Hayatı, fıtrata (Allah’ın yarattığı temel ilkelere) göre yaşamayı terk ettiğimiz anda işler fena karışıyor. Yani Ata et, ite ot yedirmeye başladınız mı, Tavuğa, “ sen sabah akşam öt! Horoza: “sende yumurtlamaya başla!” Bülbüle, “leş yemeyi öğren artık!” Kargaya ,”Haydi öt de dinlendir bizi!” Denilmeye başlandı mı hayatın çarkları ters dönmeye başlıyor. Yaratan, Evreni, insanı, zamanı, ahreti, meleği, cenneti, cehennemi dünyayı ve dünyadaki mahlûkları( hayvanlar, bitkiler, taş, toprak, su, hava…) Hangi amaç için yarattıysa, onlara hangi temel vazifeler, hangi ana görevler yüklediyse yaratılanların ana vazifesi bu görevleri yerine getirmek olmalı. Yoksa taş pamuk gibi yumuşak, Yün kaya gibi sert olursa, hanımlar erkekler gibi iradeli ve biraz sert, erkekler de kadınlar gibi yumuşak ve narin olursa fıtrata aykırı bir durum hâsıl olmuş ve hayat merkezinde sapmış olur.
Tıpkı bunlar gibi Aile düzeninde de Yaratan, dedeye, nineye, babaya, anneye, çocuğa, abiye, ablaya, kardeşe, geline, damada, dayıya, halaya, amcaya teyzeye… Hangi rolü vermişse bu rolde olanlar bu rollerinin hakkını vermeleri gerekir. Eve bakmakla yükümlü olan baba, evin iç düzenini kurmakla görevli anne, anneye, babaya saygıyla yükümlü evlatlar... üzerlerine terettüp eden yükümlülükleri yerine getirdiler mi o aile Allahın istediği şekilde bir yuvaya dönüşür. Aksi ise Maazallah! Kavganın, gürültünün eksik olmadığı, huzurun saadetin uğramadığı bir zindan olur.
EŞ BAŞKAN MODELİ
Günümüzde baskın Batı Kültürünün de tesiri ile bu rollerde büyük aşınma var. Ne baba, ne anne, ne de çocuklar hak ve yükümlülüklerinin sınırlarını bilmiyorlar. Batıdan gelen rüzgârlarında tesiri ile bu gün ailede “bir numara” bile belli değildir. Günümüzde ülkemiz aile hukukunda eş başkan modeli meriyettedir. Yani anne ve baba, hakları ve yetkileri eşit, sorumlulukları aynı iki lider olarak yönetiyorlar aileyi. Tabi bu durum da fıtrata aykırı sonuçlar doğuruyor. Birileri bilerek veya bilmeyerek “ataerkil aile, ataerkil toplum” diye diye ailedeki Ata’nın (babanın) rolünü erozyona uğrattı. Onun rolünün bir kısmını elde eden anne, fıtratına aykırı olduğu için zor kararlarda yanlış hükümler verdi ve vermeye devam ediyor. Bu da ailede bir rol erozyonun doğmasına neden oluyor. Daha sonra Batıdan gelen rüzgârlar, bu sefer çocuklara, kullanmaya hazır olmadıkları yetkiler aşılamaya başladı.
“ÇOCUK ERKİL” AİLE MODELİ
Aile, Ataerkil halinden çıkıp Anaerkil, anaerkilden halinden çıkıp çocukerkil hale geldi. Bu gün birçok aile de anne babadan ziyade çocukların isteği oluyor. Gün onlara göre ayarlanıyor, tatil onların istediği şekilde düzenleniyor, hayat onların isteği doğrultusunda yön kazanıyor. Ebeveynin sanki hayatta tek vazifesi kalmış; Çocuklarının anlamlı - anlamsız, yerinde veya değil, doğru veya yanlış ne olursa olsun onları yerine getirmek. Ebeveynler, kendilerinin cennete gitmesini sağlayacak anne ve babalarını bile bir yana iterek kendilerini, hayatlarını, paralarını tamamen çocuklarının emrine vererek fıtrata ve İslam’a aykırı bir girdabın içine düştüler.
Anneler, babalar ebeveynlik vazifesinin çocukların her isteğini yerine getirmek olarak biliyorlar. “Biz görmedik onlar görsün, bizim olmadı onların olsun, biz yemedik onlar yesin, biz giymedik onlar giysin…” diye diye çocukların tabi büyümesine engel oluyorlar. Kızının elinin sıcak sudan soğuk suya değmesini istemeyen bir anne, ben çok çektim oğlum sıkıntı çekmesin diyen bir baba aslında evlatlarına iyilik değil kötülük yapmış oluyorlar. Fakat fıtrata aykırı bir hayatla çevrelendikleri için bunun farkına bile varamıyorlar.
Günümüzde ülkemizde Ataerkil aileden anaerkil aileye, ondan da çocukerkil aile modeline geçildi. Bu gidişle korkarım yakında yep yeni bir aile modeli ile daha karşılaşacağız. O da, "Torunerkil aile."