Dünyada fitnesiz zaman olmaz. Fitne mutlaka olur ama bazen az olur, bazen çok. Ömerü'l-Fâruk hazretleri zamanında fitne azdı, Hz. Osman'ın hilafetinin ikinci yarısında çoğaldı.
Zamanımız yoğun ve genel fitneler asrıdır. Fitne yangınları her geçen gün çoğalıyor, azgınlaşıyor.
Hindistan'ın büyük İslam alimlerinden merhum Ebu'l-Hasen en-Nedvî'nin küçük bir risalesi var, adı ne kadar düşündürücü: "Öyle bir irtidat (dinden çıkış) ki, onun karşısında bir Ebu Bekir yok."
Şirk, küfür, nifak İslam'a ve Ümmet'e topyekun bir savaş açmış, nice Müslümanın bundan haberi yok, yan gelip yatıyorlar.
Dindar anne ve babanın çocukları dinsiz yetişiyor, ana baba sanki habersizdir bu fâciadan.
Eski şer'iyye (kadı) sicillerinde şöyle bir belge var: Bir kadı kendi bölgesindeki mahallelerde beş vakit namaz kılmayan bînamazların listesini çıkartmış. Liste pek uzun değil. Ya zamanımızda?.. Namaz kılanların küçük ve kısa listesini çıkartsınlar daha kolay olur.
Vicdanı olan Müslümana soruyorum: Namazın kütlevî bir şekilde terk edilmesi korkunç bir fitne ve fesat değil midir?
İtikadın bozulması da büyük fitnedir.
Kadınların büyük bir kısmının bozulması, açılıp saçılması büyük bir fitne değil de nedir?
İnsanlar çeşit çeşit şehvetlere uymuşlar... Bu da fitnedir.
Faiz/riba yayılmış... Faize fetva veren ilahiyatçılar türemiş. Ne büyük ve dehşetli bir fitne...
Büyük günahlar âşikare ve küstahça alenen işlenir olmuş...
Lüks, israf, sefahat ayyuka çıkmış...
Kibar ve körpe fahişelerin bir gecelik vizitesi 10 bin dolarmış...
Okullarda küçük çocuklar uyuşturucuya alışıyormuş...
Bazı mektep kızları kürtaj yaptırıyormuş...
Rüşvet görülmemiş boyutlarda...
Gıybet ve diğer lisan afetleri toplumu sarmış...
Bunlar hep fitnedir fitne.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kıyamet kopmadan önce fitnelerin her yeri saracağını, fitne karanlıklarının ortalığı gece gibi yapacağını, sabahleyin evinden mü'min olarak çıkacak kimsenin akşama kafir olarak döneceğini, akşam evine mü'min olarak girecek kişinin, sabaha kafir çıkacağını bildirmiştir. (Sahih-i Müslim'de)
İmanın kaybedilmesinden büyük bir fitne düşünülebilir mi?
Şirk, küfür, sapıklık, nifak gece gündüz var gücüyle çalışırken, İslam'ı ve Ümmeti savunması ve koruması gerekenler nasıl ve ne kadar çalışıyor.
Hıristiyan misyonerleri uzak ülkelerden gelerek kendi dinleri için gece gündüz çalışırken, Müslüman vazifeliler kendi öz vatanlarında, yapılması gereken ve yapabilecek imkana sahip oldukları din hizmetlerini, iman kurtarma hizmetlerini hakkıyla yapıyorlar mı?
Fitnelere karşı elbette onları arttıracak, yangını büsbütün azdıracak şekilde çalışılmamalıdır ama Kur'ana, Sünnete, Şeriata, hikmete uygun şekilde mutlaka çalışılmalıdır.
Fitne uyandırmak ile fitne yangınını söndürme hizmetleri birbirine karıştırılmamalıdır. Fitne çıkartmak başka şeydir, çıkmış fitneyi kaldırmaya çalışmak başka şey.
Oh namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum, haccımı yaptım, arada bir umreye de gidiyorum... Müslümanlık bu kadar mı?
İslam'da şirk, küfür, nifak, dalalet yangınını söndürmek için canla başla uygun şekilde çalışmak yok mu?
İslam'da emr bi'l-maruf ve nehy 'ani'l-münker yok mu? İslam'da büyük ve küçük cihad yok mu?
Din kardeşin aç gecelerken, sen tok sabahlarsan sen iyi Müslüman olabilir misin?
Müslümanların zekatlarını öncelikle fakir ve miskin din kardeşlerine vermemeleri, böylece Ümmet içinde sosyal adaleti sağlamamaları büyük bir fitne değil midir?
Müslüman haksızlıklara, zulümlere, şirke, küfre, nifaka, cehrî fıska, fücura karşı direnmeye ve onları azaltmaya ve yenmeye çalışmaya mecbur değil midir?
Müslüman, zamanın İmam-ı Kebir'ine, Emîr'ine biat ve itaat etmek zorunda değil midir?
Fitnelere, fesatlara, küfre, nifak ve şikaka, fısk ve fücura kanıksamış vaziyetteyiz.
Müslüman o kişidir ki, onun yüreğinde küfre, nifaka, fıska, zulme karşı kutsal bir isyan ateşi yanar... Elbette tehevvüre kapılıp çılgınca işler yapmaz ama kötülük ve zulüm karşısında büsbütün susmaz.
Müslümanları kimler uyaracak, onlara kimler nasihat edecek, onları kimler harekete geçirecek?..
Ulema ve fukaha nerede?
