Adaletin tecellisine herkes yardımcı olmalı

xxx78

"Olmaz" denilenler birer birer oluyor. Son gelişme dün bütün Türkiye tarafından ilgiyle izlenildi: 'Balyoz operasyonu' konusuyla ilgili belge ve bilgileri haftalar boyu değerlendiren savcılar sonunda harekete geçtiler ve bazı üst rütbeli subayları gözaltına aldılar. Gözaltına alınanlar arasında 'Balyoz operasyonu' planlandığı sırada kuvvet ve ordu komutanlığı yapmış olanlar da bulunuyor.

'Balyoz operasyonu' diye bilinen, İstanbul merkezli 1. Ordu Komutanlığı bünyesinde, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde düzenlenmiş bir 'tatbikat planı' aslında. Planda, Türkiye'nin sınır-dışı bir askeri ihtilâfla meşgul olduğu karışık bir ortamda, İstanbul'da meydana gelebilecek taşkınlıkları bastırma hazırlığı öngörülüyor. 1. Ordu'nun görev bölgesinde geniş kapsamlı taşkınlıklara müdahale planı...

Askerler her durum için değişik zamanlarda böyle senaryolar üzerinde tartışırlar...

Konuyu savcıların ilgi alanına Taraf gazetesinin yayımladığı belgeler soktu. Islak imzalı nüshaları savcılara teslim edilen belgeler ile tatbikat sırasında teybe kaydedildiği anlaşılan görüşmelerin tutanakları, 'Balyoz' adıyla ünlenen operasyonun sıradan bir tatbikat olmaktan çıkıp bir darbe hazırlığına dönüştüğünü açığa vuruyor. Kendi aralarında idareye nasıl el koyacaklarını konuşan bir takım insanlar, buna imkân sağlayacak gerekçeler oluşturmayı da 'tatbikat planı' içerisine almışlar...

Sorun da o noktada başlıyor zaten... Hasım ülkenin uçağını düşürmek, bu olmuyorsa ihtilâfı derinleştirmek için kendi uçağımızı gözden çıkarmak, 'irtica tehdidi' görüntüsünün yokluğunda Fatih ve Bayazıt camilerine bomba koymak, tatbikat sınırlarını fazlaca aşan hazırlıklar... Bunlarla sağlanacak dehşet ortamının bir askeri darbeyle sonlanması planlanmış...

Plancılar başarıyı çantada keklik görmüş olmalı ki, idareye el koyduktan sonra kurulacak hükümette kimlere yer vereceklerini, yeni Bakanlar Kurulu'nu kimin başbakanlığı altında kuracaklarını bile düşünmüş ve liste oluşturmuşlar...

Taraf gazetesinde yayımlanan belgeler ile çözümleri deşifre edilmiş kasetler, hazırlığın çapının bilinen tatbikat planlarından hayli geniş bir 'darbe hazırlığı' olduğunu akla düşürüyor.

Tatbikatı darbe hazırlığına dönüştürdüğü iddiasına muhatap komutan, belgelerin gazetede yayımlandığı ilk gün yaptığı erken açıklamada her şeyi kabul etmişken, daha sonra çıktığı TV programlarında, 'darbe hazırlığı' anlamına gelen bölümlerin 'ekleme' olduğunu iddia etti.

Hayli zaman bekledikten sonra ancak dün harekete geçmeleri, savcıların, arada geçen süreyi belgelerin 'sıhhatini' ve iddiaların ciddiyetini kesinleştirme çabasıyla ilişkili olmalı. Hiçbir hukuk adamı, 'darbe' gibi bir iddiayı doğruluk derecesini kesinleştirmeden soruşturma ve dava konusu yapmaz; kendisi emin olmadan, emekli de olsalar üst düzey komutanları gözaltına alma girişiminde bulunmaz.

Yapılması çok önceden kararlaştırılmış bir yurtdışı seyahatten gelişme üzerine vazgeçmesi, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un konuyu yakından izlediğini göstermesi kadar duyduğu kaygıyı da dışa vuran bir işaret. Taraf'ın yayımladığı belgelerin doğru olması durumunda, sıradan bir tatbikatı bir darbe planı haline dönüştürenlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiyerarşik yapısını göz ardı ettikleri ve üstlerine yanlış bilgi verdikleri ortaya çıkacaktır. Esas kaygı duyulması gereken nokta budur.

Türkiye demokrasinin ve hukuk devleti gereklerinin yerine getirildiği bir ülke olma yolunda ilerliyor. Demokrasilerde darbe planları yapanlar cezalandırılır; yargılama süreci de hukuk devletinin kuralları içerisinde geçer. Gözaltına alınan eski komutanlar ile subayların kendilerine atfedilen suçlardan aklanmalarını kim istemez? Sürecin adaletin sınırları içerisinde gerçekleşmesini sağlamak ise hepimizin görevidir.