Şeytan teferruatta mündemiçtir hanımlar beyler! Bugün Anıtkabir'ı ziyaret edecek olanlar bu yazıyı behemehal okumalı. Aksi takdirde Atalarının huzuruna çıkmadan yere düşüp kafalarını gözlerini yarabilir ve eve geri dönmek zorunda kalabilirler. Ben henüz ilkokul talebesiyken, Ankara'da bir Anıtkabir gezisi tertip edilmişti. Gittik, gördük ve döndük...
Lâkin daha önce de söyledim, müşâhede yani tespit istidadım (kabiliyet) çok iyi olduğundan Anıtkabir'in taşlarıyla alakâdar bir şey derhal dikkatimi celbetti.
Aslında pek çok husus vardı dikkatimi celbeden ama en çok Anıtkâbir'in "Aslanlı Yol" diye adlandırılmış olan yolun kaldırım taşlarının gelişigüzel döşenmiş olması dikkatimi çekmişti. Anıtkabir'e dâir calib-i dikkat olan hususiyet şuydu: "Bu kadar haşmetli, bu kadar masraf yapılarak bina edilmiş Anıtkabir'in, takriben 250 metrelik girişinin döşeme taşları hangi sâikle bu denli gayri nizâmi döşenmiş olabilirdi?" İlk başta henüz 9-10 yaşında olmam hasebiyle mevzuyu anlayamadım ve başladım mimarları suçlamaya: Bu nasıl bir beceri düşmanlığıdır? Nasıl bir zevksiz dimağın eseridir? Herşeyi ziyadesiyle düşünmüş olan bu mimarlık, kaldırım taşlarını nasıl olur da bu kadar düzensiz yerleştirebilir?" Evet sualler böyleydi.
Hakikaten şayet birazcık dikkat buyrulmazsa veyahûd bir lahza olsun başınızı yukarı doğru kaldırıp etrafınıza bakmaya kalksanız, yere kapaklanmanız içten bile değildi. Ve aradan yıllar geçti...Büyüdüm. Bir gün tesadüfen Anıtkabir Komisyonu'nun kararlaştırdığı metni okudum. İlk madde oldukça tuhaftı. Hem de ne tuhaf! Neydi peki o ilk madde? Mustafa Kemâl'in dâr-ı bekâya irtihalinin akâbinde Başbakanlıkça bina edilen "Anıtkabir Komisyon'u" tarafından, Anıtkabir'de bulunması icab eden keyfiyetlerden ilk maddesi şuymuş; 1. Anıtkabir bir ziyaretgâh olacaktır.
Ziyaretgâhın giriş bölümü, binlerce insanın Türk Ulusu'nun Ata'sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına elverişli olacak" İşte o vakit anladım kaldırım taşlarının hikmetini. Kaldırımlar gayrı nizâmi yani asimetrik yapılmalı ki insanlar halâskar Ata'sının huzuruna başları yerde gelsin, müessir ve müessif bir yas havası hâsıl olsun. Sonra kendi kendime şöyle dedim: "Bu rejim insanlar Kemalizme râm olsunlar diye kaldırımlara dahi bir vazife vermiş. Demiş ki "Ey kaldırım, sen insanları Ata'mızın huzuruna başları eğik göndermekle mükellefsin!" Heyhat! Kaldırım taşından medet uman bir rejimin yetiştirdiği çocuklarız biz! Taşı cenâzeye itâate ve saygıya icbar etmek için bir vasıta olarak kullanan marazi bir telâkki...
Bu faş etmeye çalıltığım marazi telakki, bu patolojik beyin kütlesi, Kemâlizm hakkında müteaddit defalar zikrettiğim şu sözümü en sert kâşeyle teyit etmiyor mu sizce de; "Kemâlizm zıtlıklarla kâim, ucubeliklerle lebâleb olmuş bir mefhumdur!" "Şeytan, teferruatta mündemiçtir" dostlar! Tabii ki görmesini bilene... Anlayabilene...
Tıpkı, Anıtkabir'in kaldırım taşları gibi... Tıpkı, Kemâlizm'e ait pek çok diğer şey gibi... Tıpkı, aslında Kemâlizm'e ait her şey gibi!