Amerikan askerleri Irak’ı terk etti dün; Washington arkada yalnızca dörtbin asker bırakıldığını, geri kalanların geri çekildiğini resmen açıkladı. Devlet adına konuşanlar, ağızlarını açtıklarında ‘başarı’, ‘zafer’ gibi sözcükler eşliğinde ‘geride demokratik bir Irak bıraktıklarından’ söz ediyorlar...
Irak’ta ise yerel halk Amerikan bayraklarını yakıyor. Sekiz yıllık işgal sırasında bir milyondan fazla Iraklı hayatını kaybetti; dört milyona yakın Iraklı geleceğini başka ülkelerde aramak üzere Irak’ı terk etti. Irak’ta hayat hiç şimdiki kadar ‘güvensiz’ olmamıştı; eskiden Iraklılar rejimden ve rejimin adamlarından korkardı, şimdi herkes yek diğerinden korkuyor.
Toplum etnik ve dini açılardan bölündüğü gibi, aşiret bağları yeniden ön plana çıkmaya başladı. Ülkede nice badirelerden sonra kurulabilmiş bir hükümet var, ama hükümetin vatandaş açısından fazla bir anlamı yok. Petrol üreticisi Irak’ta benzin kıt kanaat bulunuyor, elektrik kesintileri devamda, sokağa çıkmak büyük cesaret işi...
Barack Obama’nın söz verdiği gibi yıl sonu gelmeden askerlerini çeken ABD beşbine yakın kendi insanını kaybetti Irak’ta; 1 trilyon dolara yakın bir meblâğ harcamak zorunda kaldı. Irak’ı işgal edene kadar da fazla sevilmiyordu bölgede, ama işgalden sonra Amerika’yı seven kalmadı.
Kendileri de verilmiş sözlere rağmen Irak’ı bu yıl sonuna kadar terk edeceklerine inanmamış olmalılar ki, ABD askerleri, üzerinde ‘gizli’ damgası bulunan belgeleri arkalarında bırakmışlar. New York Times’ın Bağdat muhabirleri, öylesine bırakılmış binlerce belge bulunca büyük bir şaşkınlık yaşadıklarını anlatıyordu dün...
Daha büyük bir şaşkınlığı belgeleri okuduklarında yaşamışlar: Fırat’ın kıyısındaki Hadise kasabasında boğazları kesilmiş, başları koparılmış Iraklı sivillerin cesetleri bulunmuştu 2005’te; içlerinde kadınlar, çocuklar ve 76 yaşındaki bir ihtiyar vardı ölenlerin... Soruşturma raporlarını içeren 400 sayfalık belgeler, bu vahşeti irtikâp eden askerlerin yaptıklarını ‘rutin iş’ olarak gördüklerini ele veriyor.
Ölen beşbine yakın askerine ek olarak, yeniden topluma karışmak üzere ülkeye dönenlerin psikolojik bozukluklarının sebep olacağı sorunlarla baş etmek de ayrı bir fatura sunacak ABD’ye...
Yola çıkacaklarında, Türkiye’ye, “Size komşu olmaya geliyoruz” mesajını vermişti Amerikalılar ve bizden kendilerine yardımcı olmamızı talep etmişlerdi. 1 Mart (2003) tezkeresi geçseydi, o ayın sonunda başlayan Irak işgalinin faal ortağı olacaktık. TBMM tezkereyi reddetmekle ABD’yi kendi macerasıyla başbaşa bırakmakla kalmadı Türkiye, İslâm Dünyası’nda gıptayla bakılan bir ülkeye de dönüştü. Bugün Arap sokaklarında kitleler “Erdogan, Erdogan” diye bağırıyorsa, Türkiye başbakanının popülaritesi, büyük çapta 1 Mart tezkeresinden geliyor.
Oyun, hem de büyük bir oyun bozuldu 1 Mart tezkeresiyle...
Amerikan askerlerinin Irak’ı terk etmesi sonrasında ortaya çıkan yeni durum da Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Türkiye uzun vadeli düşünmek ve ona uygun davranmak ile çıkacak her soruna hemen müdahale çağrılarına muhatap olmak tercihleri arasında kalabilir.
Böyle durumlarda serinkanlılık işe yarar.