Bir ilâhiyatçının riba/faiz konusundaki Ehl-i Sünnete aykırı bozuk fetvasını (veya naylon ictihadını) üzüntü ile duydum.
Şu husus kesinlikle bilinmelidir ki:Riba/faiz Kur'ânla, Sünnetle,icmâ-i ümmetle kesin şekilde haram kılınmıştır.
Allahü Teâlâ Kur'ânda: "Allah ticareti (alış verişi) helâl, ribayı haram kılmıştır" buyuruyor. (Âl-i İmran: 130)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin bir hadîs-i şerifleri:
"Fâizin yetmiş iki kapısı vardır. Bunların, günah olma bakımından en hafifi, kişinin kendi (öz) annesi ile zina etmesi gibidir." (Mecmau'z-zevaid, Heysemî)
Diğer bir hadîste şöyle buyuruluyor:
"İnsanlar için öyle bir devir gelecek ki, o zamanda riba yemeyen kalmayacak. Doğrudan yemeyene buharı (başka bir rivayette tozu) bulaşacak." (Ebû Dâvud, Nesâî, İbnMâce)
Nesâî'de geçen bir hadîs-i şerife göre riba konusunda şu kimseler büyük günah işlemiş olurlar:
Riba alıp yiyen,
Riba verip yediren,
Riba akdini yazan (riba konusunda kâtiplik, memurluk yapan),
Faiz konusunda alan da veren de eşittir. (İbn Mâce, Nesâî, Ebû Dâvud)
Bu devirde Türkiye Müslümanlarının çok büyük bir kısmı maalesef gırtlaklarına kadar ribaya/faize batmışlardır.
Doğrudan doğruya faiz alıp vermeyenlere ise ribanın tozu, buharı ulaşmıştır.
Bankaların yanında, banka olmadıklarını iddia eden, fakat bankaya benzeyen müesseseler kurulmuştur. Bankaların riba oranları arttıkça onların dağıttığı kârlar da artar, faiz oranları düşünce onların dağıttığı kâr da azalır...Bu müesseselerin para ile tutulmuş fetvacıları da bulunmaktadır...
Riba/faiz konusunda Ümmet-i Muhammed bilgilendirilmeli, aydınlatılmalı, uyarılmalıdır.
İslâm müjdeler (iyi haberler) ve uyarılar dinidir. Allah (Kur'âna, Sünnete ve Şeriata) uygun helâl ticaret yapanın, malının zekâtını verenin, hayır hasenat yapanın kazancını ve servetini bereketli kılar.
Faiz yiyenler ise azap göreceklerdir. Faizcilerin serveti Karun'unki kadar olsa yine bereketli ve hayırlı değildir.
İslâm Şeriatına göre ticaret ikiye ayrılır:
1. Meşru, helâl ve hayırlı ticaret,
2. Gayr-i meşru, hayırsız, haram ticaret.
Bu devirde ticaret gibi görünen nice alış veriş vardır ki, onlar da riba türündendir.
Şeriatın bey'bi'l bâtıl dediği ticaretlerde hayır, bereket, huzur olmaz.
Şerir, fâsık, şaqî, fâcir bir kişi haram ticaretle, riba ile bir milyar dolar kazansa onun o büyük serveti ateştir, azaptır.
Yakınlarda Bursa'da vefat eden değerli dostum merhum Sami Pala döşemelik, perdelik kumaş ticareti yapardı. 1960'lı yıllarda sık sık görüşürdük. Bursa'ya gittiğimde bazen onun evinde kalırdım. Bu zat örnek bir Müslüman, şuurlu bir Risale-i Nur talebesiydi. Aklı fikri din, iman, Kur'ân hizmetleriydi... Bursa'dan İstanbul'a para göndereceği vakit banka ile göndermez, kurye ile gönderirdi. Allah ona ve mü'minlerin kâffesine rahmetiyle muamele buyursun...
