Akıl şaşması yaşıyordum son günlerde bu tabir kendimce dudaklarımdan süzülen cümleydi. Aklım şaştı ne diyeceğimi bilemiyorum diyordum cümlenin sonun da.. Sizler de şüphesiz ki aynı duyguları yaşıyorsunuz. Gün geçmiyor ki bir sonra ki gün adına ne kadar çok yanıldığımızı anlıyoruz. Bazen bu aklımızı fazla kullanamamaktan, peşin hükümlü davranışlarımızdan kaynaklanıyor.
Acımadan infaz yapma hastalığına çoktan kapıldık sebebi hayatı hızlı yaşamak, insanlarla temasta bulunmadan yaşadığımızdan olsa gerek acımadan infaz gerçekleştiriyoruz. Akıl kelimesini araştırdığımız vakit kaç çeşit akıl vardır mertebelerine ve çeşitlerine ulaşacaksınız.
Biz insanoğlu acaba bu mertebelerin kaçta birini nasıl kullanıyoruz. Bunları kullanırken birilerinden icma alıyor muyuz? Kendimizi geliştirme hata yapmamak adına uygulanan kurallar dediğim vakit aklımıza neler geliyor? İnsanları eleştirmek yerden yer vurmak aynı zamanda da göklere çıkarmak cidden çok kolaydır. Sonrası düşeceğimiz durumsa meçhule giden bir yolculuktur.
Gün içinde yaşanılan tüm olaylara bakış açımız artık uluslararası izlediğimiz haberler gibi olmadı mı? Daha önce yurtdışı haberlerini izlerken şaşırmalarımız yüksek olmaz mıydı? Günümüz de bu olaylar ülkemde de sıklaştı ve akıl şaşmasına girdim. Akıl bizim duygularımızın kendimize sunduğu beklentiler mi yoksa olması gerekenler mi diye sorduğum vakit aklın mertebeleri çıkıyor.
Değer yargılarımızı yitirmemiz bizi kendi içimiz de gerçek bir boşlukla savaşmamıza vesile oluyor. Değer yargılarımız nelerdir dediğim vakit.
- Estetik Yargılar: Güzel, Çirkin
- Dini Yargılar: Sevap, Günah
- Ahlak Yargıları: İyi, Kötü
Yukarda yer alan yargılar hayatımızın kaçta kaçını kaplıyor. Biz bu yargıların kaçını koruyor ve dikkat ediyoruz desem kaçımız ne kadar neye cevap verecek?
Televizyon izlemeye korkuyorum!
Büyüklerimiz ve küçüklerimiz adına sayısız deyimler, atasözleri hoş mısralar sıralanır ve biz bunları okurken yaşardık. Şu an evlatlarımıza, çevremize bunları idrak ettirebiliyor muyuz? Sonra da gelecek kuşakları yerden yere vurmayı ihmal etmiyoruz. Oysa kendimizin sunduğu dünyada, onları yaşatıyoruz.
Arsızlığın adı özgürlük!
Dengesiz davranışın adı özgüven oldu!
Çocuklarını eğiten onlara değerler dersi veren, ahlâk-i duygular eşiğinde yaşayan kaç sayılı aile kaldı.
Şöyle olmadı mı bu aileler toplum içinde dışlanmadı mı? Farklı bakışlar altında eleştirilere maruz kalmadılar mı? Toplum olarak bu gibi insanların evlatlarına da saf, salak tabirini iliştirmedik mi? İyiliğin karşılığı, doğruluğun karşılığı saflık, temizlik olarak kullanılırken. Toplum olarak bu güzel kelimeyi kirletmedik mi?
Saf demek toplum duygusu ile aşağılama ibaresi olmadı mı?
Tabiri caiz ise bizden hayvan ismi olan çakal- tilki gibi sıfatlardan olmamız beklenmedi mi? Toplum gerçek insanı bu şekilde yok etmedi mi? Biraz akıllı ol, saf olma diye içsel dürtüler ile dürtüldük her birimiz daha sonra bizlerde evlatlarımıza aynı şeyleri işledik sonra da biz ne yaptık dedik.
Toplum olarak değerlerimize sahip çıkma zaman…
Eskilere ait ne varsa kadim değerlerimizi muhafaza etme zamanı…
Ölçülerimizi bilme zamanı…
Doğru bildiklerimizi uygulama zamanı…
Yanlış işlerden uzak durma zamanı…
Gençlerimizi, çocuklarımızı, yaşlılarımızı insana ve tüm canlıya ait değerleri koruma zamanı…
Sıradanlaşma duygularını yok etme zamanı…
Zaman her şeyden önce birlik olma zamanı…
Zaman eğitim- öğretim zamanı…
Teknolojiyi nasıl kullanmayı bilme zamanı…
Zaman değer yargılarımızı, koruma zamanı…
Zaman akıl baliğ melikelerimize sahip çıkma vakti vesselam!