“Açık Cami Günü” yaklaşırken...

Selma ÖZTÜRK

 

“Açık Cami Günü” yaklaşırken...

 

Artık gelenek haline gelmiş olan “Açık Cami Günü” her yıl olduğu gibi, bu yıl da 03. Ekim 2011 tarihinde Almanya çapında gerçekleşecek biiznillah. Her cami ve her cemiyet yine hazırlıklarını başlatmış, bu günün en verimli bir şekilde tahakkuk etmesi çabasında... Seminerler düzenleniyor, cami avluları temizleniyor reklamlar yapılıyor ve genç ihtiyar herkes topyekun hazırlıklarla meşgul. Herkes kendi çapında ve kendi imkanı çerçevesinde birşeyler yapmak gayretinde. Allah hepsinden razı olsun ve ecirlerini kat kat arttırsın, AMIN! Burada işin güzel tarafı nedir biliyor musunuz? İnsanlarımızın fedakarlığını ve iyi niyetini gözlemleyip, tesbit etmemizdir. “Elimden ne geliyor ise, onu yaparım” düşüncesiyle herkes bir katkıda bulunuyor bu günde...

 

Bu güzel tarafın yanında bir de diğer bir taraf daha vardır. Asıl önemli olan taraftır bu. Zira “Açık Cami Günü’nün” hedefi gayri müslimlere ve ilgili insanlara İslamiyet hakkında doğru, üstünü çiziyorum DOĞRU bilgi vermektir. Ve asıl sorunda bazen burada yaşanmaktadır. Netice itibariyle burada sadece iyi niyetin yeterli olmadığını, bilakis başarılı bir çalışma elde edebilmek için bilgi ve kalitenin öne serilmesi gerektiğini görmekteyiz. Bu hususta itinalı ve dikkatlı bir çalışma sergilenmesi gerekiyor. Bu çok önemli bir husustur ve kesinlikle ihmale gelmez efendim! Maksat burada bu günde sırf kapıları açmak ve ardından kapatmak değildir! Asıl maksat ve hedef bu camilere gelen insanlara tatmin edici bir şekilde bilgilendirip, onları bu şekilde ağırlamaktır.

 

Bendeniz 15 yaşımdan beri  “Dinler Arası Diyalog” çerçevesinde faaliyet gösteren bir insanım. Sunmuş olduğum cami ziyaretlerinin ve vermiş olduğum seminer ve konferansların sayısını hatırlıyamaz durumdayım. Yaklaşık 18 yıldır biriktirmiş olduğum tecrübelerim sonucu hala bir takım eksiklerimizi ve hatalarımızı teessüfle tesbit etmek mecburiyetindeyim. Burada sizlerle acizane bu tesbitleri paylaşmak ve daha başarılı olabilmemiz için bir takım önerilerde bulunmak istiyorum.

 

Dikkat edilmesi gereken üç önemli ana unsur estetik, lisan ve bilgidir. Bu üçü gerekli bir şekilde, hakkıyla yerine getirilmez ise, hiç bir cami ziyareti başarıyla sonuçlanamazdır.

 

İsterseniz, bu üç ana unsuru kısaca gözden geçirelim ve nelere dikkat edilmesi gerektiğini hep beraber paylaşalım...

 

ESTETIK: Estetikten kastım öncelikle bina temizliği ve dekorasyondur. Bundan ziyade eğer misafirlere yemek ikramında bulunuluyor ise, ona göre temizlik ve kap kaşık güzelliğidir. Mümkün mertebe plastik tabaklar ve bardaklar kullanılmaması gerekir. Almancadan “ Das Auge isst mit” diye bir tabir tanırız. Bu faktör kayıta alınmalıdır.

Bina temizliği dedik. Sanırım bu hususta o kadar büyük sıkıntı çekmiyoruz. Fakat yinede, bilhassa tuvaletlerde temizliğe dikkat edilmesi gerekir. Hatta ve hatta kullandığımız sıvı sabunların rengi ve kokusu bile önemlidir.

Duvarlara ve kürsiye illede bayrak asmak istyorsanız, lütfen bayrakları asmadan önce, onlara bir ütü basın da o puruşukları belli olmasın efendim. Plastik çiöeklerden vazgeçin. O güne mahsus ya taze çiçeklerle süsleyin etrafı, ya da tamamen vazgeçin. Estetik çerçevesine giren bir önemli konu ise kıyafet konusudur. O günde görevde bulunan bütün şahıslar, kılık ve kıyafetine önem göstermek mecburiyetindedir. Burada düzgün kıyafetten kastım ille de takım elbise ve kravat değildir efendim! Buna luzüm yoktur belki. Görevli bayanlara olan tavsiyem ise, (tesettür kurallarına uymayı tabii olarak kabul ettiğim için bu konuya kasten girmiyorum...) mümkün mertebe sade giyinmeleridir. Bazen bakıyorum da, adeta sokak defilesine çıkmış gibi bir hava yaratmaktadırlar bazı hanımlar, daha doğrusu bazı genç kızlar. Mümkün mertebe bundan kaçınalım. Başlarında hörgüç olanlar, o günde de ille de hörgüçlerinden vazgeçemiyorlar ise, bari bir kaç kat düşürsünler şu “kafa üstündeki yapıyı”. Zira gayri müslimler çok merak ediyorlar ve bana bu soruyu sürekli soruyorlar. “Bu bayanların kafalarında ne var?“ diye.

