'Adrese Teslim' notlar

xxx444

İnönü Vakfı Başkan Yardımcısı ve CHP Ankara eski milletvekili Gülsün Bilgehan, dedesi İsmet Paşa'nın “günlük siyasete karıştırılmasını” üzüntüyle izliyormuş…

Adı geçen vakıf, son tartışmalara binaen açıklama yapmış:

“Önceki dönemlerde de Atatürk'e dil uzatamayanlar onun en yakın dava arkadaşı İsmet İnönü'yü hedef almışlardı. Anlaşılan yine bazıları 'suçluların telaşı' içine girmişler.”

Hepsinden evvel, İnönü'yü gündelik siyasete karıştıran, bu yolla “TRT'de av yapmaya” niyetlenen; Gülsün Bilgehan Toker'in sevgili CHP'sidir…

CHP'li vekillerin dün yayınladığım İsmet İnönü belgesine verebilecekleri hiçbir cevap yok…

Meclis kürsüsünde ağızlarını bozup bas bas bağırıyorlardı; belgeden sonra kayıplara karıştılar!

Bu kapı gibi belgeye Gülsün Bilgehan da tek kelime edemiyor: Edemez de…

İnönü Vakfı'nda mutlaka dedesinin hatıratı vardır…

Şayet cesareti varsa, oradan açıp baksın; İsmet İnönü'nün vaktiyle “Kimse işitmesin bu millet düşmanınızdır” dediğini, sonrasında bu hadiseyi Ulus'ta tam kırk yıl önce yayınlanan hatıratında yazdığını öğrensin…

“Atatürkçü” İnönü, iktidarı döneminde paraların üzerinden Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün resimlerini kaldırmış, banknotlara kendi resmini koydurtmuştu:

CHP'liler uzun yıllar boyu debelenip duruyorlar ama şu banknot resimleri meselesini bir türlü izah edemiyorlar!

1930'lu yıllarda, Atatürk-İnönü arasında hayati bir kavga vardı: Bu tarihi hakikati ne Gülsün Bilgehan, ne CHP'li vekiller, ne de bir başkası hasıraltı edebilir…

Gülsün Hanım'ın yakın tarihimizin yeterince anlatılmamış bu bölümüyle de; dedesinin Milli Şef sıfatıyla başında bulunduğu dikta dönemiyle de yüzleşmeye cesareti yok.

Hiç olmazsa, bir miktar “Attila İlhan” okuyabilirdi…

İlhan, “İnönü, 40'larda Mustafa Kemal hareketinin anti emperyalist niteliğini unutturmaya çalıştı” diye yazmış; İnönü'nün çağdaşlaşmayı “Batılılaşma” olarak uyguladığını uzun uzadıya anlatmıştı…

(Daha önce de bahsettim: 11 Haziran 1944, Türkiye'de “Amerika'ya Göbekten Bağlı Gizli İktidar”ın kurulduğu “saklı kalmış” tarihtir! İnönü'nün “Milli Şef” olarak hüküm sürdüğü dönemden söz ediyoruz.)

Attila İlhan, “Hangi Atatürk” adlı eserinde “İnönü diktasından başlayarak Türkiye'de uydurma bir Atatürkçülük icat edilmiştir” der ve ekler:

“Biz 40 kuşağının toplumcuları o tarihlerde İnönü diktasının belasını çektiğimiz, işimizden olduğumuz, tabutlukta yattığımız için İnönü düşmanı diye damgalandık.”

Şayet “İnönü Vakfı”na girişi yasaklanmamışsa; bu kitabı Gülsün Bilgehan'ın kolaylıkla bulabileceğini sanıyorum.

* * *

Önceki akşam “Statükocular Sitesi!”nde ilginç bir yemek vardı: Tesadüf bu ya, Gülsün Hanım'ın annesi/İsmet Paşa'nın kızı Özden Toker de katılmış yemeğe…

Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu'nun evinde toplanan davetliler arasında; Eski Cumhurbaşkanı Sezer, “Kambersiz Düğün Olmaz”ların Sabih Kanadoğlu, “Cumhurbaşkanı Olamama Nobel'ine Aday Gösterilme Rekortmeni” Hikmet Çetin, eski rektör Nusret Aras gibi isimler dikkat çekti…

Konuklar, Sezer'e “Anayasa Mahkemesi üyelerini atarken çok isabetli bir seçim yapmışsınız. Fire vermediniz. Rejim sayenizde ayakta!” diye teşekkür etmişler…

Daha ziyade “kutlama yemeği” şeklinde geçmiş bu “En Baba Statükocular” toplantısı…

İçinde bulunduğumuz “gerilim filmi”nin final sahnesini gördükten sonra da böyle bir yemekli toplantı düzenlerler mi, bilemiyorum, tabii…

Şu “isabetli seçim teşekkürü” vesileyle merak ettim:

Geçen yıl 1 Mayıs'ta 9-2 sonuçlanan “367 lehindeki” karardan sadece iki ay sonra (5 Temmuz'da) Anayasa Mahkemesi'nin bu defa anayasa değişikliği paketi içindeki 367 hakkında 5'e karşı 6 oyla “aleyhte” karar vermiş olması hakkında acaba ne düşünüyordur, “367 Sabih” Beyefendi?

Bu “yaman çelişki”yi bunca zamandır izah edebildiğine şahit olmadık. Yakınından bile geçemedi:

Kanadoğlu, söz konusu hususu “Bugünkü AYM üyelerinin sekizini atamış olan” Ahmet Necdet Sezer'e sormuş mudur, mesela?