Amerika"da konut krizinde, kredi veren kuruluşları güç duruma düşüren, kredinin konut alanlara değil, konuta verilmesi. Kredi riskinin kredi kullananda değil, konutun üzerinde olması.
Bu nedenle, konutun piyasa değerinin kredi borcunun altına düştüğünü görenler, konutun anahtarını kredi veren şirkete teslim ediyor. Ve de borçtan kurtuluyor. Değeri düşmüş durumdaki konut da kredi veren kuruluşun başına dert oluyor.
Bizde banka konut kredisini kişiye verir. Bankaya borçlanan, kişidir. Konut ipotek işlemiyle teminat olarak bankaya güvence sağlar. Varsayalım ki kişi bankadan 100 bin YTL konut kredisi aldı. Teminat olarak da banka, konutu 120 bin YTL ipotek değeriyle teminat olarak kabul etti. Gene varsayalım ki, borçlu borcunu ödeyemiyor. Konutun değeri de 80 bin YTL"ye düştü. Banka, verdiği 100 bin YTL kredi ile faizini kişiden ister. Kişi vermiyorsa, kanuni işlemi başlatır. Teminat olan konutu 80 bin YTL"ye satabilirse, borcun kalan kısmını kredi kullanan kişiden istemeye devam eder. Ödeyemiyorsa, nesi var nesi yok haczeder. Satar. Borçlunun hayatı kararır.
Kişiye değil, konuta borç
Amerika"da ise konut kredisi (mortgage) çarkı farklı çalışıyor. Konut kredisi şahsa değil, konuta veriliyor. Kredi veren kuruluş konutun cari değerini (işlem günündeki değerini) esas alarak konutu krediliyor.
Genelde kredi kullananın yüzde 20 dolayında bir katkısı bekleniyor ama, son yıllarda rekabet nedeniyle konutun cari değerinin yüzde yüzüne, yüzde 95"ine, yüzde 90"ına kadar kredi verildi.
Konutlar balon yapan, şişen fiyatlar üzerinden kredilendirildi.
Şimdi (bölgeden bölgeye farklı oranlarda) konut fiyatlarındaki balon söndü. Örneğin 210 bin dolar değer biçilen bir konuta kredi kuruluşu 200 bin dolar kredi vermiş. Halbuki bu konutun değeri şimdilerde 130 bin dolar. Örneğin, bu evi satın alan şahıs 10 bin dolar peşin ödeme yapmış. Bugüne kadar da taksit ve faiz olarak 5 bin dolar ödemiş. Diyelim ki kredi kuruluşuna hâlâ 195 bin dolar borcu var. Ev fiyatlarının daha da düşeceğini hiç değilse satın aldığı evin değerinin 130 bin doların üzerine çıkmayacağını tahmin ediyor.
İşte bu durumda (konutu satın alırken ödediği 10 bin dolar peşin para ile daha sonra ödediği 5 bin dolar taksit ve faizi sineye çekerek) konutun anahtarını kredi veren kuruluşa teslim ediyor.
Anahtarı ver, yürü git
Anahtarı teslim etmekle her türlü sorumluluktan kurtuluyor. Anahtarı teslim alan kredi kuruluşu, kredi dosyasını kapatıyor. Konut, kredi veren kuruluşun başına dert oluyor. 195 bin dolar borca karşılık (düşen fiyatlar nedeniyle) 135 bin dolara satılabilirse, aradaki fark kredi veren kuruluşun zararı oluyor.
Konut kredisi borcundan kurtulmak için anahtarı teslim ederek (Walk Away) yürüyüp gidenlerin tek riski 4-5 yıl süreyle yeni bir konut kredisi başvurusu yapamamaları oluyor.
Konut fiyatlarının devamlı yükseleceğini sanarak kiralamak veya daha sonra satmak arayışında ikinci ev satın alanlar ile, kriz sonucu işlerini kaybedenler ve gelirleri düşenler anahtar teslimiyle borçtan kurtulmaya çalışanların çoğunluğunu oluşturuyor.
Oturdukları evin değerinin kredi borcunun çok altına düştüğünü gören dar ve sabit gelirliler de daha düşük değerde bir eve geçerek borçtan kurtulma arayışında anahtar teslimine mecbur kalıyor.