Rahmet-i Rahman'a intikal etmiş öyle sâlih Müslümanlar bilirim ki, riba korkusundan banka binalarının gölgesinden bile geçmezlerdi.
Sevgili Müslüman kardeşimi min gayr-i haddin uyarıyorum: Faizin her türlüsünden, bâtıl alış verişlerden uzak dursunlar. Bu dünyanın nice sıkıntısına katlanın ama cehennemin ateşi pek yakıcıdır, ona dayanılmaz.
Müslümanları özel olarak kredi kartları konusunda uyarıyorum.
Faiz ve ribanın yetmiş iki kapısından, günah olarak en hafifi anasıyla zina etmek gibiymiş... Hz. Peygamber böyle buyurmuş.
Sakın ola ki, bozuk ilahiyatçılara kanmayın. Kanarsanız çok feci şekilde aldanmış ve yanmış olursunuz.
Diyanet riba/faiz konusunda Müslüman halkı vaaz ve hutbelerle uyarmalıdır.
*(İkinci yazı)
SÜNNÎLERİN DİN HÜRRİYETİ YOK
BİRTAKIM temel kurumlar İslâm'a veSünnî dindar Müslümanlara sinsi bir savaş açmışlardır.
Türkiye'de, ABD ve İngiltere'de olduğu gibi gerçek bir din hürriyeti yoktur.
Lâikliği bahane ederek çoğunluğun din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetini ayaklar altına alıyorlar.
Fransa'da da lâiklik var. Hattâ o ülke lâikliğin ana vatanı. Orada lâiklik bahane edilerek Müslümanların din hürriyeti bizdeki gibi kısıtlanmıyor.
Lâik bir devlet Müslümanların kıyafetine, serpuşuna, alfabesine, hafta tatiline, hayat tarzına karışamaz.
Türkiye'de Grek, Ermeni, İbranî yazısıyla Türkçe yayın yapmak serbest de, Kur'ân ve İslâm yazısıyla Türkçe yayın yapmak niçin yasaktır? Müslümanlar Kur'ân yazısıyla bin yıldan fazla bir müddet içinde kitap yazmışlar, matbaanın ülkemize gelişinden 1928 tarihine kadar da yine bu yazıyla yayın yapmışlardır.
Dünyanın bütün ülkelerinde Sih dinine mensup olanlar sarıkla dolaşabiliyor da, bizde Müslümanların başlarına dinî serpuş geçirmeleri niçin yasaktır?
Yakın tarihimizde binlerce subay, dindar oldukları, namaz kıldıkları, karılarının başı örtülü olduğu için yargı yolu kapalı olmak üzere ordudan atılmıştır. Bu bir zulüm değil midir?
Yüksek ve parlak bir tahsil yapmış olan Merve Kavakçı, milletvekili seçildiği halde Meclis'e sokulmamış, bin bir hakaret içinde kovulmuştur. Sebep: Başı zarif bir eşarpla örtülüymüş... Bu zorbalık, utanç verici bir zulüm değil midir?
Lâik bir rejim, Haçlıların, Siyonistlerin,Farmasonların baskısıyla hadîs ayıklamaları çalışması yapabilir mi, yaptırabilir mi?
Lâik rejimin, Ayasofya camiini camilikten çıkartmaya hakkı olabilir mi?
Türkiye Yahudileri cumartesi günü hafta tatili yapıyor, Türkiye Hıristiyanları pazar günü tatil yapıyor da, Türkiye Müslümanları niçin Cuma günü tatil yapamıyor? Lâiklik bu mudur?
Türkiye Masonları localarında serbestçe, hürce, güven içinde sere serpe Mason âyini yapabiliyor da; Müslümanlar niçin dergâh, zâviye ve tekkelerde toplanıp zikrullah yapamıyor? Neymiş, lâikliğe aykırıymış, yasakmış. Masonun âyini niçin aykırı olmuyor?
Türkiye Müslümanlarının, 15 yaşından küçük çocuklarına özel din dersleri vermelerine hangi zâlim güç mâni oluyor?