Adıyamanlı Misak

xxx75

Misak Manuşyan Adıyamanlı'ymış yahu!... Bizim Adıyaman, yani asıl adıyla Hüsn-ü Mansur, ya da Semsur... Daha elli altı yıl öncesine kadar Malatya'nın ilçesi.
Öyleyse Misak'a Malatyalı diyebiliriz. Bazı gazeteci arkadaşlar, Misak'ın "memleketi" hatırlanınca sevinmişler. Bize pay çıkarmaya çalışıyorlar.
Çünkü Misak, yiğit bir kahramandır.
Arkadaşlar da "Adıyamanlı Misak'ı Naziler öldürdü" diye övünmüşler, sanki dünya savaşına girdik de faşizme karşı dövüştük...
Manuşyan, Alman işgalinde Fransa'da kurşuna dizildi. Bir direnişçiydi. Komünistti.
Eşi Meline'nin olaydan otuz yıl sonra, günümüzden de otuz altı yıl önce yazdığı kitap dilimize şimdi tercüme edilmiş, şimdi yayınlanmış... "Bir Özgürlük Tutsağı"...
Öğrenmenin yaşı da sonu da yok, Aragon'un olayı anlatan ünlü, çok ünlü şiiri "Kızıl Afiş"te adı geçen Meline'nin kim olduğunu da ben ancak şimdi anlayabildim, utancım olsun.
O şiirden bestelenen ünlü, çok ünlü şarkıyı Leo Ferre'den dinleyeceksiniz, Fransızca anlamasanız bile tüyleriniz diken diken olur...
"Ölüyorum ama Alman halkından nefret etmiyorum" diyor şiirde bizim Misak...
"Ben öldükten sonra yaşamayı sürdür onlara inat, yeniden evlen, iki çocuk yap, sık sık da beni düşün" diyor...
Yirmi üç kişilik bir hücreydi Misak'ın hücresi. Almanlar kırmızı renkli bir afiş yaptırmışlar, dört bir yana asmışlardı. Resimleri sıralanmış, tutukluların tıraşsız, gözleri içlerine çökmüş, sersefil görünmelerine özen gösterilmiş, altına da "Bunlar mı Fransız?" yazılmıştı, çünkü Fransa için, özgürlük için dövüşen yiğitlerin kimisi Ermeni, kimisi Yahudi, kimisi Macar, kimisi İtalyan, kimisi İspanyol'du...
Kitabı okuyunuz. Kitap okumaktan sıkılıyorsanız, konuyu anlatan "Suç Ordusu" isimli filmi seyrediniz. Yöneten, Robert Guedigian (bildiğiniz Gedikyan)...
Bu, Gestapo'nun Manuşyan örgütüne taktığı isimdi... Çok meraklısı için, daha eski bir film de vardır gene aynı olayla ilgili, onun da adı "Kızıl Afiş", yöneten Frank Cassenti.
Belki o zaman, kendi kendinize "Adıyamanlı Misak'ın taa Fransa'da ne işi varmış?" diye sorarsınız... Acaba orada turist olarak mı bulunuyordu?
O zaman, belki Misak'ın Adıyaman'dan kalkıp önce Suriye'ye, oradan Fransa'ya nasıl gittiğini, nasıl gönderildiğini de oturup düşüneceksiniz.
Kaç kişinin gidemediğini, burada öldürüldüğünü de...
Gazeteci arkadaşlar, Misak'ı Naziler öldürdü diye övünmüşler.
Bir Alman çıkar da "Misak'ın akrabalarını da Türkler öldürdü" derse ne yaparız acaba?
Önümüzdeki 21 Şubat günü, Misak'ın kurşuna dizilmesinin tam altmış altıncı yıldönümü.