Bu sene Ermeni iddialarının tezgahlanması çalışmaları oldukça erken başladı. Yine yalanlar ve çarpıtmalarla dolu bir önerge hazırlanıp, dış ilişkiler komisyonuna sunuldu ve son derece dar bir fark ile yani 22'ye 23 oy ile önerge kabul edildi. Şimdi bu teklif ABD Kongresi'ne sunulacak. İnce ayrıntılara bakmakta yarar var:
1- Ermeni tarafı muazzam gayret ve para sarf ederek bu sonucu almıştır ama çok paranın döndüğü bu kulis çalışmalarında başarı sınırı sadece "bir oy" olmuştur.
2- ABD Senato ve Kongresi'nde "soykırımı" kabul ettirmek ve ABD başkanına da bu deklarasyonu yaptırmak gayesini gütmektedir. Lakin artık, ABD siyasileri de bu iddialardan bıkmış olup, Türkiye- ABD ilişkilerine daha başka bakmaya başlamışlardır. Bu değişik bakış tarzı incelenmeye değer.
3- Son üç ABD Başkanı'nın yaptıklarına bakmakta yarar vardır:
a) Bill Clinton, bu olay için, "20'nci yüzyılın en büyük trajedisi" ifadesini kullanmıştır.
b) G.W. Bush ise 2006'daki açıklamasında "korkunç trajedi", 2007 yılında, "20'nci yüzyılın en büyük trajedilerinden biri" olarak nitelendirmiştir. 2008 yılı açıklamasında ise "20'nci yüzyılın en büyük trajedilerinden biri ve tarihi-insani trajedi" sözlerini kullanmıştır.
Ermeni Diyasporası bunların hiçbirinden tatmin olmamış ve hep daha çoğunu, daha sertini istemiştir. Bu talepleri yaparken de herhangi yeni veya güvenilir bir doküman da sunmamaktadırlar.
c) Barack Hüseyin Obama ise "Her yıl, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde 1,5 milyon Ermeni'nin katledilmesi veya ölüme yürümesini anıyoruz. Ermeni halkı bizim kalplerimizde yaşadığı gibi "Meds Yeghern" de anılarımızda yaşamalı" demiştir.
Kullanmış olduğu Ermenice ifade, "Meds Yeghern" ise "Büyük Felaket" anlamına gelen bir sözdür. Konuşmasında iki defa geçmiştir. Obama, Ermenilerin isnatsız iddiaları olan "1,5 milyon Ermeni öldü" ifadesini sorgusuz kabullenip, bunu kullanmıştır.
Bu rakam hiçbir doküman ve araştırmaya dayanmayan bir sayıdır. Hayal ürünüdür. Bu konuyu ciddi olarak araştıran Amerikalı araştırmacılar, böyle bir rakamın kesinlikle doğru olmadığını defalarca yazmışlardır.
Kısacası, şimdiye kadar kullanılan ifadelerin arasında en sert olanı ve en katı ifadeler ihtiva edeni de Obama'nın ifadeleri olmuştur.
Buna rağmen, yine Ermenilere kendini beğendirememiştir.
Amerika'daki en büyük Ermeni derneği olan ANCA (Armenian National Committee of America) Obama'nın herşeye rağmen, İngilizce olarak "soykırımı" kelimesini kullanmamasından dolayı "Keskin bir hayal kırıklığı yaşadıklarını" ifade etmiştir.
Türkiye cephesinden bakıldığında son yıl içinde Türkiye bu konuda hummalı bir faaliyet göstermiştir. Ermenistan'la ilişkilerin düzelmesi için tek taraflı birçok olumlu adımlar atmıştır. Sonunda ön şartsız, diplomatik ilişklerin başlaması ve hatta sınırın açılması konuşmalarının başlatılmasını bile gerçekleştirmiştir.
İsviçre'de yapılan toplantılar sonunda taraflar (Ermenistan ve Türkiye) karşılıklı protokoller imzalamış ve kendi parlamentolarına imzalatmak üzere ülkelerine götürmüşlerdir.
Yürütülen ve çoğunlukla "gizli diplomasi" olarak nitelendirilen çalışmalar Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini bile sıkıntıya sokmuştur. Acaba ana hedef, mesajı ABD'ye ulaştırmak ve başkan Obama'yı etkilemek mi diye düşünülebilir ama sonuçlara bakmak daha yararlı olabilir, çünkü:
Başkan Obama etkilenmemiştir.
ABD yetkilileri, sadece yapılanların farkında olduklarını ve memnuniyetlerini ifade etmişlerdir.
ABD Başkan Yardımcısı Biden, bu çalışmaların geleceğe doğru atılan büyük bir adım olduğunu ifade etmiş ve Biden, Ermenistan cumhurbaşkanıyla yaptığı telefon konuşmasında "Onun (Sarkisyan'ın) liderliğini alkışladığını" ifade etmiştir.
Türk halkı İsviçre toplantılarının sonucunu New York Times gazetesinden öğrenebilmiştir. Bunlar 3 madde olup, sınırların açılma konusunda ayarlamaların yapılması, diplomatik ilişkilerin başlatılması girişimleri ve tarihi olayları incelemek üzere karma komisyonların kurulup, yabancıların bile buna davet edilmesi hususlarıdır.
Ne enteresandır ki burada unutulanlar ve gözden kaçan çok önemli hususlar mevcuttur:
Ermenilerin, Osmanlı sınırları içinde Türklere karşı yaptıkları katliam, işkence ve toplu öldürmelerden hiç mi hiç bahsedilmemiştir.
Ermenilerin Türk diplomatlarına karşı giriştikleri katliamlardan hiç söz edilmemiş ve bunlar konu dışı bırakılmıştır.
Türkiye'nin Ermenistan ve diğer ülkelerle birlikte arşiv ve tarih çalışmaları yapmak için yaptığı tüm olumlu girişimler sanki hiç olmamış gibi davranılmıştır.
Hiç bir gerçek dokümana dayanmayan hayali "1,5 milyon" rakamı sanki doğruymuş gibi kabul edilerek, tekrarlanmıştır.
Amerikalı ve Avrupalı araştırmacıların ve Osmanlı arşivlerinin ortaya koyduğu doküman ve çalışmalar ise adeta kasıtlı bir şekilde göz ardı edilmiştir.
Ortada ne Osmanlı ve ne de diğer ülke arşivlerinde herhangi bir "soykırım emri" yani resmi bir imha emri veya planı mevcut değilken, olaya "soykırım" yaftası yapıştırılmaya çalışılmaktadır. Burada adeta gizli bir işbirliği mevcuttur.
1915'de vuku bulan ölümler çeşitli sebep ve olayların sonucu olup hiç bir resmi planın sonucu değildir ve BM'ler "genocide" tarifine de uymamaktadır. Nedense hep atlanan ve unutulan kısım da budur.
Ermenilerin 1992'de Azeri toprakları içindeki Karabağ'ı işgal edip, binlerce Müslüman Türk ve Azeri'yi hunharca öldürmesine de hiç bir şekilde dokunulmamış ve dokümanlara girmemiştir.
Türkiye, bu tarzda bir dış politika yürüterek istediği hedeflere varamaz. Bir taraftan AB'nin baskıları, diğer taraftan ABD Kongre ve Başkanı'nın karar ve sözleri arasında sıkışarak doğru bir tavır alınamaz. Doğru ve güçlü bir politika üretilemez.
İşte bütün bunlar dikkate alınmalı; yeni fikirler, yeni stratejiler oluşturulmalı ve en kısa zamanda bu cendereden kurtulmanın yolları bulunmalıdır.