İstanbul'da gazeteciliğe 1960'da başladım. O tarihlerde Sovyetler Birliği güçlü mü güçlü. Bendeniz yıkılacağını yazardım hep. Çünkü adaletsiz bir sistemdi. Bir düzende, devlette, sistemde adalet yoksa, o er veya geç mutlaka batmaya, yıkılmaya mahkumdur.
Adalet mülkün temelidir.
Sovyetler Birliği gümbür gümbür yıkıldı. Şimdi sıra ABD'de. Yıkılışın gerekçesi ne olacak? Adaletsizlik.
Bir devleti, bir ülkeyi, bir halkı idare edenler her şeyden önce adaleti sağlamalıdır. En geniş mânasıyla adaleti. Mahkemelerdeki adaleti kasd etmiyorum. Sosyal adalet yoksa, mahkemelerin âdil olması yetmez, kurtarmaz.
Türkiyede, sosyali de içinde olmak şartıyla yüzde yüz adalet sağlanmazsa bizi ne Mehmed Âkif'in, ne de Nâzım Hikmet'in şiirleri kurtarır.
En geniş mânasıyla adalet nedir?
İnsanlar önce kendilerine karşı âdil olacaklardır.
Sonra aile içinde adalet.Hanımına adalet, çocuklarına adalet.
Komşulara adalet. Bütün halka adalet. Bütün vatandaşlar adalet önünde, âdil kanunlar önünde eşit muamele görmüyorsa orada adaletin kendisi değil ismi ve resmi vardır.
Adalet, âdil olmayan kanunlarla sağlanmaz.
Küçük hırsızlar yakalanıyor, hapse atılıyor; büyük hırsızlara diş geçirilemiyor. Böyle adalet olmaz.
Kodaman idarecilerle, idare edilenlerin çocukları âdil ve eşit şekilde askerlik hizmeti yapmalıdır. Fakirin çocuğu ateş hattında, kalantorun çocuğu sayfiyelerde vatanî hizmet görüyor. Ne demektir bu? Adalet ve eşitlik yoktur demektir.
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir...
Bir ülkede devlet bütçesi israf ediliyor, âdilâne bir şekilde kullanılmıyorsa orada adalet yoktur.
Belediye bütçeleri için de durum aynıdır.
İhalelere fesat karıştırmak ne demektir? Saçı bitmedik yetimlerin haklarını yemektir. Saçı bitmedik yetimin hakkını yemek nedir? Zulümdür zulüm... Bozuk bir sistemi, yamuk bir düzeni, bâtıl bir ideolojiyi bin türlü baskı, zorbalık, tabu ile devlete, ülkeye, halka empoze etmek nedir? O da çok büyük bir zulümdür.
Devlet ve belediye işlerinde israf, nepotizm, ehliyetsizlere makam ve mevki vermek hep zulümdür.
Zulmün en az bin çeşidi vardır.Doğrudan doğruya zulümler, dolaylı zulümler. Bu memlekette uzun yıllar boyunca müzmin enflasyon ile vatandaş, devlet soyuldu durdu.
İnşaata kapalı büyük bir arazi... Allem ediyorlar kallem ediyorlar bunu inşaata açıyorlar, mukabilinde milyonlarca dolar komisyon alıyorlar. Zulüm!..
Arazinin dörtte birinde inşaat yapılabilir, altı kattan da fazla çıkılamaz. Burada da saçı bitmedik yetimlerin haklarını yiyen eşkıya devreye giriyor. Yapılaşmayı dörtte birden üçte bire, kat sayısını altıdan dokuza çıkartıyorlar ve gelsin milyonlarca dolar komisyon.
Bir ülkede genel, yaygın ve yoğun biçimde haram yeniliyorsa orada adalet yoktur.
Dini imanı para, lüks, şehvet olan bir toplumda adaleti sağlamak mümkün olmaz.
Adalet ne demektir? Bunu Peygamberden (Salat ve selam olsun ona) öğreniniz:
Zengin ve soylu bir aileye mensup bir kadın hırsızlık yaparken yakalanmış. Affedilmesini istemişler. Peygamber onlara şu cevabı vermiş: "Kızım Fâtıma hırsızlık yapsa onun da elini keserdim..."
