Anayasa değişiklik paketinin iptali için CHP'nin Yüksek Mahkemeye müracaatının ardından öylesine birbirine zıt görüşler ortaya konuldu ki medyaya yansıyan haberlere baktığınızda Anayasa Mahkemesi'nin görev alanının sınırları belli değil mi, bu sınırlar Anayasa'da belirlenmemiş mi? diye sormaktan insan kendisini alamıyor. Çünkü, sadece siyasiler değil uzman hukukçular bile çok farlı değerlendirme ve açıklama yapıyorlar. Bu farklılıkları ana hatları ile hatırlatmak istiyorum.
İlk değerlendirme Anayasa Mahkemesi'nin itirazları sadece şekil şartlarına uyulup uyulmadığı noktasından değerlendirebileceği, esasa girmesinin yanlış olacağı şeklinde. Buna karşılık bazı kesimlerden gelen açıklamalarda Anayasa Mahkemesi'nin Cumhuriyeti ve laikliği korumak gibi bir görevi olduğu bu bakımdan iptal müracaatlarını esastan inceleyebileceği yönünde. Bu yoruma hemen karşı bir yorum geliyor. Onlar da diyorlar ki Anayasa Mahkemesi, TBMM'nin kabul ettiği yasaları eğer esastan inceleyip bunları iptal cihetine giderse kendisini kanun koyucu yerine koymuş olur ki bu da TBMM'nin yetkilerinin elinden alınması anlamına gelir deniliyor. Bana göre akla uygun bir değerlendirme
Öte yandan anayasa değişiklik paketinin yürürlüğe girmesinin referandumdan sonra mümkün olacağı, bu bakımdan ortada kesinleşmemiş, yani yürürlüğe girmemiş bir değişiklik paketi bulunduğu, bu bakımdan da Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda karar almasının mümkün olamayacağı belirtiliyor. Bu görüşü esi Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk başta olmak üzere bazı hukukçular ısrarla dile getiriyor, Anayasa Mahkemesi'nin TBMM'nin aldığı kesinleşmiş kararları inceleyebileceğine dikkat çekiyorlar. Şahsen bu görüşü paylaşanlardanım.
Bir başka yaklaşım biçimi ise anayasa değişiklik paketinin kabul edilmiş olabilmesi için madem ki Anayasa gereği referanduma gidilecek kabul ya da reddedilmiş olması referandumun sonucuna göre kesinleşecektir. O zaman bu noktada Anayasa Mahkemesi'nin devreye girmesi değişikliğin yürürlüğünün durdurulmasına karar vermesi halk iradesinin tecellisini engellenmek anlamına geleceği şeklinde. Bu bakımdan referandumun söz konusu olduğu durumlarda yasal düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesi'ne gidilmemesi, gidilse bile Anayasa Mahkemesi'nin bu talebi reddetmesi gerektiğini belirten hukukçuların sayısı da az değil.
Buna karşılık CHP'den gelen açıklamalarda ve Anayasa Mahkemesi'ne iptal başvurusunda ileri sürülen hususlarda Anayasa Mahkemesi değişiklik paketini referanduma gitmeden yürütmenin durdurması gerektiğini iddia ediliyor. Değişiklik paketinin iptal edilmesi sivil darbenin önlenmesi, cumhuriyetin korunması olacağını ileri sürüyorlar. Bunun için mevcut anayasada Anayasa Mahkemesi'ne verilmiş görevin sınırları önemli değildir. Anayasa Mahkemesi istediği gibi karar alabilir, yasları hem şekilden hem de esastan inceleyip iptal edebilir. Çünkü, bu halk yanlış yapabilir, böyle bir yanlışa (!) meydan vermemek için değişiklik paketi halka gitmeden iptal edilmesinde yarar vardır.
Elbette bir toplumda aynı konuda farklı görüşüler olacaktır. Bu doğaldır. Ancak, anayasa ve yasalarla görev ve yetkileri belirlenmiş kurumların çalışma biçimi hakkında böylesine birbirine zıt görüşler ortaya çıkıyorsa bunun temeli hukuki değil siyasidir. Peki siyaset birinin ak dediğine diğerinin kara demesini mi gerektiriyor? Bir konuya siyasi olarak yaklaştığınızda yasalarla belirlenmiş sınırlar değişiyor ya da siyasilerin bu sınırları değiştirme yetkisi olabilir mi? Bir diğer ifade ile hukuk siyasetin malzemesi yapılabilir mi? Bunun mantığı olabilir mi? Bir ülkede anayasa ve yasalar herkesin keyfine göre yorumlanabiliyorsa o ülkede kamplaşama ve çatışmanın önü alınabilir mi?