Bu konu çok sık gündeme gelsende bence biraz gündem dışı kalıyor. Neden mi? Aileler çocuklarıyla Türkçe yerine daha fazla Almanca konuşmayı tercih ettikleri icin, ve halen bazı eyaletlerde okullarda seçme dil Türkçe olmadığı için.
Yanlış anlaşılmasın Almanca´yı Türkçe´den daha zayıf konuşalım demiyorum!.
Burada doğup büyüyen gençler çoğunlukla kendi anadillerini pek iyi telafuz edememekte. Çocuklarımız ve gençlerimiz artık Türkçe´yi pek iyi anlayıp konuşamadıklarından camii ve derneklerde ki toplantılar bile Almanca yapılmakta. Bir taraftan hoş karşılaşamda, diğer taraftan bu durum biraz karnımı ağrıtıyor doğrusu. Tavizler verilmeye başlayınca, arkası çorap söküğü gibi gelir diye düşünüyorum.
Dil ile düşünürüz
Söylemek istediğimiz şeyleri dil aracılığı ile ifade eder insan. İfade ederken düşünür. Düşünür ve konuşur. Düşüncesi olmayan insanın dili olmaz, dili olmayanın da düşüncesi. Buradan şöyle bir anlam çıkıyor : Düşünce dil ile gelişir…
Oda şu demektir kısaca: Bir Türk çocuğunun bulunduğu bir yabancı ülkede okula başladığında Türkçe eğitiminden vazgeçilerek sadece o ülkenin dilinde okuma yazma öğrenirse alman sınıf arkadaşları gibi doğrudan duygusal ve zihinsel ve dilşel bir gelişim izleyememektedir.
İnsan dilini doğru kullanarak doğrulara ulaşır. Doğru düzgün konuşamayan, kavramları yerli yerinde kullanamayan mantıksal yetersizlikler içindedir ve düşünce alanı dardır.
Dil ayrıca kişinin kimliği ve anadilidir. İlk öğrendiği dildir. Öğretildiği sürece! Bir bireyin kimliğinin oluşmasında, onun kendini yetiştirmesinde, genel ve meslek öğreniminde başarısını ve niteliğini belirlemede en önemli etken dil olgusudur.
Okulda başlayan ikilem
Anaokulu veya diğer okularda anadili Türkçe olan çocuklar büyük bir değişim yaşarlar. Ama dil uzmanları der ki, Anadili sağlam olanların ikinci bir dil öğrenmesi daha kolay olur. Bunu söyleyen uzmanlar sanırım eğitmenleri, öğretmenleri ve aileleri pek fazla rahatlatamamışlar. Neden mi? Çünkü benim okul zamanımda, arkadaşlar ile Türkçe konuşmak yasaktı!
O zamanlar çocuk ruhuyla, ve bugün de bir sosyalpedagog bakışıyla halen anlamış değilim.
Bazı eğitmenler burası Almanya, Almanca konuşmanız lazım diyerek, çocuklara “peki ya Türkçem” ne olacak düşüncesi empoze ettiler.
Almanya dil zenginliği sahip bir ülke. Kimisi bunun ciddi anlamda farkında, kimisi de farkında olmama peşinde. Bizi ilgilendiren kesim ikinci saydığımız kesim.
Peki ne yapmamız gerekiyor?
1. Biz Almanya´da yaşıyor ve yaşayacağız, burada başarılı olmak için çok iyi Almanca gerekli Türkçe´yi napalım ki diyenlere, Anadilinin önemini ısrarla vurgulayacağız.
2. Bu konuyu yaşadığımız toplumda sık sık konu yapacağız, mercek altına alacağız.
3.Türkçenin hem anadil olarak hem de ikinci ya da üçüncü ve de belki dördüncü yabancı dil olarak diğer yabancı dillerin içinde yer alması için çalışmalar yapmaya devam edeceğiz.
4. Bu derslerin kaliteli ve yeterli eğitimciler tarafından verilmesini sağlacağız.
5. Iyi bir müfredata uygun kitap ve yeterli malzemeyle bu derslerin donatılmasını sağlayacağız.
Ümitvar bir millet olduğumuzdan, bu konuda da ümitvarız. Çünkü biz dilimizi seviyoruz. Hani bir düşünür, “Anadil ana sütü kadar lezzetlidir” demiş ya, işte biz dilimizin lezzetini de çok iyi biliyoruz. İnanın bana hiçbir dilde anadilinizde güldüğünüz, ağladığınız lezzeti alamazsınız.
O halde, yaşasın ANADİLİMİZ!