk. O yüzden buluşmalarımız da hep uzaktan oldu. Uzak ama alabildiğince yakın bir uzak. Tarif edemeyeceğim... Bir anda, bir mekanda birleşiyorduk. Ankara, İstanbul, Bursa, Kütahya, Rize, Adana, Maraş, Mersin vs. vs. Elazığ'ın göbeğinde buluşuyorduk. Bir  anda bir kaç gün boyunca Elazığ'ın yurtları, otelleri, lokantaları doluyordu. Fırat nehrinin bereketli topraklarında cem oluyorduk. Çok güzeldi her şey çoook güzel. Yazarken gözlerim doluyor. Burda hepsini tek tek zikredemem. Amma pırıl pırıl hafızlar vardı. Cin gibi zeki, genç beyinler vardı.  Çoğusu evlatlarım yaşındaydı. Onları çocuğum gibi kucaklayan bir gönülle sevdim. Allah ilimlerini mübarek kılsın. Çoğumuz anneydi, bazılarımız torun sahibi hanımlar ve beylerdi. 


Finallerin bittiği gece Elazığ Elit Royal Düğün Salonunda mezuniyet kınası yaptık. Sadece bayanlarla yaptık kınamızı İslama uygun olsun diye. Ve İslamca eğlendik, İslamca kutlamaya çalıştık mezuniyetimizi. Kepleri fırlattık adet yerini bulsun diye. Kırkımızda, ellimizde öğrenci olmanın keyfini tattık. Her yaştan, her bölgeden ayrı ayrı kimselerin buluştuğu bir atmosferdi. Horon da teptik, zılgıtta çektik, çiftetelli de oynadık. Adıyamanlıyla Adanalı yanyanaydı. Kimi hiç oynamadı sadece seyretti. Herkesin birbirine saygısı vardı bu yüzden her fotoğraf paylaşılmadı, her görüntü alınmadı. Allah onlardan razı olsun.


Bu geceyi Sena ve Bursalı Sümeyye organize etti. Sümeyye benden mezuniyet yazısı yazmamı aylar öncesinden rica etti. Hanımzadelerin Mezuniyet Gecesi adında facede kapalı bir grup açıldı. Mezuniyetle ilgili programımızı bu grup üzerinden yaptık. Sena'yla aynı yurtta kaldık. Bir sabah ona şöyle demişim: ''Bu yaşta felsefe benim neyime!'' Felsefe dersi çalışırken böyle söylemişim. Aah ah güldük eğlendik. Bir eğitim dönemini bitirdik. Bunca İlahiyatçılar artık devletinden atama bekliyor. Ülkemizi daha da güzelleştirmek için.

 

 Arapça Osmanlıca ve Kur'an kursları ve DGS çalışmaları da dahil çileli bir beş yılı kıyamet günü Rabbime sunacağım.  Formasyonu da eklersem çile üstüne çileydi. Migren hastası ve sık başağrıları çeken biri olarak her günüm bir azaptı. Amma ilim yolu diye dayandım. Şimdi ise hedefimde Hadisten yüksek lisans yapmak ve atanmak var. Beni ve benim gibi ilim yolunda mücadele eden kardeşlerimi dünyada ve ahirette en güzel mekanlara konukla Yarabbi diyorum. Amin. 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.