Geçtiğimiz gün değerli büyüğüm hemşerim, yapımcı, sunucu, yazar, gönül insanı Uğur Canbolat hocamın hoş sohbetlerinden nasipleniyorduk. Fırsat buldukça sosyal sitelerde gördüğüm an hemen canlı sohbetlerine iştirak ederim. Nerden nasıl hangi iklime gittiğinizi anlamazsınız. Tıpkı benim ruh halim, kelimeler arasında ki duygularım gibi…
Yine sohbet esnasına güzel bir konu geçti türkülerden açılmıştı. Zoraki türkülerle yaşamak bazımızın hayatı nasıl bu iş diyeceksiniz. İlerleyen satırlarda bu sorunuzun cevabını alacaksınız. Türkülerimiz; görmeyene göz, dili olmaya ses olduğunu biliriz. Türküleri kendine yoldaş etmemiş insanların hâletiruhiyetleri türküleri seven insanlardan farklıdır. Sadece türküler mi? Elbette ki değil biz türküleri konu aldık sadece. Halk müziği diyelim.
Eskiden eşler birbirlerine seni seviyorum diyemezdi. Hele ki büyüklerin yanında bırakın aşkım, hayatım gibi hitaplarda bulunmalarını. Eşinin ismini ailesinin yanında zikretmesini bile bazı kesimler tarafından kabul görülmezdi. Peki, bu eşler ne yapardı? Birbirlerine türkü söylerdi. Güzel sözleri name eder diline, onu sunardı gönül eline.
Dudaklarından bu sözler çıkamasa bile radyonun sesini açardı onun yerine okurdu eser sahibi. Düşünün ne kadar zor zamanlardan geçti eski insanlar. Radyodan istek göndermeler, kasetçilere gidip sevdiği eserlerden kaset çektirmeler. Günümüz insanın hali müziğin insanda ki yeri.
Memleketim Yozgat’ta ne dinlenir denirse akla ilk sırada Müslüm baba, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Cengiz Kurtoğlu, Adnan Şenses, Kibariye, Güllü, Gülden Karaböcek, Ümit Besen, Bergen, Hakkı Bulut, Selami Şahin, İbrahim Tatlıses, Ceylan bunlar benim aklımda kalanlar kasetlerini babamın dükkanından gizlice alırdım dinlemek için elbette üstüne kendi sesimle, şiirlerimi okurdum bir güzel. Anadolu insanı diyorum kendime.. Neden biz Anadolu insanının izlediği filmden tut, dinlediği müziğe kadar hep acı hep dram sarar.
Büyük şehrin insanına baktık mı bizim tam tersimiz: Ricky Martin, Shakira, Jennıfer Lopez, Tarkan en acı arabesk Sezan Aksu, Yıldız Tilbe Yaşanmışlıklar, farklı iklimler, farklı düşünceler içimizi farklı etkiliyor tabiki.. Her şey kayda değer olmalı. Gece oldu mu tamam, radyolarımızda arabesk başlar her çalan eser sanki sana hitaben çalıyor gelir insana. Birde sloganları vardır. Damardan müzikler geliyor, arabeskin kralı, kraliçesi gibilerinden. “İnsanlar matbaayı keşfettiklerinden beri, geceler tamamen karanlık değildir.” Christopher Morley Demek ki Amerikalı gazeteci arabesk müzikleri icra eden kişilere yönelikte bu sözleri söylemiş olabilir.
Türkülerle yaşar insan, türküler bulunduğu yörenin tüm fıtratını sunar insana. Eskiden psikologlar yoktu varsa Anadolu insanı hiç görmedi. Anadolu insanın halk müzikleri vardı. Sıkıntısı varsa diline dolanırdı dertli bir bozlak yahut gazel. Mutluysa yine dolanırdı diline güzel bir hava.
Bakalım Anadolu da ne müzikler varmış. Anadolu’ya şekil veren gerçek psikologlar kimmiş görelim, diyorum.
Anadolu'da Söylenen Halk Müziği Türleri
Ağıt-Yakım-Sagu
Atışma
Azeri Havası- Mahnı
Barak
Bozlak
Boğaz Havası: Kadınlarca gırtlaktan söylenir. Ezgi
Destan
Deyiş
Gurbet Havası
Gazel
Hoyrat (Kerkük Türkmenleri)
Kına Havası
Koçaklama
Koşma
Maya
Mani
Mugam (Azeri)
Ovşama
Teke Zortlatması
Türkü
Uzun Hava
Yayla Havası Varsağı
Yol Havası
Zeybek Havaları
Bana göre herkesin bir müzik aleti olmalı yoksa da herkesin dilinde onun hâletiruhiyesini anlatan türküleri, eserleri olmalı.