Büyük bir kötülük ve fitne fesat olduğu zaman niçin "Ulema Şûrası" bir protesto beyannamesi yayınlamıyor?
Sapıklıklar niçin topluca tel'in edilmiyor (lanetlenmiyor).
Sahih itikad, namaz, cemaat, zekat konusunda Ümmet niçin etkili ve devamlı şekilde uyarılmıyor?
Otobüslerde, tramvaylarda, toplu taşıma vasıtalarında, parklarda, caddelerde herkesin arasında hiç utanmadan ve arlanmadan köpekler gibi sevişilmesi ahir zaman fitnelerinden değil midir? Yasal sınırlar içinde kalmak şartıyla bu konuda Müslümanların medyada ve kamuoyunda güçlü bir şekilde ses çıkartmaları, protesto etmeleri gerekmez mi?
Söndürmek için elimizden gelen bütün gayreti ve himmeti sarf etmezsek âhir zaman fitnelerinin alevleri ve ateşi bizi de yakacaktır.
* (İkinci yazı)
Mesnevi'yi Ezbere Biliyordu
Saraybosna'daki (Bosna-Hersek) Gazi Hüsrev Bey camiinde elli yıl boyunca imamlık yapan, bu hizmetinden dolayı ücret almayan Hacı Hafız Halid Hacımuliç 96 yaşında Hakk'a yürüdü. Bu zatın nasıl bir alim ve aydın Müslüman olduğunu birkaç satırla özetlemek istiyorum.
1. Zagreb ve Saraybosna üniversitelerinde filoloji eğitimi aldı.
2. Arapça, Farsça, Türkçe, Fransızca, İngilizce, Almanca ve Latince biliyordu. (Ayrıca Boşnakça, Hırvatça ve başka mahallî diller)
3. Mesnevî hâfızı idi, yani Farsça Mesnevî-i şerifin tamamını ezbere bilirdi.
4. Bütün ömrünce İslam için, Müslümanlar için hasbeten lillah ve muhlisen lillah hizmet etmiştir.
5. Hayli kitap yazmıştır.
Merhumun cenaze namazını Bosna-Hersek Reisüluleması Mustafa Ceriç kıldırmıştır. Allah rahmet eylesin... İnsanlar, Levh-i Mahfuzda müddeti tayin edilmiş olan dünya ömürlerini yaşarlar ve sonra ebedî kalınacak olan âhiret âlemine intikal ederler. Bu fânilik dârında iman eden, ibadet eden, salih ameller işleyen, sadaka-i câriye bırakan, Ümmet-i Muhammed'e hizmet eden kimseler inşaallah büyük imtihanı kazanmış ve ebedî saadete nail olmuşlar zümresine girerler.
Ekleme
"Bolluk, Serbestlik, Refah, Zevk u Sefa, Gel Keyfim Gel" başlıklı yazımın son sayfası yayınlanmamıştır. Adı geçen yazının son sayfası aşağıdadır:
Yüksek binalar yapıldı, binalarda zinalar yapıldı. İçki, kumar, fuhuş, irtişa, irtikap, beyinsizliğin ve azgınlığın her çeşidi yayıldı da yayıldı.
Milyonlarca insan Allah'a karşı vazifelerini unuttu, cep telefonuna ve televizyona verilen önem kadar namaza, ibadete, zikre, salih amellere önem verilmedi.
Bilenler bilmeyenleri uyarmadı.
Tuzu kuru olan kesim, bütün bu nimetlerin Allah'tan olduğunu düşünmediler, bunların şükrü edilmezse ellerinden alınacağını hatırlarına getirmediler.
Gaflet karanlıkları yoğunlaştıkça yoğunlaştı.
Milyonlarca Müslüman bu sorumsuzca gidişata uydu, akıntıya kapıldı.
Sabah ezanları okundu, birkaç ihtiyardan ve sâdıktan başka camiye giden olmadı.
Mübarek ramazanlarda, beş yıldızlı sefahat mekânlarında, o içki içilen, domuz eti yenilen yerlerde mutantan ve muhteşem iftar ziyafetleri verildi. Gaflet öylesine kesif hale gelmişti ki, o iftarlardan sonra akşam namazları yatsıya 5 dakika kala paldır kültür, yalap şalap kılındı.
İnsî şeytanlar Ümmet-i Muhammedi yüzlerce hizbe, fırkaya, cemaate, gruba, kliğe ayırdılar. Tefrika, nifak ve şikak, çekişme ve tepişme aldı yürüdü. Gıybet ve nemime ayyuka çıktı. Allah'ın kardeş kılmış olduğu nice mü'min birbirine düşman oldu.
Müslümanlar otomobilleriyle, fahir elbiseleriyle, müzeyyen meskenleriyle, göz alıcı mobilyalarıyla övünmeye başladılar.
Fakirler, işsizler, bîçareler ezildikçe ezildi; zenginler yedikçe yedi, saçıp savurdu.
Bu bolluk, bu refah, bu aşırı zenginlik, bu baş döndüren kalkınma onlara pek hoş ve sevimli geldi. Durum çok iyidir, istikbalimiz çok parlaktır, nurlu ufuklara koşuyoruz demeye başladılar...
Yukarıda meâllerini verdiğim ayetlerle ilgili olarak, bundan otuz yıl kadar önce Cerrahî şeyhi merhum Muzaffer Ozak Efendi şöyle söylemişti:
"Dün gece Elmalılı tefsirini okurken bu ayetlerle ilgili yorumlar beni çok düşündürdü, dehşet içinde kaldım."