Yapılan bir araştırma iki gerçeği açığa çıkarmış:
1. Güzel huyları ve ahlakı olan kimseler er geç evlenip yuva kuruyorlar.
2. Bazı kötü alışkanlıkları olan kimseler evlendikten sonra bunları terk ediyor, eski ifade ile ıslah-ı nefs ediyorlar.
Tabii bunlar yüzde yüz oluyor diye bir şey yok, ama araştırmanın sonucu, aile kurmanın ahlak ve disiplin ile ilgisini ortaya koyması bakımından önemli.
Giderek aileler azalsa ve evliliklerin süresi kısalsa bile olabilenlerin, araştırmada işaret edilen iyi sonuçları doğurabilmesi için aile fertlerinin bazı erdemlere sahip olmaları ve çocuklarını da böyle yetiştirmeleri gerekiyor.
Bugün benim şahsi müşahedeme (gözlem) göre eğitimde "ahlak, disiplin, gelenek, değerleri taşıma"nın yerine "hürriyet, keşif, değişiklik, yenilik" amaçları geçmiş durumda. Peki bunun fiili sonucu, bedeli, topluma maliyeti ne olmuş, ne oluyor?
Ahlak ve/veya iman ile dengelenmeyen bir hürriyet, beşerin tabiatı gereği sınır tanımazlık, sorumsuzluk, egoizm ve zevke tapış sonuçlarını doğuruyor.
Keşif merakı insanlığın hayrına olacak buluşlardan çok "en az külfet ve emekle azami menfaat ve zevk" arayışına yöneliyor.
Değişim ve yenileşme aileyi, toplumu, dünyanın tabii düzenini (buna çevre dahil), insanlığın huzur ve barışını tehlikeye sokacak yönde oluyor. Bütün ülkelerde "evlenmeden evli gibi yaşama, aynı cinsten olanların evli gibi yaşamaları, evlendikten sonra kısa zamanda boşanma, aile fertleri arasındaki sevgi, saygı, dayanışma ve bağlılığın eksilmesi" gibi kötü gelişmeler yaşanıyor. Hem aile kurulamıyor, hem de gittikçe azalarak kurulan aileler sağlıklı ve devamlı olamıyor. Çünkü artık eskimiş, işe yaramaz kabul edilen "fedakârlık, kanaat, mutluğu paylaşma, özgecilik" erdemleri yok olmaya yüz tutmuş. Şimdi insanlar birbirlerine "Kendine iyi bak!" diyorlar. Bu cümle yalnızlaşma, egoizm, sorumsuzluk" koktuğu/taşıdığı halde gittikçe yayılıyor. Diyelim ki, kendine iyi baktın, cebini doldurdun, sağlığını korudun, işin gücün iyi, peki senin dünyada hiç sevdiğin, kendilerinden sorumlu olduğun kimsen yok mu? Onlar kendilerine bakamamışlarsa, talihleri yar olmamışsa, başlarına felaketler gelmişse ve sonunda mutlu değillerse "sen kendine iyi bakmaya ve tek başına mutlu olmaya devam edebilecek misin?" Bu soruya "Evet" cevabı verirsen bu bir yalnızlaşma, dağılma, değerlerin yok olması demek değil midir?
Evet kilisenin etkisinden kurtulan ve İslam medeniyetinden yararlanan hür Batı ekonomi, savaş gücü, maddi dünyaya ait bilim ve teknoloji alanlarında ilerledi; ama bunu yoksul ve zayıf ülkeleri sömürerek, kanlarını emerek, servetlerine el koyarak yaptı; yani ahlakı bir yana bıraktı. Zenginlerin sayıları azalırken servetleri katlandı, yoksulların sayısı artarken ellerinde avuçlarında olan azaldı, daha yoksul hale geldiler. Dünya savaş alanı oldu, hâlâ korku dağları bekliyor.