Bilindiği gibi Amerikan Merkez Bankası (Federal Reserve Bank, kısaca FED) geçtiğimiz hafta faiz oranını %0.25 yükseltti. FED yıllardır faiz oranını düşürüyordu ve son iki senedir de sabit tutuyordu. Yani faiz oranları aşağıya doğru yönlenmiş bir eğri çiziyordu. Geçen hafta ise bu faiz eğrisinin yönü değişti ki buna “curve inversion” deniyor.
Aslında uzun zamandır beklenen ve hatta birçok uzmana göre geç kalındığı düşünülen bu faiz oranı arttırımı ekonomistleri gelecekte olacakları tahmin etmek adına geçmişe götürdü. ABD’de 1978’den bu yana 7 kez faiz eğrisi değişimi olmuş. FED’in faiz arttırımı kararından ortalama 16 ay sonra da resesyon başlamış. Faiz eğrisi değişimi ile resesyon arası geçen en uzun süre 24 ay olmuş ve 1929 büyük depresyonundan önce yaşanmış. Resesyonlar ortalama olarak 15 ay sürmüş. 246 yıllık Amerikan tarihinde 48 kere resesyon olmuş. Yani ortalama 5 senede bir resesyon olmuş. Bunların en çok bilinenleri “büyük depresyon” olarak adlandırılan 1929 ve 2008 resesyonları.
Gelin resesyon ne demek ve niye olur onu anlamaya çalışalım. Resesyon ekonomik durgunluk anlamına geliyor. Niye olduğunu ABD örneği üzerinden verelim. 2007-2008 yılları arasında yaşanan mortgage krizi ve sebebiyet verdiği ekonomik durgunluğu tersine çevirmek için FED faiz oranlarını kademeli olarak düşürdü. Amaç esnaf, sanayici ve yatırımcıların çok düşük faiz oranlarıyla kredi alması ve bunu işlerini büyütmeye, emtia satın almaya teşvik ederek ekonomiyi canlandırmaktı. Bu arada mevcut borçlarını ödemeyecek durumda olan banka ve şirketlere çok düşük faizle krediler vererek onları da batmaktan kurtardı.
Temmuz 2007’de başlayan faiz indirimi 2015 Aralık ayına dek devam etti. Bu süreçte %5.25 olan faiz oranı %0.10’a dek geri çekildi. Artık ekonomi rayına oturdu denilerek faiz oranı 2016 yılının başından itibaren kademeli olarak yükseltilmeye başlandı ve 2019 yılı başında %2.40 seviyesine vardı. Ama bir problem vardı. Ekonomi faiz oranlarının yükselişini fazla hızlı bulmuş ve durağanlaşmıştı. O yüzden 2019 Ağustos’a dek sabit tuttular. FED baktı ki yine olmuyor, 2019 Ağustos’tan itibaren yeniden düşürmeye başladı faiz oranını. 2020 yılı Mart ayına dek %1.50’ye dek düşürülen faiz oranı pandeminin yarattığı ekonomik bunalım yüzünden daha da hızlı bir şekilde aşağıya çekildi ve %0.05 seviyesine dek indi.
Pandemi ile beraber karantina nedeniyle kapanan işyerleri sahipleri ve çalışanları dara düştü. Hükümet iflas, fakirlik ve evsiz kalma tehdidiyle karşı karşıya kalan vatandaşına yardım etmek ve muhtemel bir sosyal patlamayı önlemek adına karşılıksız para vermeye başladı. Yatırımcılara ve bankalara da sıfıra yakın faizle krediler verdiler. Elbetteki hazinede para yoktu. Onlar da diğer ülkeler gibi para bastılar ve dağıttılar. Ocak 2020’de Amerikan Dolarını kontrol eden Fed’in sadece 4 trilyon Dolar mevcudu vardı. Ocak 2020 ile Ekim 2021 arası toplam 16 trilyon Dolar bastı Fed. Yani toplam mevcut Dolar’ın %80’i 22 ay içerisinde basıldı. Bu arada “para basma” olayı mecazi çünkü piyasalardaki Amerikan Dolar’ının %95’e yakını “elektronik”; kalan %5 civarı ise kağıt para.
