NEW YORK- Dünya liderlerini BM Genel Kurulu vesilesiyle ülkesinde ağırlayan ABD Başkanı Barack Obama'nın durumu iç açıcı değil; hiç değil. Birinci döneminin yarısı dolmadan toplumdaki desteğini onun kadar kaybeden pek az ABD başkanı olmuştur. Şimdi hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Senato'da çoğunluğu elinde tutan partisinin iki ay içerisinde yapılacak seçimlerde üstünlüğü kaybetmesiyle daha da büyük bir darbe yemesi bekleniyor Obama'nın...
Hangi konu ele alınsa ABD'nin dünya liderliğinin sallantıda olduğunun mesajları geliyor da, seleflerinden Bill Clinton'un pek çok alanda kendisinden daha iyi olduğunu iddia eden başkanlık yarışındaki rakibine karşı vaktiyle kullandığı "Her şeyin başı ekonomi, aptal..." tespiti onun için daha da geçerli. Yüzde 3'ün üzerine çıkması beklenen büyüme rakamı şimdiden yüzde 1,5 olarak revize edildi bile. Global ekonomik krizden çıkılacağı yolundaki umutlar yok oldukça lidere karşı olan hisler de olumsuzlaşıyor.
ABD başkanı başka ülkeler halkları nezdindeki popülerliğini kendi ülkesinde koruyamıyor.
Oysa daha önceki başkanların el atmaktan çekindiği ABD'ye özgü kronik sorunların üzerine gidebildi Obama: Sağlık ve sosyal güvenlik alanında reform mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirdi; mali alanda alınmasını öngördüğü tedbirler de yerinde; eğitime el attı ve sonuç alacağa da benziyor... Ülke ekonomisinin iki yakasını biraraya getirmek için Irak ve Afganistan'dan asker çekme gerektiğinin farkındaydı; Irak'taki askerleri geri çağırdı, Afganistan için verdiği "2011 sonu" vaadini de tutacağa benziyor.
Görüldüğü kadarıyla, "Bir dönem daha başkan seçileyim" diye bir derdi yok Obama'nın; başkanlıktaki ilk dört yılını, ABD'nin birikmiş ve politik sonuçlar doğuracağı bilindiği için el atılmayan sorunlarından hiç değilse belli başlılarını çözmek için değerlendirmek niyetinde gibi.
Yakın dönemlerde böylesine politikaya boşvermiş, 'konulara kilitli' bir başkan görmedi ABD...
Politika ve politikacılar kendisini sevmediler; kendi partisinin politikacıları bile... Ülkesinin sistemi gereği kafasındaki reformları gerçekleştirmek için Kongre'nin desteğine ihtiyacı var ve ne zaman yolu Kongre'ye düşse ciddi engellerle karşılaşıyor Obama. İşsizliği azaltmak, ekonomiyi doğru yönetmek için bütçe açığı ve borçlanma konusunda Kongre desteğine ihtiyacı var; partisi tam destek vermediği için istediğini gerçekleştiremiyor. İklim değişikliği tehdidine karşı uluslararası mükellefiyetlere taraf hale getirmek istiyor ülkesini; Kongre yapmak istediklerine ters bakıyor.
Kongre'den geçirmeyi başardığı sosyal güvenlik yasasını uygulatmasına bile engel çıkarıyorlar.
Üstüne üstlük bir de toplum desteği azalıyor ve hemen her alanda yalpaladığı hissediliyor; özellikle de ülkesindeki Müslümanlar ile İslâm Dünyası'nı ilgilendiren konularda: 11 Eylül (2001) saldırılarında yıkılan ikiz kulelere yakın bir yerde inşa edilmek istenen İslâm Kültür Merkezi'ne içinde mescit bulunacağı için karşı çıkanları ayıplamıştı Obama; sözlerini hafifletmek zorunda bırakıldı. Başkanlığa geldikten kısa süre sonra gittiği Kahire'den seslendiği İslâm Dünyası'na verdiği sözler de havada kaldı.
Neredeyse bütün kredisini harcamayı göze alarak başlattığı 'Ortadoğu Barış görüşmeleri' ise, İsrail'in tavrı yüzünden, çıkmaza girmeye aday. Barack Obama'nın Beyaz Saray'daki varlığını ve "İslâm'a hoşgörülü olduğu" algısını kendi lehine kullanmak üzere olmadık işler yapıyor İsrail; politik açmazları yüzünden Obama bunlara ses çıkartamıyor.