Ağlak Suratın Dalavereleri
Ne fırtınalı bir iki ay geçirdik.
Ne hengâmeler, ne bağırtılar, ne ifşalar, ne kem sözler.
Birilerinin sanki kuyruğuna basılmışçasına, yarasına tuz ekilmişçesine ağza alınmayacak suçlamalar.
Firavun mu dersin, haşhaşi mi dersin, Yezid mi dersin, ne ararsan var bu kavgada.
Kim haklı veya kim haksız bunu kamuoyunun vicdanı çok iyi biliyor.
Bir siyasinin dediği gibi Allah’a şirk koşulmaz, devlette de şerik olmaz.
Devlet bir güçtür ve o gücü sadece şu anki hükümet kullanmak ister.
Ağlak suratlı bir insanın yönlendirmesiyle Türkiye yönetilmez.
Eğer Türkiye sevdalısıysan ve Türkiye’nin kötü yönetildiğini iddia ediyorsan paralel yapı değil kendi gücünü gösterecek siyasi bir oluşum yapmalısın.
Ama onu yapacak yürek yok.
Sadece ağlak surat ve avaneleri durağa gelen ilk otobüse binerler.
Ya bizim dediğimi olacak ya da seni sallarız.
Hadi salladın.
Eline ne geçti?
İtibar mı kazandı yoksa kendine düşman mı?
Ettiğin beddualar yerini buldu mu?
Bu halkın hakkını nasıl ödeyeceksin?
Devletin senin bu ihtirasın yüzünden kaybettiği paraların hesabını öte dünyada nasıl ödeyeceksin?
Papaların ellerini öperken (ya da öptürürken) o duyduğun merhamet duygularının kırıntısını neden bir Müslüman’dan esirgiyorsun?
Yoksa ötelediğin Müslümanlar senin için bir canavar mı?
La ilahe illallah derken Hz. Peygamberin öğretilerini neden kabul etmiyorsun?
Neden bir Müslüman’a karşı şefkatli olmuyorsun?
Olamazsın ağlak suratlı insan.
Çünkü seni bağlamışlar.
Seni kullanıyorlar.
Sen de kullanıldığının farkındasın.
Şeytan seni çepeçevre sarmış ve yağdanlıklarınla birlikte onun emrine girmişsin.
Yazık ediyorsun kendine.
Çok yazık.
Yıllarca kazandığın itibarın şu an yerlerde sürünüyor.
Herkes sana şefkat gözüyle bakarken sana şimdi nefret gözüyle bakıyorlar.
Hele ki seni aklamak için çırpındıkça avanelerin daha da batıyorlar.
Papanın yanında el pençe divan durup, dudaklarını papanın o mübarek (!) ellerine dokunduran soft duruşlu elemanın bir de seni Hanife Mezhebinin kurucusu Ebu Hanife Hazretleri ile bir tutması ne kadar zavallı olduğunuzu, ne kadar ihtiraslı olduğunuzu, ne kadar basit insanlar olduğunuzu gösteriyor.
Ebu Hanife de tüccarmış ne olacak derken düşünmüyor ki o malının ticaretini yapıyordu. Ya sen ağlak suratlı insan neyin ticaretini yapıyorsun?
Dininin ticaretini mi yapıyorsun?
Bu dini kendi ihtiraslarınla satıyorsun?
Sana zaten herkes ne dediyse dedi.
Zaten kimsenin bir şey demesine gerek yok.
Sen dedikçe batıyorsun.
Senin avanelerin dedikçe batıyor.
Yuvarlanıp gidiyorsunuz bir yerlere.
Gün gelecek o yuvarlandığınız yerden de o acımadığın, ötelediğin Müslüman Kardeşlerin (!) sizlerin elinizden tutacak.
Ha bu arada aklıma gelmişken yazayım; Osmanlılar’da kardeş katli pek aklıma yatmazdı. Ama artık nedense yatıyor.
Devletin bekası ve halkın refahı için demek ki fitnenin başı yok edilmelidir.
Eğer kardeş katli olmasaydı ümmet daha nice çileler çekilecekmiş.
Yoksa yanılıyor muyum?