Ülke birbirine düşman kamplara ayrılmış, her kesimin hırsızları var ve "Benim hırsızım iyidir" felsefesi hâkim. Batar o ülke.
Layık ve ehil olmadığı bir memuriyete, makam ve mevkie, riyasete talip olmak bile dolaylı ve mecâzi bir hırsızlıktır.
Dört kitapta "Çalmayacaksın" emri var.
Hırsızların büyükleri, saygınları, kodamanları mel'un ve merduttur.
Bu memlekette gerçek adalet olsaydı bu kadar hırsız olur muydu?
* (İkinci yazı)
Bid'atin Paralı Askerleri
İki zengin İslam ülkesinden çeşitli yollarla para alarak, destek görerek Ehl-i Sünnet dışı ve aleyhtarı propaganda yapanları ayıplıyorum.
Bid'at cereyanlarının ve mezheplerinin taraftarları ve hizmetkarları ikiye ayrılır:
Bir kısmı samimidir. Vicdanlarını ve kalemlerini kiraya vermemişlerdir.
Bir kısmı ise para ve maddî menfaat karşılığında bâtıla, bid'ate hizmet etmektedir.
Samimî olarak yanılan kardeşlerimizi muhatap kabul ederiz, onlarla edep erkân dairesinde tartışırız.
Batıl cereyanların paralı askerlerini muhatap bile kabul etmeyiz ve kendilerine teessüf ederiz.
Bazı reformcu, yenilikçi, aykırı, değişimci ilahiyatçılar da yüksek te'lif ücretleri ile desteklenmektedir. Onları destekleyenlere teessüf ederiz ve Ümmet-i Muhammed'i bu konuda uyarırız.
Bir topluluk Müslümanların zekatlarını; Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı olarak topluyor ve zekat paralarının bir kısmı ile din baronlarının reklamını yapıyor. Bu topluluklara şunları hatırlatırız:
1. Zekatları, Kitabullaha, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplamanız haramdır.
2. Zekat paralarının bir kısmı ile başınızdaki Hazret'in reklamını yapmanız yine haramdır.
3. Hiçbir gerçek İslam büyüğü, hiçbir gerçek dini alimi ve fakihi, hiçbir mürşid i kâmil hizmet parasıyla kendi reklamını yaptırtmaz, böyle bir şeye asla izin vermez. Hele bu reklam zekat paralarıyla yapılıyorsa büsbütün haramdır, ayıptır, günah üstüne günahtır. Allah'tan korkmuyorlar mı?
4. Şöhret âfettir buyrulmuştur. Hiçbir gerçek alim, fakih, şeyh, mürşid şöhrete talib olmaz. Şöhreti için çalışanlara mâni olur.
5. Zekatlar öncelikle Müslüman fakirlerin ve miskinlerin hakkıdır. Aç Müslümanlar kavranırken, işsiz Müslümanlar sıkıntı içindeyken, yetimler ağlarken, dullar sürünürken zekat paralarını gasbetmekten utanmıyor musunuz? Bu paraları din baronlarının şöhreti için harcamak Ümmete hıyanet değil midir? Zamanımızda bir Ebubekir olsaydı sizlerle savaşırdı.
Bid'at ve bâtıl cereyanlara mensup bazı mutaassıplar, kendilerini uyaran Müslümanlara çok galiz ve kaba şekilde saldırıp hakaret ediyor. Hattâ kimisi kafir, müşrik, sapık diyor. Bu galiz üslup Haricî üslubudur. Müslümanlar birbirileriyle tartışırken halim ve nazik olmalıdır.
Batıl ve bozuk mezhep ve cereyanlara para mukabilinde hizmet edenler bu Dine, bu Ümmete büyük zarar veriyorlar. Ehl-i Sünnet onlara daha çok para verse, bir kısmı saf ve cephe değiştirip Sünnîliği müdafaa edecektir. Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in böyle samimiyetsiz savunuculara, böyle paralı kiralık askerlere ihtiyacı yoktur.