Elbette zevkler hususunda tartışmaya girilmez. Fakat yine de göz var, mizan vardır. Son derece estetik dışı ve yakışık almaz bir görünümle insanların huzuruna çıkmamak gerekir. Toparlıyorum, kıyafetlerimize ve renk seçimimize dikkat edelim lütfen!

 

LİSAN: Görevli olan şahısların güler yüzlü ve sempatik olmaları vazgeçilmez olan şartlardan biridir. Genç olmaları ayrı bir avantajdır, fakat ille de şart değildir elbet. Fakat bu da yetmez. Düzgün bir şekilde muhatabının konuştuğu lisanı konuşabilme durumunda olmaları lazımdır. Bilhassa cami tanıtımını yapan (Moscheeführung), soruları cevaplama yetkisinde olan ve konuşmayı yapan şahıslar için geçerlidir bu şart. Öyle iki lafı bir araya getiremeyen, Almanca lisanını eksik ve yetersiz konuşan ve konuşmasını kağıttan okuyan hatipler kesinlikle misafirlere takdim edilmemesi gerek. Bazen öyle olaylara şahid oluyorum ki... Aklım almıyor. Ve sonuçta kaş yapmak istenirken, gözler çıkarılıyor efendim! Bu gidişle körler alemine düşeceğiz...

 

BİLGİ: Hiç kuşkusuz en önemli unsurdur. Zerre kadar hata kabul edilmez! Şunu unutmayalım. Gelen insanlar sizlerden İslam dini hakkında bilgi edinmek için gelmişlerdir. Herşeyden önce bu bilinçle yaklaşmamız lazım olaya. Bizim için tabii ve doğal olan şeyler o insanlar için yabancıdır. Bu açıdan, bu düşünce ve bilinçle yola çıkarak hareket etmek mecburiyetindeyiz. Cevaplarımızı da ona göre vermeliyiz.  Cevaplar ise tatmin edici olması gerek. Duygusal cevaplara kesinlikle yer verilmemelidir. Bazen öyle cevaplar duyuyorum ki... “Olamaz” diyorum adeta kendi kendime.

İslam’da tesettür ve kadın hakları hiç kuşkusuz her yerde ve her zaman sorulan suallerden birisidir. İslam’da evlilik, miras hukuku, ve kadına karşı şiddet. Aklıma gelen iki önemli soru şunlardır efendim: “Neden başörtüsü takıyorsunuz?”
ve “Neden kadın ve erkekler aynı yerde namaz kılmıyorlar?” Bu iki sorunun cevabını bazı hocalardan duyduğumda, inanın kafamı vuracak bir duvar arıyorum adeta... O meşhur “Muhafaza edilmesi gereken bir pırlanta” ve “Bir erkek olarak önümde bir kadının namaz kılmasından rahatsız oluyorum” cevapları işlemez burada efendim! Lütfen böyle suitefehhüme (yanlışanlaşmaya) yol açan cevaplardan uzak duralım!!!

 

Böyle soruların DOĞRU cevabını da bayanların vermesini tavsiye ederim. Erkekler bu hususta arka planda kalsalar ve gerekirse hiç konuşmasalar daha verimli olur diye düşünüyorum. Kaynaklarla misaller getirilmelidir. Tarihten ve Nebi’den bahsedilmelidir. Ve en önemlisi bütün bu anlatılanları güncel ve aktüel olaylarla kıyaslamalıdır. İnandırıcı ve samimi olmalıdır anlatılanlar. Ve daha da mükemmeli. Az çok diğer dinler hakkında da bilgi sahibi olup, konuşmacı olarak burada benzerlikleri ve ortak noktaları dile getirmektir.

 

Bütün bunların hakkıyla yerine gelmesi için hazırlığa, organizeye, ciddiyete ve eğitime ihtiyaç vardır. Bilhassa gençlerimize “Açık Cami Günü” seminerleri vermeliyiz. Misafirler nasıl karşılanır, onlarla nasıl sohbet edilir, sorulara nasıl cevap verilir, vs... Yani, sonuç itibariyle ehliyetli ve liyakatlı insanlara ihtiyaç duyulmaktadır burada.

 

Öneri ve tenkitlerimde kasten daha derinini girmek istemedim. Bunlar sadece dikkat edilmesi gereken unsurlardan bazılarıdır. Bu listeye elbette ilaveler yapılabilir. Fakat bizler şimdilik bunlarla yetinelim. Bu önemli konuları ciddiye alır, uygulayıp, tatbik etsek, inanın daha büyük başarılar elde ederiz.

 

Allah “Açık Cami Günü’nü” muvaffak eylesin. Bilhassa Avrupa’da İslam dini hakkında yaşanan olumsuz ve üzücü olaylar sonrası buna fazlasıyla ihtiyacımız var...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.