Bu yazıda sizlere yaşadığım tecrübeler ve sahip olduğum bilgiler ışığında ilk olarak ABD’de doğal afet öncesi ve sonrası neler yapılıyor anlatacağım. Ardından da Türkiye’de neler yapılabilir onları paylaşacağım sizlerle.
2005 yılı Ekim ayıydı. Türkiye’deydim gurbetçiler için çıkarılan kısa dönem paralı askerlikten faydalanmak için. Askerliğim bittikten sonra ABD’ye dönüş biletim Paris üzerinden idi. İstanbul-Paris uçağına binebilecektim ama Paris-Miami seferine binip binemeyeceğim belli değildi. Çünkü o sırada yaşadığım şehir olan Miami’ye kasırga yaklaşıyordu ve kasırga öncesinde, esnasında ve şiddetine göre sonrasında havalimanları kapatılır.
Kontuardaki THY görevlisine “beni Paris’e uçuruyorsunuz ama Miami Havalimanı kapalı ve o yüzden Paris’te mahsur kalırım” dedim ama beni dinlemedi. Sanırım “yolcu Paris’e bir gitsin ve bizim mesuliyetimizden çıksın” mantığı var. Neyse ben Paris’e ulaştım ama ertesi sabah ki Miami uçağı iptal olmuştu.
Air France bana bugüne dek unutamadığım bir “güzellik” yaptı. “Bugün misafirimizsiniz. Oteliniz ve yemeğiniz bizden.” Dedim ki benim Fransa vizem yok. “Merak etmeyin size vize de vereceğiz” dedi görevli. Nitekim aldığım vizeyle tüm gün Eiffel (Eyfel) Kulesini ve Champs-Élysées (Şanzelize) Caddesini gezdim.
Ertesi sabah tekrar Charles De Gaulle Havalimanına geri geldim. Baktım ki Miami uçağım yine iptal. Ellerimi ovuşturdum ve “Güzel! Bugün de Louvre müzesini gezerim” dedim kendi kendime. Gelin görün ki kontuardaki Air France görevlisi beni Miami’ye yollamakta kararlıydı. Nitekim beni önce Atlanta’ya uçurdu. Atlanta’ya ulaştığımda artık Miami Havalimanı tekrar açılmıştı ve ben de Miami’ye direk uçabildim.
Gelir gelmez evimin dış cephesini ve çatısını kontrol ettim. Birkaç kiremit uçmuştu ama ciddi bir hasar yoktu. Kasırga Miami’nin uzağından geçmişti ama yine de tesisatlara zarar vermiş olmalı ki elektrikler kesikti. Nitekim bir hafta boyunca elektriksiz kaldık.
Miami’ye iniş yapalı birkaç saat olmuştu ki patronum beni aradı ve ofise gelmemi istedi. Kasırgadan çok etkilenen Fort Myers şehrine gitmem, etkilenen elektrik hatlarının, trafik sinyalizasyonun ve trafik işaretlerinin tamir edilmesi işlerini denetlemem, kullanılan malzemeyi tespit etmem ve yapılan işin kalitesini onaylama görevini ifa etmem istendi.
Nitekim sabah 6’da Fort Myers şehrinde işbaşı yaptım. İki hafta boyunca 7 gün aralıksız ve günde yaklaşık 14 saat çalıştım. Çalıştığım her saatin parasını aldım. Akşamları kaldığım otel ve yediğim yemek için de belirlenen harcırahı aldım.
Tamir işlerini yapan 3-4 kişilik küçük bir ekipti. Başka bir eyaletten bu iş için gelmişlerdi. Gerekli materyali ve ekipmanı yanlarında getirmişlerdi. Kendi kendilerine yetebiliyorlardı. Federal Emergency Management Agency (FEMA) (Federal Acil Durum İdare Ajansı) onlara mukavele vermişti. Mukavele şartları ve hangi işe ne kadar ödeneceği önceden belirlenmişti. Dolayısıyla şartlara haiz olan her müteahhit işe hemen girişebilirdi. Devlete çalışacakları için ödemeleri garanti altındaydı. Ayrıca ne kadar çalışırlarsa o kadar para kazanacaklardı.
Aynı FEMA benim çalıştığım şirkete de mukavele vermişti. Ama bu mukaveleler bir kaç senede bir yenilenen tarz kontratlar. Yani FEMA daha doğal afet gelmeden hazırlığını yapıyor, afet sonrası kullanacağı mühendislik firmasını seçiyor, ve ihtiyaç halinde hemen gelmesi şartıyla kontrat veriyor.
Yukarıda anlattığım gibi FEMA felaket öncesi planlarını ve hazırlıklarını yapıyor, kontratlarını veriyor ve olması muhtemel bir afette sürprizleri asgariye indirerek anında müdahale etme kabiliyetini elde ediyor.