Elbetteki basılan yeni paraların tümü dolaşıma girmedi. Çoğu Fed’in bilançosunda kaldı çünkü birçok banka ve yatırımcı daha önce aldıkları yüksek faizli kredileri bu çok düşük faizli bonolarla değiştirdiler. Zaten hepsi piyasaya sürülse %400 enflasyon olabilirdi. Ama yine de piyasada bir para bolluğu oldu. Buna bir de pandeminin sebep olduğu tedarik zinciri problemleri ve ürün kıtlığı buna eklenince fiyatlar aldı başını gitti ve enflasyon %7’yi geçti.
Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim. Türkiye’de nasıl “enflasyon oranı doğru hesaplanmıyor, hükümet gizliyor” gibi tartışmalar oluyorsa aynısı ABD’de de oluyor. Gerçek enflasyonun %15 olduğunu iddia eden uzmanlar bile var. Açıkçası ben de sadece %7 enflasyon olduğuna inanamıyorum çünkü örneğin market ürünlerinde gördüğüm fiyat artışları çok daha fazla.
Bana kalırsa piyasadaki bu para bolluğu NFT ve metaverse satın alma çılgınlığını da tetikledi. Deyim yerindeyse bol parasını nasıl harcayacağını bilmeyenler elektrik kesildiği zaman hiç bir işe yaramayacak olan sanal şeylere paralarını yatırdılar.
Enflasyonu düşürmenin en etkin yolu faizleri yükseltmek. Faizler yükselince yatırımcılar ve sanayiciler yeni kredi almayı bırakıyor ve işlerini daraltıyor. Yatırımcılar paralarını daha garanti olan bankalara faize yatırmayı tercih ediyorlar. Daralan piyasa işçi çıkarmaya başlıyor. Alım gücü daralan vatandaşlar alışveriş yapmak yerine tasarruf ediyor. Bu sayede alıcısı azalan malların fiyatı düşüyor ve dolayısıyla da enflasyon düşüyor.
Nitekim FED bu yöntemi kullanarak enflasyonu düşüreceğini açıkladı. Kademeli olarak faiz oranını arttıracağını, yeni tahvil alımı yapmayacağını ve bilançosunda olup vadesi dolan tahvillerini de yenilemeyeceğini beyan etti. Ama bence biraz geç kaldı. Enflasyon için de geçici dedi, ama geçici olmadığı ortaya çıktı. FED tam enflasyonu düşürme yolunda adımlar atmaya başlamıştı ki bu sefer de Ukrayna-Rusya gerilimi ve ardından savaşı patladı. Tedarik zinciri tam düzelmeye başladı derken yine bozuldu. Petrol, buğday, nikel gibi emtia fiyatları uçtu. Savaş nedeniyle Ukrayna’daki (oldukça mümbit) toprakların ekilememesi önümüzdeki sene tüm dünyada gıda kıtlığı olma ihtimalini doğurdu. Kıtlık demek fiyatların daha da uçması demek.
FED Başkanı Powell resesyon olmayacağını ve onun yerine “yumuşak iniş (soft landing)” olacağını iddia ediyor. Yani enflasyon düşerken işsizlik oranının çok fazla artmayacağına inanıyor. Umarım haklı çıkar. Aksi takdirde iktisat uzmanlarının yaptığı 2023’te ABD’de bir resesyon yaşanacağı tahmini doğru çıkabilir. ABD’de yaşanacak herhangi bir ekonomik problemin geçmişte olduğu gibi bu sefer de tüm dünyayı derinden etkileyeceğini anlamak için allameyi cihan olmaya gerek yok.
Bütün bu gelişmeler ışığında 2022 ve 2023 yıllarının tüm dünyada türbülanslı geçme ihtimali ciddi görünüyor. Bu bir yatırım tavsiyesi değildir ama tasarruflarınızı enflasyona karşı koruyacak varlık kalemlerinde (ev, arsa, altın, gümüş gibi) tutmak mantıklı olabilir.