İnsanın yaratılışından beri Hak ve Batıl mücadelesi devam etmektedir. Medeniyetler Tarihi zaman zaman Hakkı üstün tutan, zaman zaman da zahiren bile olsa batılı üstün tutanların hâkim olduğunu gösterir. Günümüzde Hakkı değil, kaba kuvvetin hukukunu üstün tutan bir hâkimiyet söz konusudur.
İmparatorluklar sonrası kurulan faşist diktatörlüklerle yapılan 2. Dünya Harbi de faşizm ve baskıyı ortadan kaldırmaya güç yetirememiştir.
1945-90 arası atılan adımlara (NATO, BM, İHM, vs.) rağmen yeryüzünde barış, huzur, demokrasi ve insan hakları hâkim olamamıştır.
Bir galipler konferansı olarak yapılan Yalta Konferansı (1945) sonrası devam eden “Soğuk Savaş” 1990 yılında sona erince, Batı kendine Komünizm yerine İslam’ı düşman ideoloji olarak belirlemiştir.
Küreselleşme (Globalleşme) adına İslam ülkelerine yönelik vuku bulan saldırılar ki:
- Önce İran-Irak Savaşı
- Körfez Savaşı
- Avrupa’nın göbeğinde vuku bulan Bosna katliamı
- Azerbaycan ve Çeçenistan katliamları
- Afganistan’ın işgali
- Irak’ın işgali
- Somali ve Ruanda'daki açlık ve sefalet
- Filistin katliamı ve
- Son zamanlarda İslam ülkeleri üzerinde oynanan oyunlar ve uygulanan ambargolar,
bu savaşların Müslüman topluluklara karşı yapıldığını apaçık gözler önüne sermektedir.
Batının İslam Dünyasına karşı duyarsızlığı ve Teacher’in İskoçya’daki sözü dikkate alınırsa, Batının huzur ve barış açısından başarısız ve gayrı samimi olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiş olacaktır.
Prof. Necmettin Erbakan: “D-8’lerin kurulması baştan sona harplerle ve çatışmalarla geçen 20.inci asrın sonunda, aydınlığa açılan bir kapı gibidir” diyerek 15 Haziran 1997 de kurulan D-8 lerin ehemmiyetine işaret etmiştir.
- Bush’un “Haçlı Seferleri”nden söz etmesi ve İslam ülkelerinin (Fas’tan Endonezya’ya) haritalarını gösterip sınırlarının değişeceğini ifade etmesi,
- Dünya ülkelerini bu savaş çağrısında “ya bizden yana, ya bize karşı” olanlar diye sınıflandırması,
- 11 Eylül olaylarını da sebep gösterip Avrupa ülkelerine, kendi hedeflerini yerine getirme hususundaki isteklerini kabul ettirmesi de,
dünya barış ve huzurunun temini açısından D-8 in kurulmasına ve fonksiyonel hale getirilmesine ne kadar büyük ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
İslam Dini barış dinidir. Şiddetin her türlüsünü reddeder. İnsanlık, ilimlerin kurucuları Müslümanlar olmak hasebiyle, bütün temel konularda İslam’a ve Müslümanlara çok şey borçludur. Bu münasebetle kültürler, birbirlerini yok etmek için değil, barış içinde birlikte yaşayarak bütün insanlığa hizmet etmek için yarışmalıdırlar.
D-8 in bayrağında yer alan 6 yıldız, dengesiz hale getirilmiş dünyanın bu gidişatına dur diyecek, kardeşlik, refah ve huzur esasını hedef seçmiş, Yeni Bir Dünya’nın temel ilkelerini sembolize etmektedir.
- Savaş değil, Barış
- Çatışma değil, Diyalog
- Çifte standart değil, Adalet
- Üstünlük değil, Eşitlik
- Sömürü değil, İşbirliği
- Baskı ve Tahakküm değil, İnsan Hakları, Hürriyet ve Gerçek Demokrasi
90'lı yıllardan beri kendine yeni bir nizam arayan dünyanın dertlerine Kapitalizm çare olarak sunulmasına rağmen henüz ilaç olamamıştır. Batı dünyası halen arayışını sürdürmektedir.
Doğudan gelecek çözüm önerilerine kulak kabartacak olgunluğa henüz erişmemiş olması, kanaatimce sadra şifa olacak çözüm önerilerinin kendilerine sunulmamış olmasındandır.
Bir de Batı tarihi geçirdiği safhalar itibarıyla da Doğu kaynaklı meselelere sömürgeci mantığıyla yaklaştığından, D-8 in dünya barışının temini için sunduğu konuları değerlendirme isteğini henüz ortaya koyma ihtiyacı hissetmemiştir.
O halde ne yapılmalıdır sorusunun açık cevabı şu şekilde olacaktır:
- D-8 dünyanın en aktif kuruluşu haline getirilmeli
- Gelişmekte olan bütün ülkeler D-8 prensipleri etrafında bir anlayış birliği oluşturmalı
- D-8 ler ve G7 ler bir araya gelerek Adil bir Dünya Düzeni'nin kurulmasını sağlamalı.
Belki böylece Batı dünyası tarafından anlaşılması da temin edilecek olan D-8, baş mimarı merhum Prof. Dr. Erbakan’ın ifadesiyle “20.inci asrın 21.inci asra en büyük hediyesi” olacaktır.
Allah'tan kendisine bolca rahmet diliyorum.