Semamızdan bir yıldız daha kaydı.
25.01.2010 günü, saat 14.00 sularında aldık acı haberi: “Ahmet Yıldız rahmetli oldu” diye. Çok acı geldi.
İki yıldır hastalıklarla mücadele ediyordu. Hastanede olmadığı zamanlar ya sendikada ya da teşkilat çalışmaları için Anadolu’da. Hastalığına aldırmadı, çalıştı, didindi. Sendikasını yetkiye taşıdı.
Kamu sendikacılığının en önemli isimlerinden biri oldu, Ahmet Yıldız.
Bugün diyanet çalışanlarının bir sendikaları varsa, daha doğrusu diyanet çalışanları sendikalaşabiliyorsalar bunu Ahmet yıldız’a borçlular. Bu konu Diyanet-Sen’in daha önce çıkardığı bir broşürde ve Ahmet Beyin Kitabı’nda ayrıntılı anlatıldı. Mutlaka bakılmalı.
2001 yılında Sendika Yasası çıktığında, diyanet çalışanlarına çeşitli gerekçelerle sendika kurma hakkı verilmiyordu. Şahidiyiz: Din-Gör- Sen olarak gecesini gündüzüne kattı, kişisel ilişkilerini devreye soktu, “minberi, kürsüyü devreye sokarım” diyerek örgütsel gücünü tehdide dönüştürdü. Sonunda, sendikal jargonun popüler söylemiyle ifade edelim, ‘diyanet çalışanlarına sendika hakkını söke söke aldı.’
Geniş bir kültürü vardı, İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesi mezunu bir hukukçuydu. Sendikal literatüre hakimdi; bunun meyvesini, ömrünün son baharında bize hediye etti: “Hıl’ful fudul’dan Günümüze Sivil Toplum ve Sendika” isimli Şubat 2009’da yayınladığı kitabıyla.
Camia olarak kendi dünyamızın hakkını teslim etmek noktasında hep cimri davrandık. O sebeple de, çoğu zaman emek sahiplerinin hakkını teslim etmezken, emeği de bazen ‘es’ geçtik. Bunu şu mana da söylüyorum. Memur-Sen camiası olarak, acaba kaç kişi gerçekten kendi sendikacılığımız için bir açılım, bir zemin, bir literatür oluşturma çabası olan Ahmet Bey’in yukarıda ismi yazılan kitabını okudu. Bu hakkı teslim edememe durumu, tecrübe aktarımını da engelliyor. 1970-1980 arası iki öğretmen örgütünden biri olan TÖB-DER’le ilgili lehte, aleyhte bir sürü kitap, tez, makale yazılırken, diğer örgüt MEFKURECİ ÖĞRETMENLER DERNEĞİ ile ilgili bir tane bile müstakil yazı bulmak mümkün değildir. Halbuki 70 tane şube kurmuş, binlerce üyeye ulaşmış bir örgüttür. Onlarca kişi çoluğundan çocuğundan, ailesinden çaldıkları zamanı buraya vermişler ve kendi dünyamız adına bir güç oluşturmanın çabasında, kendi varlıklarını hiçe saymışlardır. Ve sonuçta o günün şartlarında güçlü bir örgüt kurmuşlardır. Sahi bugün, onun kurucusu Rahmetli Zeki Soyak Hoca’yı acaba kaç kişi bilir.
Ahmet Bey, hep bir sorumluluk bilinciyle, toplumsal hareketlerin, örgütlerin içerisinde oldu.
Ülkemizdeki sendikal algılayışlar nedeniyle en uzak sayılan bir kesimden, din görevlilerinden sendikacılar çıkarmadan önce de, sivil toplum örgütleri içerisinde bulundu. 21 yaşında camiamızın örgütçülükte en önemli mekteplerinden biri olan MTTB’nin Rize’de Orta Öğretim Komitesi Başkanlığını yaptı. 1990’da Eyüp Din Görevlileri Derneği Başkanlığı’na seçildi. Aynı zamanda 1990-1995 yılları arasında Gaziosmanpaşa İlim Yayma Cemiyeti Şube Başkanlığı’nı yürüttü. 1998 yılında diyanet camiasının ilk sendikası Din-Gör-Sen’i kurdu, genel başkanlığını üstlendi. Ve 2002’de Diyanet-Sen. Ayrıntısını en iyi bile dostlar yazsın.
Ahmet Bey’i bir gönül insanı olarak tanıdım, en sıkıntılı süreçlerde stressiz gördüm, olgun bir tevekkülü hep şahsında yaşattı. Buna Diyanet-Sen camiası da, Memur-Sen ailesi de şahittir. O bir telaşın insanı olmadı, sonucun hak, adalet, hukuk ve nasibin belirleyiciliğinde olduğunu bildi. Bunun örneklerini sendikacılık gibi gerçekten mücadele gerektiren bir uğraşta ortaya koymak, Ahmet Yıldız gibi çok az sayıda insana nasiptir.
Aslında Ahmet Yıldız sadece bu konuda nadiratları yaşamış da değildir. Cenazesinde de biz bu nadiratı yaşadık. Memur-Sen’in Demokrasi Kongresi isimli toplantısı vardı. Bağlı sendikaların büyük kısmı, teşkilatlardaki arkadaşlarımızda bu kongreyi izleyebilsin için başkanlar kurullarını bu hafta yaptılar, o nedenle 81 ilden arkadaşlarımız Ankara’daydı. Her birine nasip oldu, Ahmet Yıldız’ın Cenazesine katılıp helallik dilemek. Yani Ahmet Bey’in cenazesinde; özel sıkıntısız, meşakkatsiz 81 ilden dostlar vardı. Böyle bir manzara bu ülkede herhalde çok az kişiye nasip olmuştur.
Bir kısa yazı içerisinde Ahmet Yıldız’ın 56 yıllık dolu dolu yaşanmış hayatını anlatmak mümkün değildir. Bu görev Diyanet-Sen’indir. Diyanet-Sen Bülteninin bir sayısı Ahmet Yıldız özel sayısı olarak çıkarılıp; Ahmet Yıldız Mücadelesi bütün boyutlarıyla anlatılabilir. Dostlarının, ailesinin, mesai arkadaşlarının, hocalarının hatıraları derlenebilir. Bu Ahmet Yıldız’a bir vefa, tecrübe aktarımına bir vesile ve sendikacılık tarihine de bir katkı olarak değerlendirilebilir.
Güle güle başkanım.
Mekanın Cennet olsun dostum