Dün Güneydoğu'da meydana gelen gelişmeleri anlaşılabilir bir perspektife oturtmaya çalışan bir raporun özeti açıklandı. Devlet birimleri, olayları kronolojik olarak altalta yerleştirip olanı 'yerel seçimleri etkileme amaçlı bir plan' ile irtibatlamış...
Biraz gecikmeli de olsa vardığı sonuç itibariyle doğru bir rapor bu. Doğru, ama eksik... Eksikliği, özellikle 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak yerel seçimi hedef alıyor olsa bile, eylemlerle bundan daha öte bir sonuç elde edilmek istenmesinden kaynaklanıyor. Planı yazan, 'Kürt sorunu' diye bilinen sorunu, bütünüyle farklı bir çerçeveye yerleştirmek niyetinde. Planın müellifi, bunun için, Gandi'den Arafat'a kadar pek çok kişinin fikrini değerlendirmiş...
Oturma eylemleri Gandi'den, çocukların 'eylemci' olarak sokaklara sürülmesi ise Filistin'den mülhem eylem türleri... 'Çözüm raporu' başlığını taşıyan metin için ise İspanya'dan esinlenmişe benziyor planın müellifi...
Ankara'da raporu kaleme alan devlet biriminin uygulayıcılara tavsiyesinden haberdar olamadık. Bu sebeple kendi tavsiyemizi duyurmakta fayda görüyoruz.
İlk söyleyeceğimiz şu: Rekabetin yoğunlaştığı alanlarda, iki taraftan kazanmaya en yakın duran, elinde bir plan/projesi bulunandır. Son gelişmelerden rahatsızlık duyan ve tepki koyanların hiç vakit kaybetmeden kendi plan/projelerini hazırlamaları gerekiyor.
Ak Parti, 22 Temmuz 2007 seçiminde bölgede belirgin bir üstünlük sağladı. Aynı kabul eğiliminin 29 Mart 2009'da devamı, Diyarbakır ve Şırnak gibi merkezlerin AKP'li belediye başkanlarının yönetimi altına girmesini getirebilir. Tabii, öne sürülecek adayların cazibesiyle doğru oranda...
Bugün karşımıza çıkan planın amacı bu durumu tersine çevirmektir.
Tersine çevirmek, ilk elde Diyarbakır ve Şırnak'ta AKP'li belediye başkanları beklentisine darbe vurmak anlamına geliyor; ama elbette bundan ötesi de hedefleniyor. Ak Parti'nin esas pırıltısı ve ülke genelinde iktidarı getiren özelliği, belediyelerdeki başarısıydı; bölgede de yerel iktidarın sahibi haline gelmesi, Ak Parti'ye, kendi bölgesel barışını sunma imkânı sağlayacaktı.
Yerel seçimde bölgedeki dengenin değişiminin engellenmesi, Ak Parti iktidarının Türkiye çapında başarısını ve Avrupa Birliği ile buluşmasını da sakatlayacaktır. Bölgede yerel iktidardan mahrum kalmaya devam eden, seçimde yenilmiş Ak Parti, bundan sonra daha ciddi sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalacaktır.
Terörü yeniden dizayn eden plan/proje müellifi yalnızca bölge dengelerini zorlamıyor eylem trafiğiyle, aynı zamanda Türkiye'nin gelecek on yılına da ipotek koyma çabasında.
Bu noktada Ak Parti'nin müthiş bir feraset ve basiret ile davranması gerekiyor. Bölgeden gelmeye başlayan terörün en azgın olduğu 1990'lı yılların başı görüntüleri, çocukların sokağa dökülmeleri, oturma eylemleri, kadınlar, büyük kentlerde otomobil ve lastik yakma eylemleri karşısında, Ak Parti, olan-bitene hakim değilmiş izlenimi veriyor. Sanki gözleri kamaşmış, hareket edemiyor iktidar... Harekete kalkıştığında da, ne olup-bittiğini anlamamış gibi davranıyor.
Basiret bağlanması yalnızca Ak Parti'yi ilgilendirseydi fazla telâşa kapılmaya değmezdi; ancak Türkiye'nin terörün akılları bağladığı yanlış bir dönemine yeniden dönmesi ihtimalinin belirmesi, hepimizi yakından ilgilendiriyor. Ne yapıp yapmalı, bu yanlıştan hızla uzaklaşmalıdır Ak Parti ve hükümet...
Umarız uzaklaşır.