“Allaha her şeyi anlatacağım.” Bu cümle sizlere yabancı gelmedi öyle değil mi? 3 yaşların da masum evladın dilinden dökülen cümlelerdi bunlar.
Dünya’nın yine gözü kör, kulağı sağır, ayağı topal. Herkesin her şey olduğu ama hiçbir şey yapmadıkları anları yaşıyoruz. Televizyon kanalların da haber izlemeyi keserek. Kararmaya yüz tutmuş kalbimizi, aklımız sıra hayatın akışına göre kalp ritmin de tutmaya çalışıyoruz. Oysaki kalbimiz dengesini kaçırmış, aklımız şaşmış bir halde yaşıyoruz.
Kime, neye ne söyleyeceğimizden bi haber vaziyette.
Filistin toprakların da yaşanılan her olay biz müslümanlara yapılmış darbedir. Şehit edilen masum vatandaşlar Rablerinin huzurlarına şehitlik mertebesi ile çıkacaklardır şüphesiz.
“Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.”
İçimi üşüten gerçek soruna gelmek istiyorum. İnsanlarla sohbet etmekten çekiniyor savaşın 6. Günün de kendini insan olarak gören şahısların sohbetlerin de Filistin var.
Sosyal medyada ucuz sohbetlere şahit oldum. Masum yavruların, masum erkek, kadın vatandaşların haince katledilmesine, aç, susuz bırakılmasına sessiz kaldıkları yetmiyormuş gibi. Türkiye’ye bu sefer Filistinliler gelecek diyorlar.
Bu kadar acının için de nasıl bu hesabı yapabilir kendini insan gören bilmiyorum. Bu insanlar yıllardır bizim ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksayı bizler için korumadılar mı? Hala da tüm direnişler bu yolda değil mi!
Gözlerimin önüne zalim İsrail askerlerinin ateşinden korunmak için bir varilin arkasına saklanan baba ve oğlu geldi. Yer Filistin-Gazze maalesef babanın kucağında oğlu İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu şehit oldu. İsmi Muhammed Durra sizde diyeceksiniz ki isimlerin ne önemi var ki?Herkes bu dünyada ölümlü değil mi?
Yaşanılan tüm olaylar medyadanın gözü önün de oluyor. Tarihler 30 Eylül 2000 düşünebiliyor musunuz? Aradan 23 yıl geçmiş, tarih tekerrürden ibareyken. Yaşanılan olaylara müdahale etmek durdurmak bizim elimizde değil öyle değil mi?
Allaha her şeyi anlatacağım diyen güzel yavrum sen de bizi affet. Çaresizlik için de kalan bizi affet, sessiz sedasız aramızdan ayrılmadınız her biriniz. Sesimize ses olun diye çığlık attınız. Bizler kulaklarımızı iki elimiz ile kapattık.
Sizi korumak şurda dursun, evlatlarımız adına televizyonları kapattık. Onların psikolojisi önemliydi onlar etkinlenmemeliydi. Sonra okullar da bu çocuklara empati yapmaları adına dersler aldırdık.
Savaşın çirkinliklerini anlattık, sürekli bayramlar yaptık. Sizleri çocuklarımıza anlatamadan büyümelerini sağladık. Bu çocuklardan güçlü olmalarını, dirayetli olmalarını bekledik. Oysa düşmeyen insan geri kalkar mı!
Affedin çocuklar, affedin bizi. Biz sözde büyükler bugün de sizler adına hiçbir şey yapamadık!