Akıl ve vicdan, insanı diğer canlılardan ayıran iki önemli özellik. Bu ikisi arızalı olduğunda veya iyi kullanılmadığında insan(lar) çok şey kaybetmiş oluyorlar. Bugün ülkemizde dünyamızda yaşanan kaosların, felaketlerin, zulümlerin baş sorumlusu akıl ve vicdandır; yani başka duygu, dürtü ve güdülerin akla ve vicdana galip gelmesi, onları gölgelemesi, etkisiz hale getirmesidir ve buna akıl ve vicdan tutulması diyebiliriz.
Bir inanç, bir bağımlılık, bir ideolojik bağnazlık yüzünden insanların tabii ve evrensel hak ve özgürlüklerini kısıtlamak veya ellerinden almak akıl ve vicdan tutulmasındandır.
Demokrasi ile yönetilen bir ülkede askerin darbe yapması veya buna teşebbüs etmesi, asker ve sivil bazı şahısların örgütlenerek ülkeyi yönetmeye ve düzeni korumaya kalkışmaları, bu maksatla cinayetten şantaja ve huzursuzluk çıkarmaya kadar bir dizi suç işlemesi (bunların sübut bulması veya delillere dayalı olarak sanılması ve soruşturmaya konu edilmesi) karşısında hiçbir şey olmamış gibi veya bunlar değil de bir zanlıya kelepçe takmak önemli imiş gibi konuyu saptırmak, sözü eveleyip gevelemek, ağızdan baklayı çıkarmamak akıl ve vican tutulmasındandır.
Birisi çıkıp da Ben darbeyi de, derin örgütlenmeleri de belli şartlarda meşru görüyorum, demokrasi, insan hakları vb. diyerek bunlara karşı çıkılamaz, aslolan laikliği korumaktır, laikliğin tehlikede olup olmadığını tayin herkesin değil, laikçilerin hakkıdır, biz böyle teşhis koyduk ve tedbiri de böyle alıyoruz, bu sebeple ben soruşturma ve göz altılarına karşıyım dese alnından öpeceğim; onun gibi düşündüğümden değil, mertliğinden, olduğu gibi görünmesinden.
Yine akıl ve vicdan tutulmasına bağladığım bir başka olay da çifte standarttır.
Akparti'yi kapatma davası ile Umraniye soruşturması karşısında belli kesimlerin takındıkları tavıra bir bakın. Birincisinin demokrasiye, hukuka ve AB ilkelerine aykırı olduğu konusunda ciddi hukuk ve siyaset adamlarının ittifakı var; buna rağmen aklı ve vicdanı tutuk olanlar yalnızca Akparti'ye, durumu kabul etmesi çağrısında bulunuyorlar, dava hakkında olumsuz hiçbir şey söylemiyorlar.
Umraniye soruşturmasında ise hukuka ve demokrasiye aykırı bir örgüt ve eylemler suçlaması var; buna karşı da aynı kesim güvenlik güçleriyle savcıya yöneliyor, onları itham ediyor ve zanlıların bir an önce salıverilmesini istiyorlar. Akıl ve vicdan tutuklu olmasaydı herkesin şöyle demesi gerekecekti: Güvenlik güçleri ve savcılar demokrasiye ve hukuka aykırı bir şey yapmamışlar, hukuk çerçevesindeki tercihleri onların takdirleridir, sükunetle bekleyelim ve sonucu görelim.
Ey akıl ve vicdan rüzgârı es, öylesine güçlü es ki, bulutlar dağılsın ve bu iki değerin önündeki engeller kalksın!