AHLAKSIZLIK FAZİLET Mİ OLDU ?

Sebahattin BİLGİÇ

        Nu'man İbn-i Beşir (r.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmezler. Her kim bu şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, şerefini de korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere yönelirse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa, cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir.(Buhari, İman 39, Büyû' 2; Müslim, Müsâkat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû' 3, (3329, 3330); Tirmizi, Büyü 1, (1205); Nesai, Büyü 2, (7, 241)).

     Hazreti Aişe validemiz anlatıyor. Mahzum kabilesinden bir kadın hırsızlık yapmıştı. Bu kadın Mahzum kabilesinin ileri gelenlerinden aileye mensuptu. Kadının soylu olması Kureyş'i zor durumda bırakmıştı. Kureyş bu kadının ceza çekmemesi yönünde çalışma başlattı.
–Bu kadının affedilmesi için peygambere bir şefaatçi gönderelim, dediler. Kimi gönderelim diye düşünürken içlerinden biri:
–Allah resulünün geri çevirmeyeceği biri varsa oda Usame'dir. Ona durumu anlatalım.
Durum Usame'ye anlatılır, oda Resulullah'a kadın için şefaatlik yapmayı kabul eder ve Peygamberin yanına gider:
–Ya Resulallah! Mahzum oğullarından falanca kadın hırsızlık yaptı, Kureyş o kadının affedilmesi için beni size gönderdi. Bu kadını affedebilir misiniz?
Efendimiz Usame'nin talebine kızmıştır:
–Ey Usame! Sen Allah'ın emrettiği bir ceza için nasıl şefaatçi olmaya teşebbüs edebildin?
Sonra, o gün veya ondan sonraki gün. Namazdan sonra hutbe irad eden kâinatın Efendisi ashabına şöyle seslendi:
–Ey İnsanlar! Sizden evvelki ümmetlerin helak olmasının sebebini biliyor musunuz? Onların içinde soylu olanlarda biri hırsızlık yaparsa, ona ceza uygulamazlar, zayıf güçsüz biri bu işi yaparsa ona hak ettiği cezayı hemen uygularlardı. Onların helak olmalarının sebebi adaletsiz davranmalarıdır. Allah'a yemin ederim ki; Muhammed'in kızı Fatım’a hırsızlık yapsa onunda kolunu keserdim. (Buhari)

 

       Günümüz gündemine uygun olabileceğini düşündüğümüz iki hadis-i şerifle yazımıza başlamak istedik. Günümüzde memleket insanı Allah Teâlâ Hazretlerinin hukukuna taalluk eden hususlarda alabildiğince cüretkâr konuşuyor.

 

     Bilinmelidir ki Harama haram, helale helal hükmünü koyan, ibadetleri beyan eden Allah’u Teâlâ’dır. Kimsenin helali haram sayma ya da haramı helal sayma yetkisi yoktur. Ve yine hiç kimseye Allahın haram kıldığı çirkin ve ahlaksız amelleri hoş görme yetkisi de verilmemiştir.  Dinimiz kimsenin ayıbının, kusurunun araştırılmasını istemez ama ahlaksızlıkların da görmemezlikten gelinmesini, edep ve ahlak sınırlarını hayâsızca çiğneyenleri de mağdur olarak değerlendirmez.

 

      Diğer yandan özel hayat kişinin ailesiyle olan hayatıdır. Mahrem olan kişilerle aile hayatı gibi yaşamak özel hayat değildir. Bilakis her toplum için en önemli müessese olan aile hayatına ihanettir, toplumu dinamitlemektir.

 

     Kötü huylar, kötü işler tıpkı bulaşıcı hastalıklar gibidir. Kendini gösterdikçe ve işlendikçe kişilere, ailelere ve topluma sirayet eder. Bugün sana, ailene ulaşmayan çirkinlikler bir zaman sonra belki çocuğuna belki torununa bulaşır. Efendimiz onun içindir ki şöyle buyuruyor: “Sizden kim (dinimize uymayan) bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin Bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir”
                                                                                Müslim,Tirmizi, İbn-u Mace

 

     Tarih boyunca dünya sahnesinden yok olmuş toplumlar savaşlardan, istilalardan, ekonomik yoksunluktan değil ahlaksızlıktan yok olmuşlardır. Vücuttaki kanser hücreleri gibi topluma sirayet etmiş ahlaksızlıklar toplumları tüketmiş, mahvetmiştir.  Bir toplumun sağlıklı toplum olması isteniyor ve geleceğin teminatı nesiller yetiştirilmek isteniyorsa ahlaktan ve adaletten vazgeçilmemeli, hafife alınmamalı ve de toplumun önünde olan önderlerin yaşamlarına dikkat etmeleri gerekir.

 

     Ahlakın kaynağı Kuran’dır, Efendimizin örnek yaşamıdır. Hayatının her anına Allah ve Resulünü oturtanlar din gününde korkudan ve hüzünden uzak olacaklardır. Hiç şüphesiz kendilerine yanlış dostlar, kötü rehberler edinip, onların etrafında pervane olup, izini takip edenler Kuran-ı Kerim tabiriyle hesap gününde şöyle diyeceklerdir: “ O gün zalim, parmaklarını ısırır "Eyvah! der, keşke o Peygamberle birlikte yol tutsaydım. Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim! Vallahi bana gelen öğütten (Kur’ân’dan) beni o uzaklaştırdı. Zaten şeytan, insanı (işte böyle uçuruma sürükleyip sonra da) yüzüstü, yalnız bırakır." Furkan: 27-29

   

 

      

 

     

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.