Dünyanın en hızlı nüfus artışının olduğu bir kıtadan size selamlar olsun... Burada da gençler ve çocuklar var. Onların da beyaz atlı prens hayalleri olmalı... Zira evlendikleri ve ülke nüfusuna katkı sağladıkları kesin...
Şehir merkezindeki yeni yetişen gençlerin bizim bildiğimiz modern anlamda “Ben onu istemiyorum, onunla değil de şununla evlenmek istiyorum” dediğini duyuyoruz. Yani modern anlayış burada bir kısım gençlerin evleneceği eşi seçebilmesine imkân veriyor.
Ancak asıl Burkina kültürünün devam ettiği köylerde veya eski kültürel yaşamın sürdüğü taşrada sular böyle akmıyor. Büyükler, daha doğrusu baba veya ona vekil olan amca / ağabey karar verince gençler de evleniyor. Bu konuda gençlere çok fazla hatta neredeyse hiç söz hakkı düşmüyor. Hatta Müslüman bir baba, bir kısım gerekçelerle kızını gayri Müslüm bir erkekle evlendirebiliyor. Genç bir kız kendisi gibi genç bir delikanlıyla evlenmişse bu çok iyi. En azından şimdilik... Zira yaşıtı olan birisiyle evlendi. Ancak, yaşı daha büyük bir erkeğin ikinci veya üçüncü eşi de olabilir. Onda da başka bir güzellik var. Zira eski hanım daha yaşlı, bu nedenle genç, dinç, atak ve hareketli olma görevi bunun. Bu da ayrı bir gözde olma durumudur.
Kızlar için çeyiz hazırlaması burada da adettendir. Çeyizi hazırlama görevi tamamen anneye aittir. Babalar bu konuda herhangi bir katkı sağlamaz. Anneler çalışır, çabalar ve bunu hazır eder. Köylerde olan kadınlar için tarlası ve bazı ek gelirler gibi imkânlar vardır. Şehirli kadınlarsa babadan mutfak masrafı için aldığı paranın birkaç kuruşunu artırıp onunla çeyiz hazırlayacak. Tabii çeyiz deyince aklınıza böyle kocaman çeyiz sandıkları, danteller, kenarı iğne oyasıyla işlenmiş başörtüler falan gelmesin.
Müslümanların nikâhları için düğün salonu gibi adetleri yoktur. Burada birkaç kez gelin arabası ve konvoy da gördüm. Bu durum zengin insanların işidir. Onun dışında düğünler mahallenin mescidinde olur. Hangi mescitte yapılacağı kararını vermek kız tarafına aittir. Bazen kızla erkek farklı köy veya şehirlerde bulurlarsa nikâh doğal olarak kızın belirlediği yerde yapılır. Mescitte yapılacak nikâha kız gelmez. Hatta burada hiçbir kadın bulunmaz. Onlar evdedir. Damat bile her zaman gelmez mescide. Onun veya onların yerine vekilleri vardır. Şahitlerin huzurunda mescitte konuşmalar yapılır, dualar edilir ve nikâh kıyılır. Davetliler buradadır. Sonra velime yemeği orada veya evde yenilir.
Mehir de orada takdim edilir. Ben 5000 Sefa (75 TL) mehir verildiğini gördüm. Bir başka katıldığım nikâhta 30.000 Sefa (450 TL) mehir verildi. Demek ki erkek tarafı çok zengin olmalıydı... Hem de paralar beşer binlikti ve cemaatin gözü önünde tek tek sayılarak teslim edildi.
Kadınlar evde kendi aralarında bir eğlence yaparlarmış. Buna “...mış” diyorum. Çünkü takdir edersiniz ki görmedim. Ancak ne damattan ne damadın yanındaki erkeklerden burada bir düğünün olduğunu anlayamayabilirsiniz. Çünkü bugüne kadar katıldığım nikâhların hiçbirinde damatların özel bir kıyafeti yoktu. Düğünün birisinde damada bir hediye vermek istediğimde yanımdakilere sordum. Bana göre en alakasız delikanlıydı gelen... Altında bir kot pantolon, üzerinde eski bir tişört...
Düğüne gelmiş bayanları uzaktan gördüm. İşte orada düğünün olduğunu hissediyorsunuz. Hani nasıl Türkiye'de normal hayatında tesettür konusunda asla taviz vermeyen bir kısım Müslüman bayanların düğüne gittiğinde şartların değiştiğini sanır ve yepyeni bir imaja bürünür ya... İşte tam aynısı Burkina Faso’da da olur. Demek ki bu farklılık ortak bir karakter...
Düğünler bizdeki gibi gündüz yapılıyor. Yatsıdan sonra gece yarısına doğru kızı yeni evine götürüyorlar. Burada erkeklerin bir eğlence adetleri yok. Kendi aralarında bile eğlenmeye imkânları yok. Zira burada Selefi vehhabi kaynaklı bir din anlayışının müziği kökten yasaklamış olmasını daha önce sizlerle paylaşmıştık. Oysaki Afrika insanı, kapı gıcırtısının sesine bile oynayabilir. Ama bunlara kökten ve hiçbir ayırım yapmadan yasaklamışlar.
Evlilik bitti. Kızın babası kızın evine asla gelmez. Orada yatamaz ve onlarla beraber bir sofrada oturup yemek yiyemez. Gelmesi gerekiyorsa onun yemeği ayrı olarak hazırlanır. Aynı şekilde damatlar da kayınpederinin evine gidemezler. Orada yatıp uyuyamazlar. Orada yemek yiyemezler. Bizim Türklerde damat gelirken evde olan hareketliliği bunlarla kıyaslayınca gerçekten çok uç noktalar çıkıyor. Ben bile damatlarıma takılırım bazen... “Arada bizim eve gelin de anneniz çok özel yemek yapsın” diye... Gerçi ben evlendikten kısa bir süre sonra rahmetli kayınvalidem rahatsızlanınca bunu fazlasıyla görememiş oldum. Hakkını yemeyeyim o açığı ablalarım kapattı.
Burada adet bambaşkadır. Bizim Ali Bey'i siz tanımazsınız. Hanımı Türkiye'ye gitmişti bir yıllığına. Kızı da kayınvalidesinin yanında kalıyordu. Aylarca hiç kayın validesinin yanına gidip kızını görmedi. Çünkü kayınvalideye gitmek problemdi. Bu çok ayıp(!) bir durumdu. Nihayet bir gün ben zorladım. Sonunda gitti. Ertesi gün de bana teşekkür etti. “Abi iyi ki beni zorlamışsın. Değilse ben asla gidemezdim. Oraya gidince kızımı ağlarken buldum. Babam bana niçin gelmiyor? Yoksa beni unuttu mu? Ben onun kızı olmayacak mıyım? Diye ağlıyormuş.”
Hâsılı burada da gençler var. Onların prensleri beyaz at üzerinde mi gelir tam bilemedim. Ama çile her köşeden gelir.