Dünya üzerindeki gizli oluşumları bilmeden olayların gerçek yüzünü görmek mümkün olmaz. Hele bir de medyaya intikal eden olayları çıplak haliyle değerlendirilecek olursak haberlerden haberdar olmuş değil aksine belli mihrakların yönlendirmesine ve güdümüne bilerek ya da bilmeden girmişsiniz demektir. Bu bakımdan olayları sadece söylenenlere ve görülen şekillerine bakarak doğru değerlendirmek mümkün olmaz. Özellikle uluslararası olayların genellikle görünen ve görünmeyen iki yüzü vardır... Daha doğrusu ortada görünenlerle görünmeyen belirleyiciler farklı olabilir.
Diyebiliriz ki Hristiyan Batı dünyası yüzlerce yıldan beri bir takım gizli buna ister dernek ister yapılanma deyin oluşturmuştur. Birçok ülkede iktidarların belirlenmesinden bir taktım savaşların körüklenmesi ve düzenlenmesinde bu gizli oluşumlar belirleyici olmuştur.
Hemen belirtelim ki dünya üzerindeki pek çok olayın belirleyicisi olsalar da bu oluşumlar yenilmez değildir. Önemli olan bunların farkında olmak, hedeflerini bilmek gerekir. Bunu bilmesi gerekenler ise sıradan vatandaşlardan ziyade ülkelerin yönetiminde rol alanlardır.
Yeryüzünde yüz yıllardan beri faaliyet gösteren gizli oluşumlar çeşitli adlar altında faaliyet göstermektedirler ve bunlar büyük çoğunluğu itibariyle gizli bir yapılanmaya sahiptirler. Adlarının, hatta bazı ülkelerde yapılarının biliniyor olması onların gizlilik özelliğini ortadan kaldırmaz.
Bütün bunları hatırlatmaktan maksadım medyaya yansıyan bazı haberler oldu. Bu haberlerden ilki bir Amerikalı gazetecinin, "Amerikan ordusunda Opus Dei üyeleri var" şeklindeki sözleriydi. ABD'li gazeteci Seymour Hersh, bazı Amerikalı generallerin kendilerini Haçlılar gibi gördüklerini söylüyor ve bu generallerin Opus Dei isimli Katolik bir Hristiyan mezhebine mensup olduklarını iddia ediyor.
Opus Dei (Tanrının İşi) adlı bu örgüt İspanyol asıllı Katolik Papaz Escrive tarafından 1928 yılında kurulmuştur. Başlangıçta bir Avrupa mezhebi iken kısa süre sonra milyarlarca dolara sahip merkezi New York'da bulunan dünyanın en zengin kilisesi haline gelmiştir. Bazılarınca "Papa'nın Kutsal Mafyası" olarak nitelendirilen bu oluşum Avrupa'da İspanya ve Almanya'da oldukça güçlüdür. Almanya'da bu örgütün faal olduğu şehirlerde geçmiş yıllarda Müslümanların oturdukları binalarda çıkan yangınlar dikkat çekici olmuştur. Opis Dei müritlerinin bu örgütün üyesi olduklarını açıklamaları kesinlikle yasaktır. Bu bakımdan gizli bir yapılanmaya sahiptirler. Diyebiliriz ki Opus Dei Haçlı Seferlerinin ardından başlangıçta Kudüs'e gidecek olan Hristiyan hacıların güvenliğini sağlamak iddiası ile kurulduğu belirtilen daha sonraları Avrupa'ya geçerek pek çok ülkede yönetimleri belirleyen, bugünkü bankacılığa benzer yapılanmayı oluşturup para piyasasını tamamen ele geçiren Tapınak Şövalyeleri'nin bugünkü devamı görünümündedir. Çünkü, uzun yıllar Avrupa'da pek çok ülkede Papa'nın da desteği ile gücü elinde bulunduran Tapınak Şövalyeleri Masonlarla da işbirliği yapmışlardır. Daha sonraları özellikle Fransa'da takibata uğrayıp mensupları ağır cezalara çarptırılınca değişik adlar altında faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Malta Şövalyeleri bunların içinde en çok bilinenidir. Ancak, Tapınak Şövalyelerinin ardından Papalığın desteğini almış Avrupa'da pek çok şövalye örgütü oluşturulmuştur. Bunların hemen hepsi de İslam Dünyasına karşı desteklenmiştir. Özellikle de Endülüs İslam Devletine karşı bu şövalye örgütleri faaliyet göstermişlerdir. Bu örgütlerin öncelikli hedefi Avrupa'daki İslam varlığına son vermek, daha sonra da yer yüzünden İslam varlığını yok etmekti. Kısacası Papalık tarafından organize edilen Haçlı Seferleri ile istediği hedefe tam olarak ulaşamayınca bu defa bir takım gizli örgütlere destek vermiştir.
Olayın bu boyutu bilinmeden bir gazetecinin Amerikan ordusu içinde Opus Dei üyeleri var demesinin fazlaca bir anlamı olmayabilir. Ama Opus Dei örgütünün Haçlı zihniyetinin günümüzdeki temsilcilerinden oluştuğu düşünülürse Irak'ın ve Afganistan'ın işgali, İsrail'in sınırsız bir şekilde desteklenmesinin sebebi daha iyi anlaşılacaktır. Hatta, son zamanlarda seslerini birlikte yükselten İsrail ile Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan'ın, ardından Ermenistan ile Yunanistan'ın birlikteliklerinin sebebi de çok net anlaşılır.