Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü kutlamanın sevincini yaşadık her birimiz, güzel bir haberle de bu güzel günü taçlandırdık. Yerli ve milli otomobilimiz TOGG Bursa’nın Gemlik İlçesin de faaliyetine başlayacağının haberini almanın onurunu duydum açıkçası.
Bize ait olan her şeye varım. Biz olmak kimseye muhtaç olmadan yaşamak. Cumhuriyet bu değil miydi işte tam bir hediye oldu bizlere.
Yozgat’ımızın tanıtım etkinliği adına düzenlenen fuar ’da söz verdiğim üzere yerimi aldım. Gurbette yaşayan insanlar gurbeti iyi bilirler. Şu an yazacaklarımı sadece gurbette yaşayan insanlar hissedebilir. Kendimi fuar alanına girdiğim andan itibaren böyle bir hissiyatı duymadım. Tamamen Yozgat yanıma gelmişti. Kafam da aşağıdaki şiirim dolandı…
MEMLEKTİM DİYE SEVMEK SENİ
Memleketi solumak şehrin tenha sokaklarında
İnsanların yüzlerinde memleketi aramak
Şu bizim Ayşe teyze, şu bizim Mehmet amcaya benziyor demek
Hiç haz almadığın insanları bile aramak bazen
Kaldırım taşlarına dokunurken topukların,
Memleketinin çamurlu sokaklarında gezinirken ki heyecanı yaşamak birden
Memleketi hissetmek; kirli caddelerde
Şehre tepeden bakmak mesela
Hey gidi şehri diyar demek
Seni izlemek vardı şimdi burada demek
Burun sızlatmak mesela
Şöyle çekmek burun damarlarına seni
Manevi yokluğunu ciğerlere
Hey gidi koca memleket demek
Sen değil de burada
Benim memleketim olması gerekti demek
İstememek hiçbir şey senden
Her şeyine eyvallah demek
Gelenine, gidenine selam göndermek
Kartpostallarına dokunmak gizlice
Şöyle hayal etmek, renksiz çerçeve olan gözlerimde seni
Saniyelik iklim değiştirmek mesela
Ne hoş olur arada
Sevmek birini
Ah demek ahh…
Özlemleri bastırmak açılan yaralara
Sonra arkasından o bayramlar diye bilmek mesela
Nerde eski bayramlar demek
İklimleri bile insanlara bağlamak
Benim memleketimde şöyleydi demek
Olabildiğince övmek seni
Yemeklerini, taşları, tozlu yollarını övmek
İssiz sokakları dolduran gençlerini
Ellerindeki sigarayı anlatacağın sırada susmak mesela
Memleketim bambaşka demek
Sevmek seni
En masumane çıkarsız sevgiyle sevmek seni
Yoksa çıkar var mı ki!
Suyunu, havanı, toprağını çıkarlar arasına koymamak mı gerek
Memleketim diyebilmek
Sessiz sedasız
Kalabalıklar arasında kaybolmak belki de benimkisi.
Meltem KAVAK
Neleri yaşayabilirsin ki bir stantta diye merak edenler için yazıyorum. Hem de birçok şey geldi geçti anılardan. İnsan hoş sada bırakmak adına yaşamalı bu dünyayı. Bazen güldüm, bazen hüzünlendim. İnsanların gözlerin de aradım içim de olan, bazen de olmayanı…
İnsanlar da şuna dikkat ettim. Kitaplara verilen paraya acıyoruz hatır gönül için kitap almaktı bulunduğum ortam işte bunun için üzüldüm. Kimse onlara kitapların gerçek mücevher olduğunu öğretmemişti. Kimse kitapları sevdirmemişti demek ki dedim içimden üzüldüm.
Kültür sanat; beyinlerin, duyguların özel insanların platformu olmalı. Farklı düşünce ve karakterlerin yer aldığı ortamlar dolup taşmalı. Bir ortam da ne kadar sanat varsa o ortamda o kadar özgürlük vardır. Bu sanat sadece yazma sanatı değil elbette bilgisayar yazılımı bir sanattır. Bir icraattır bunun için okumak bunun için öğrenmek gerek. Sevgili ebeveynler çocuklarınıza ve kendinize okuma alışkanlığı kazandırın.
Bilinmeyeni okuyun bir yer de savaş çıktığın da düşmanın ilk işi o yerin kütüphanesini ele geçirmek oluyor. Neden sizce? Sizlerin değer vermediği ilmi almak için. Evet hususi olarak kalın punto ile yazıyorum ki ilminize, örf ve adetinize sahip çıkın diye. Evlatlarınıza makyaj malzemeleri almayı bırakıp kitap alın okusunlar, ilmi alsınlar öğrensinler ve öğretsinler.
"Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir."
Ne kadar esaslı büyük bir hadis öyle değil mi? Gerçek ölümden kasıt değildir elbette. Âlimi hiçe sayıp değersizleştirmektir aslı olan. Okumamak, ilmi kuşatmamaktır...Bu ilim ne hatır için yapılır ne kendin için ilim alem için ve Allah rızasını almak için yapılır.
Kısa bir gün geçirdim ama dolu doluydu. Bir bayan geldi fuara nerelisiniz dedim, şimdi ismini vermek istemediğim sevdiğim bir komşumuzun köyünü söyledi ve ben ismini söyledim benim ablam dedi, yüzüm de tebessüm oluşurken birden ablasını geçen sene kanserden kaybettiğini söyledi. Çocukluğum güzeldi benim, hem de çok güzeldi. Korana yıllara vurmuştu insanlar birbirinden kaçmıştı birden. Oysa düğünler, cenazeler hep birlikte oluyordu. Nasıl bu hale geldik dedim, üzüldüm. Eşi kanserdi gitmiştik geçmiş olsuna eşi iyileşti daha, sonra da kendisi kanser olmuş. İşte hayat böyleydi.
Sonra ummadığım anda elin de ip yumağı ile bir bayan geldi şaşkınlık ve mutluluğu yaşadım, seneler sonra ilk kez yüz yüze görüşüyorduk sevgili Sultan ablacığım ile staj yaparken rehberimizdi değerli insan. Hiç ummadık bir anda liseli yıllarım geldi aklıma Şefimizdi kendisi benim gözümde de bir rehberdi. Şimdi de güzel bir sürpriz yapmıştı bana..
Yazarlar standından kaçan Başkanlar, Milletvekilleri gördüm. Kendilerine yakın hissettikleri yazarların standına uğradılar toplasak zaten kaç kişiydik ki her neyse, ben gülmem veya üzülmem gerekeni yapmam gerekti. Ben onların yaptıklarını da üzülmedim sadece güldüm. Bir tebessüm neyi alır hayattan demiştim yıllar, yıllar önce ve bu sloganım olarak kaldı bende.
Nice güzel anıları biriktirdim böyle böyle… selam verdim sohbet ettim, kitap verdim, dua ettik ve veda ettik.
Akdağmadeni Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Osman ÖZDEMİR hocam, fahri Akdağmadenliyim bundan böyle, koca bir eyvallah size harika ev sahipliği yaptınız. Bu arada değerli büyüğüm Merhaba Yozgat Gazetesi imtiyaz sahibi Ahmet BÜYÜKSOY hocama da standıma uğradı için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Değerli Akdağmadeni Belediye Başkanı Nezih YALÇIN Başkanımıza da şükranlarımı sunuyorum İsimlerini zikredemediğim değerli kitap sever dostlara ve büyüklerime sonsuz şükranlarımla.
İyi ki varsınız vesselam.
(Bayrak Kokan O Mektuplar Şiirimi seslendirdim.)