Anlaşılan, rahmetli başbakan Bülent Ecevit’in, hesap hatasıyla, 28 Şubat’ın soğuk yüzünü biraz olsun toparlar umuduyla devletin en yüksek tepesine çıkartılan Ahmet Nejdet Sezer’in tadı statükonun ve sol geçinen kemalistlerin damağında kalmış. Bunda şaşılacak bir şey de yok aslında. Ama aynı tadı; tespihli, seccadeli bir kesiminde özlemle anımsıyor olması ve buna dönük hesaplar yapması şaşırtıyor insanı.
Kahrediyor...
Daha dün, yapılan seçimlerde rakiplerinin tamamından fazla oy alan bir partiye, muhafazakar kökenli bir isim üzerinden tuzak kuruluyor. Peşinden yetişemediklerinin önü sıra kaçıyorlar. Yol yapıyorlar. Ve bu yol yapma işleminde hukuk, dozer haline getirilip milletin ve o millete ait devletin ali çıkarlarının üzerinden geçirtiliyor.
Tabi, hukukunda...
Twetter denilen bir şirket ülkedeki tüm hukuk kanallarını şeyine(!) sallamadan en yüksek adli merciye gidiyor. O merci kabul etme yetkisi olmadığı bir başvuruyu kabul edip, alel acele gündemine alıp ülkenin milli iradesinin teşekkül ettiği hükümeti çiğneyip geçiyor. Ve bu kararı veren mahkemenin başkanı parlatılıp, cilalanıp, özgürlük kahramanı haline getiriliyor.
Bir de manifesto dercediliyor.
Bu kepazeliğe bir de saygı duymamızı beklemeleri de ayrıca kayda değer.
RTÜK denilen kurum, sadece ve sadece “a haber” televizyonunun seçim yasaklarına uymadığını tespit edip, o televizyonun canına okurken, samandolu grup tarafsızlık beraati alıyor. Tüm bu kepazeliklerin yaşandığı ülkede, Tayyip Erdoğan dikdatör oluyor bir de. Eğer bu adam dikdatörse, insanın “doğru dürüst dikdatörlük yap” diyesi geliyor.
Ankara, İstanbul ve İzmir seçim sonuçları çıkartıldığın da, ülke barajının altında kalan sözde ana muhalefet partisi olan müessese, Ankara Büyükşehir Belediyesi seçim sonuçlarını şimdi Anayasa Mahkemesine taşıyarak Haşim Kılıç beyefendiyi, elinde palayla hukuku katleden Kılıç Hişam’a çevirmek için operasyon üstüne operasyon yapıyor. Bu ihanet konvoyuna, Pensilvanya teknik direktörlük yaparken, geçmişi CHP zihniyetiyle vuruşma üzerine kurulu olan Milliyetçi Hareket Partisi ise bu hesaba stepne ediliyor. Her yerde, “biz 5000 şehit verdik” diye göğsünü gere gere yüksek perdeden nutuk çeken MHP tabanı, nasıl oluyorda hiç yüksünmeden gidip, “Türk’e dilini, dinini ve geçmişini unutturma müessesesi”nin peşinde meletiliyor.
Peki o şehitlerin kemikleri sızlamıyor mu?
Ankara seçimlerinin iptali çomağını, Başbakan Erdoğan’a gösteren küstahlara, bu milletin “Uzun Adamı” her ne pahasına olursa olsun, yedirmeyeceğini anlatabilmek için ille de tırlatmak mı gerekiyor? Uzun Adamın yanındaki bir kısım dut yemiş bülbüllere ve kaset çekmiş unkapanı artistlerine bakarak karar verenlere, daha bu milletin esas şamarını yemediklerini hatırlatmakta fayda var.
Daha, “toprağın bağrında sıradağlar gibi duran” vatan evlatlarının devreye girmediğini hatırlatmakta fayda var.
Var da var. Göreceksiniz...
Ağladıkça göreceksiniz!
Uzun Adam’ın; darbeyle yok ettiğiniz, Genç Osman’a, III. Selim’e, Abdulaziz’e ve Sultan Abdulhamit’e, hem çok benzeyip hem hiç benzemediğini, nihai tuş olduğunuzda göreceksiniz. Aradaki farkın ne olduğunu anladığınız da işiniz bitmiş olacak.
Ak Parti birgün gelipte % 65 bandını aştığında siz de, efendileriniz de Bağdat’tan eli boş dönmek zorunda kalacaksınız.
TOZLUK ve TUZLUK |
1- Haşim Kılıç’la, karısına hakaret eden Vural Savaş ve Nuh Mete Yüksel’i aynı karede görmek, demokratik olgunluğun bir göstergesi değil, paralel ihanetin son resmidir
2- MHP, Pensilvanya ve CHP bir troykanın sac ayakları haline geldiyse işte bu, modern truva atının resmidir.
3- Başörtüsü, başörtüsü yasağını ortadan kaldıran hükümete tuzak olarak kullanılmaya başlandıysa, bu paralel ihanetin furuatının resmidir.
NE ZAMAN ADAM OLURSUNUZ? |
Milli İrade Karşısında Pes Edip Selam Durduğunuz Zaman. |
E Mail : akpinartahsin@hotmail.com
Twitter: @akpinartahsin