Uyuşturucu kullanımı bütün dünyada artıyor. Çünkü tüm polisiye tedbirlere rağmen artık hem çok daha ucuz, hem çok çeşitli, hem de temini daha kolay. Psikolojik bozuklukların, kişisel tatminsizliklerin ve yalnız yaşayan insanların sayılarının artması da uyuşturucu bağımlılığını arttırıyor. Tüm dünya bu savaşı veriyor ama bir başarı sağlanabilmiş değil. Bu mücadelenin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını düşünen hatırı sayılır bir kesim serbest bırakılmasını ve hatta kanuni hale getirilerek vergi geliri sağlanması bile tartışılıyor. Nitekim Amerika’daki birçok eyalet esrar ekimi, hasadı, satışı ve kullanımını serbest hale getirdi.
2018 yılında Meksika’nın eski başkanı Felipe Calderon’un konuşmacı olduğu bir programa katıldım. Şu bilgileri verdi: “Amerika’da uyuşturucu madde bağımlılığı günden güne artıyor. Amerikan toplumunun %10.5’i kullanımı yasak olan uyuşturucu madde kullanıyor. Amerikalıların %49.5’u hayatında en az bir kere uyuşturucu madde kullanmış.” Ardından şunları ekledi: “Amerikalılar uyuşturucu problemi için bizi suçluyor ama haksızlar. Çünkü nasıl Meksika’dan Amerika’ya uyuşturucu kaçakçılığı yapılıyorsa Amerika’dan da Meksika’ya ağır silah kaçakçılığı yapılıyor. Yani bir kısır döngü var.”
Türkiye’deki durum bu kadar vahim olmamakla beraber yine de kötü. Emniyet Narkotik biriminin 2019 yılında hazırladığı rapora göre araştırmaya konu olan kesimin %3,1’i hayatında en az bir kere madde kullanmış, bunların %94’ü erkek, %6’sı ise kadınmış ve bunların üçte ikisi 15-34 yaş grubundaymış. Madde kullanımına başlama yaş ortalaması 19. Eğitim düzeyine göre en yoğun kullanım ise %29.9 ile lise mezunlarında. Ne yazık ki ülkemizde de uyuşturucu ve silah el ele yürüyor. Silahlı suç işleyenlerin çoğunun uyuşturucu bağımlısı olması bir tesadüf değil. PKK’nın uyuşturucu madde üretip Avrupa’ya kaçak yollarla sattığını ve elde ettiği paralarla Avrupa’dan silah satın aldığını da hepimiz biliyoruz.
Bu rakamlara bakılarak ülkemizde narkotik madde kullanımının batıdaki kadar büyük bir sorun olmasa da toplum sağlığı ve güvenliği bakımından önemli bir problem olduğu ve üzerinde titizlikle durulması gerektiği fark ediliyor. Yatıştırıcı, sakinleştirici, uyku verici, vücut geliştirici, dikkati etkileyici veya arttırıcı madde kullanımı, yani “ilaç suistimali” de yükselen bir sorun. O yüzden bu tip ilaç tüketiminin denetlenmesi ve kontrol edilmesi şart.
Amerika’daki diğer büyük bir sıkıntı da ferdi silahlanma. 1789’da kabul edilen Amerikan Anayasası’na göre 18 yaşını geçen bir birey silah satın alabiliyor ve üzerinde bulundurabiliyor. Silahlanma kontrolü o kadar az ki, bir dostumun 10 sene önce şizofren teşhisi konmuş oğlu yarı otomatik bir tüfek satın alabilmiş. Aynı kişi 2019 yılının Eylül ayında bir komşu evin duvarına ateş açmış. Şikayet üzerine gelen polislere de ateş etmiş. Polislere ciddi bir şey olmamış ama yine de öldürmeye teşebbüsten hapse atıldı. Babası oğlunun şizofren olduğunu ve dolayısıyla suç işlemeye yetkin olmadığını ispat için uğraşıyor.
Masum vatandaşları ve özellikle öğrencileri hedef alan katliamlardan sonra Amerikan halkı infial ediyor ve silah satışının kontrol altına alınması için gösteriler düzenleniyor. Ama yaşananlar bir hafta sonra unutuluyor ta ki yeni bir katliam olana dek. Silah kontrolü için çıkarılması istenen kanunlara silah lobilerinin mani olduğu doğru. Ama bence asıl mesul olanlar silah meraklısı insanlar. Birçok tanıdığım var özel silah koleksiyonu olan. Gelin görün ki çok silah olunca silahlı ölüm sayısı da artıyor.
Uyuşturucu ve silah ortak noktası tahmin edebileceğiniz gibi “para”. Kanunlara aykırı olduğu, yüksek risk içerdiği için ve bağımlılarının fiyatı ne olursa olsun satın alacağı için uyuşturucu ticaretinde çok para var. Kişisel silah üretimi de kontrol altında olduğu için silah kaçakçılığı karlı bir iş. Paragöz, risk sever, kısa yolla köşeyi dönmek isteyen ve kanun tanımayan insanlar bitmedikçe, ki bitmez, bu iki sorun da ne yazık ki devam edecek gibi görünüyor.