Kandırmak kelimesinin mana ve uygulamasını düşündüğümüz zaman içinde, hepsi dine ve ahlaka aykırı olan şu unsurların bulunduğunu görürüz: Yalan, hile, samimiyetsizlik, iki yüzlülük, insana ve topluma saygısızlık Bu kandırma işi bir de din ile, Allah ile, Allah rızası için, Allah böyle istiyor diyerek yapılırsa din ve ahlak bakımından daha vahim bir eylem olur.
Her şeyden önce İslam, ister Allah adına, ister başka bir şey adına (bunları kullanarak) insanları kandırmanın ayıp, günah ve çirkin (münker) olduğunu bildiriyor, şiddetle yasaklıyor. Samimi olmadığı, gönülden ve imandan gelmediği halde Allah için, din için diyen kimselere mürai ve münafık diyor. Münafıkların cehennemin en alt (en kötü) katında yer aldıkları da Kur'an-ı Kerim'de ifade ediliyor.
Allah ile kandırma olayı herhalde insanlık tarihi kadar eskidir. Kimse böyle bir şeyin olmadığını iddia edemez. Ancak dindar insanların Allah rızası için, bu konuda samimi olarak bir takım faaliyetlerde bulunduklarını, örgütler kurup iyilik ve hayır için çaba sarf ettiklerini, yarıştıklarını inkar etmek, her dinî ve hayıra yönelik faaliyetin Allah ile kandırmak olduğunu iddia ederek bu ahlaksızca davranışı genellemek de doğru değildir ve insafa sığmaz.
Alman Sol Parti Milletvekili Hakkı Keskin, Yurtdışındaki yüz binlerce Türkten 'yeşil sermaye' denen firmalar tarafından tahminlere göre 30-35 milyar avro toplanmış, sonra da bu firmalar iflas etti gerekçesiyle yüz binlerce insanımızın paraları gasp edilmişti. Bu paralar toplanırken de dini motifler kullanılmış, faiz haram olduğu için kendilerine yüzde 25'i aşan kâr verileceği vaatlerinde bulunulmuştu. Diyor. Yurt dışında yaşayan insanımızın alın teri birikimlerini dini kullanarak- toplayıp çarçur edenler veya cebe indirenler olmuştur. Ama her para toplayıp iş kuranı böyle itham etmek, kötü olanı genelleştirmek doğru olmaz. Müslümanlar birikimlerini helal olan işlerde nemalandırmak isterler. Böyle bir iş kurmak isteyen de ne yapacağını açıklamak (harama girmeden şu işi yapacağını bildirmek) durumundadır. Buraya kadar her şey normaldir. Ama müteşebbis işe ehil değilse veya sahtekâr ise bu noktada ahlaksızlık ve fâsıklık (günahkârlık, din kurallarını ihlal) başlar. İyi niyetli ve başarılı olanları takdir etmek, kötü niyetli ve ehliyetsiz olup emanete ihanet edenler ile kusurlu olarak zarara sebep olanları ise mutlaka cezalandırmak gerekir.
Sayın Keskin bir de şunu söylemiş: Almanya'da Türklerden toplanan zekât, kurban ve muhtaca yardım amaçlı 41 milyon avronun çok büyük bir kısmı Deniz Feneri yetkililerinin kendi şirketlerine ve cebine aktarılmıştır. Henüz mahkeme sonuçlanmadı, kimin ne kadar parayı ne yaptığı bilinmiyor. Bu sebeple hükümde acele etmemek gerekir. Eğer iddia edilen yolsuzluk gerçekleşmiş ise elbette bunu yapanlar cezalandırılmalıdır. Fakat ceza, suçu sabit olanların dışına taşmamalı, olay istismar edilerek buradan siyasi rant devşirme yoluna gidilmemeli, milyonlarca insana yardım ve mutluluk taşıyan örgüt ve faaliyetlerin yasaklanması istenmemelidir. Eğer bunlar yapılırsa ki, yapılıyor- bu takdirde Allah ile kandırmak kadar vahim olan Allahsızlıkla kandırmak fiili ortaya çıkar.