Bizde FEMA’nın karşılığı AFAD, yani İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. AFAD’ın eminim bir planı vardı yaşadığımız Kahramanmaraş depremleri öncesinde. Ama biz sade vatandaşlar bu planların detaylarını bilmiyoruz. Aslında her şey yolunda gitseydi bilmemize de gerek yoktu. Lakin sıkıntıların yaşandığı bir gerçek.
Yaşanan deprem felaketinin ardından başlanan arama kurtarma çalışmalarındaki zorlukların boyutlarını rakamlarla da anlamaya çalışalım.
Uzmanlara göre her bir enkazda başarılı bir arama kurtarma çalışması yapabilmek için en az 3 vinç, 3 ekskavatör, 3 kepçe, 10 Hilti (beton kırma makinası), 10 spiral (demir kesme makinası) ve 20 kişiden oluşan profesyonel bir ekip gerekiyor. Kahramanmaraş depremlerinde hemen yıkılan bina sayısı yanılmıyorsam 20 bin civarında. Yani yaşanan depremlere dört dörtlük müdahale edebilmek için 60 bin vinçe, 60 bin ekskavatöre, 60 bin kepçeye, 200 bin Hilti’ye, 200 bin spirale ve 400 bin profesyonel kurtarma elemanına ihtiyaç vardı. Ve tüm bu ekipman ve elamanların doğru yerde, doğru zamanda, doğru sayıda ve hazır kıta beklemeleri gerekiyordu.
Bu kadar sayıda ekipmanı satın alma maliyeti benim hesabıma göre yaklaşık 500 milyar TL. Türkiye'nin 2023 yılı bütçesi, 4 trilyon 470 milyar lira olarak kabul edildiğine göre bütçenin onda birinden fazlası. Böyle bir araç parkına dünyanın en büyük inşaat şirketleri bile sahip değil. Bu araçları barındıracak kapalı alan, devamlı bakım yapması gereken personel, yedek parça, vesaire gibi masrafları da cabası.
Görüleceği gibi bu ekonomik ve fiziksel olarak fizibilitesi olmayan bir çözüm. Peki fizibilitesi olan bir çözüm var mı? VAR. Bundan sonra olacak depremlerde belki bir yardımı olur düşüncesiyle çözüm önerilerimi sıralamak istiyorum.
- AFAD her vilayette devlet ve özel sektörde bulunan vinç, ekskavatör, kepçe, Hilti ve spirallerin bir envanterini çıkarır ve bu listeyi her sene yeniler.
- AFAD bu listedeki ekipmanı kullanacak profesyonel elemanların da isimlerini kaydeder. Bu listeyi de her sene günceller.
- AFAD bu ekipmanların sahibi olan şirketlere birer kontrat verir. Bu kontrata göre AFAD afet sonrasında bunları kullanıcıları ile birlikte hizmetine alır ve bunun karşılığında her ekipman başına tipine göre günlük kira bedeli, her eleman için de sınıfına göre belirlenecek saat başı ücreti vermeyi taahhüt eder. Bu mukaveleler de her sene enflasyon ve piyasa şartlarına göre güncellenir.
- AFAD her vilayette o ilin nüfusuyla orantılı olarak belirlenecek sayıda ve gerekli fiziki şartlara haiz sivil vatandaşı “görev başı bordro” altına alır ve onlara konsantre bir “afet sonrası arama ve kurtarma” eğitimi verir. Bu eğitimi her sene tekrarlayarak bilgilerini tazeler. AFAD bu sivillere eğitimde oldukları günler için bir ücret öder. Ayrıca arama kurtarma çalışmaları yaptıkları zaman da mesai ücreti verir.
- AFAD afet sonrası o bölgedeki ekipmanları, onları kullanacak elemanları ve sivil görevlileri koordine eder, anında sahaya sürer ve arama-kurtarma çalışmalarını başlatmış olur.
- Afet sonrası ekipmanını vermek istemeyen veya saklayan işyeri sahiplerine ve arama kurtarma çalışmalarına geçerli bir mazereti olmadan katılmayanlara çok ağır para ve hapis cezası verilir.
Okuyuculardan bazıları “yahu sen de herkese para dağıtıyorsun, deprem sonrası herkes gönüllü çalışsın” diyebilir. Ama bence yanılır. İnsanlara yaptıkları işe karşılık bir bedel ödemeyi taahhüt ederseniz o insanı şevklendirir ve motive edersiniz. Çünkü neticede hem hayat kurtaracak hem de para kazanacaktır. Doktorlar gibi!
Kusura bakmayın biraz uzun oldu ama epeydir yazmak istediğim bir meseleydi bu. Arama kurtarma çalışmaları bittikten sonra yazmayı uygun gördüm. Bu vesileyle depremlerde şehit olan tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, geride kalanlarına sabır ve metanet diliyorum.
Bu yazının video versiyonu için: https://youtu.be/aIXo5lfhFPY