Son zamanların en önemli problemlerinden birisi aile içi iletişimsizlik ve bunun devamında gelen huzursuzluk veya ayrılmalar oldu. Gün geçmiyor ki yeni bir evliliğin haberini duymayalım. Yine gün geçmiyor ki bir huzursuzluğun, problemin veya aile ipinin koparılış haberini işitmeyelim.
Elbette eskiden de insanların hayatları gül bahçesi değildi. Onların da yaşadıkları bir kısım sıkıntılar vardı. Lakin bu sıkıntılara rağmen hayatlarını devam ettirebildiler. Elbette evliliği bitirenlerde oldu ama katlanıp bir şekilde devam ettirenler daha çoktu.
Rivayet edilir ki; Hz. Ömer'in (RA) hilafeti döneminde Medine'deki bir Müslüman; hanımıyla ile ilgili yaşadığı problemi aktarmak, çözüm önerisi almak amacıyla Hz. Ömer'in (RA) evine gelir. Daha kapıya çalmadan içeride Hz. Ömer'le hanımının arasında geçen yüksek perdeden tartışmayı duyar. Sesler dışarı kadar yayılmaktadır. Derdini anlatmaktan vazgeçer. Çünkü geldiği yerde de benzeri bir rahatsızlık vardır. Tam geriye dönerken Hazreti Ömer (RA) kapıdan çıkıverir ve adamı görür. Ne aradığını sorar. Adam konuyu anlatmak istemez biraz hık- mık dese de Hz. Ömer'in (RA) ısrarı üzerine geliş sebebini anlatır. Hz Ömer (RA) hem bu Müslümana hem de bizlere tarih boyunca işe yarayacak bir ders verir; “Kafanı kaldır da şu çevredeki evlere bir bak. Zannediyor musun hepsi gül bahçesidir. Hayat böyle devam ediyor işte…” diye uyarısını yapıp gönderir.
Ancak son zamanlarda bu problemlerin çoğaldığını, dayanılmaz hale geldiğini, hatta aile kuracak / evlenecek gençleri olumsuz yönde etkilediğini de biliyoruz. “Ben de böyle mi olacağım? Aynısı yaşamak istemiyorum. Öyleyse evlikten uzak durmak gerek…” gibi benzeri sözleri de duyar olduk.
Kur'an'ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyuruyor. “O’nun tek bir rab ve ilah oluşunun delillerinden biri de, size kendi cinsinizden, yani sizin gibi birer insan olan karşı cinsten, yanlarında huzur ve mutluluk bulabileceğiniz eşler yaratması ve aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesidir. Hiç kuşkusuz bunda, düşünen insanlar için nice dersler, nice ibretler vardır.” (Rum suresi 21) bizi birbirimizle sükûn bulmamız için yarattığını beyan ediyor. Bu farklılık kavga ve ayrışma için değil yani… Kul, muhabbete yaklaşırsa onu hisseder ve muhabbeti artar. Ama kin ve düşmanlığa yaklaşırsa da onun arttığını fark edecektir. Bakara suresi 187. Ayeti kerimede ise iki tarafı birbirine daha da yaklaştırıyor. “Çünkü onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtüsünüz.”
Karı kocayı birbirlerine elbise / örtü olarak tanımlayan ve çok harika bir benzetmeyle görevimizi öğretene hamdolsun. Yani kadın erkeğin, erkekse kadının ayıplarını örtecek, eksiklerini kapatacak ve böylece hayat devam edip gidecek. Bu aile birlikteliğini; bir şirket ortaklığı gibi değil de birbirinin ayıp ve kusurlarını örtmesi gereken elbise olarak bakacaklar. Bu hassasiyetin kazanılması birçok problemi önceden çözecektir.
Ayeti kerimede geçen o çok temel hususu daha güzel anlayabilmek için yine sahabe-i kiramdan bir örnek verelim.
Bir zatın hanımıyla arası bozuktur. Ortada var olan meseleyi merak eden çevresi, adamı sıkıştırmaya ve olayın detaylarını öğrenmek için eşelemeye başlar. Sahabe çevresindekilere şöyle yan gözle bakar, biraz da kaşlarını çatar ve “Bu benim bir aile sırrımdır. Neden söyleyeyim ki?” diye konuyu kapatır. Diğerleri buna cevap veremeden gün biter. Olay kapanır / kapanmış gibi olur. Aradan zaman geçmiş ve bunlar ayrılarak aileyi dağıtmıştır. Ama bizim meraklı akrabalar yine çevresindeler. Hala akıllarında kalan sorular var. “Nasıl olsa ayrıldın. O şimdi senin hanımın değil. Haydi, söyle aranızdaki problemler neydi?” Bu sefer bir öncekinden daha manidar bir cevap verir. “Biz onunla ayrıldık. O şimdi de benim için uzakta başka bir Müslüman. Ben burada olmayan bir insanın ayıp ve kusurlarını konuşarak gıybet edemem.”
“Aile olmasa olmaz mı?” Gibi bir soruya da rabbimiz Hucurat suresinde cevap verir. “Ey insanlar! Gerçekten Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışıp iyilikte, güzellikte yarışasınız diye sizi ırklara, boylara ayırdık. Gerçek şu ki, Allah katında en üstün, en değerli olanınız, takva bakımından en ileride olanınızdır. Cinsiyet, ırk, renk, gibi özellikler, İslâm’a göre asla üstünlük ölçüsü değildir. Çünkü Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır. (Hucurat 13)
Dünyada yaşamanın, nesli devam ettirmenin, huzur bulmanın başka bir yolu da yok. Öyleyse bunu korumak ve ayakta tutmak bizim görevimiz.
Aile başka türlü korunmuyor. Bu konuda hepimizin sorumlukları var.
Devam edeceğiz inşallah...