Bu yazının muhatabı ne Ümmetin bir parçası olan İran halkı ne de normal, masum Şia mezhebinden olan Müslüman insanlardır. Yazının muhatabı tarihteki şah yönetimleri ile Humeyni’den sonra İran’ı yöneten Ayetullahlar (mollalar) ve bu rejimin yöneticileridir.
İran Devrimi olduğu zaman 1979 da bizler Erzurum’da Üniversite okuyorduk. MTTB grubu içindeydik. Aynı zamanda Akıncı idik. İran’daki gelişmeleri o günün iletişim araçları (radyo, gazete, tv.) ile elimizden geldiğince takip ediyorduk. Humeyni’nin İran’a gelişi, devleti ele alışı bizlerde büyük bir heyecan yaratmıştı. Bu devrime çok sevinmiştik.Bizler şöyle düşünüyorduk daha doğrusu hayal ediyorduk: " İmam (iran) sayesinde Dünya müslümanları bir nefes alacak, mesela İran, Afganstana giren ve Afgan halkına zulmeden SOVYETLERE diz çöktürecekti... Odalarımızda teyplerden İran marşları dinliyorduk. (bunların başında Ey rehber ey rehber marşı vardı) İran’a, Humeyni’ye, İran halkına büyük bir sempati ve sevgi duyuyorduk. Bizler bu devrime sevinirken solcular, milliyetçiler, batıcılar hem bize kızıyorlar hem de bu gelişmeye müthiş olumsuz bakıyorlardı.( Ne komik bir durum değil mi? Bu gün her şey tersine işliyor. Yani Türkiye’deki Dindar insanlar İran’a karşı çıkarken solcular, Kemalistler, bazı liberaller İran yanlısı olmuş.Aradaki farka dikkat edin. Bizler İranı ABDye Batıya karşı olduğunu zannetttiğimiz zaman destekliyorduk. Bu gün tersi olduğu için karşısına geçtik. Bu gün İran yanlısı olanlar İran’ın Batıyla Rusya’yla içli dışlı olduğu dönemde destekliyorlar.O zaman emperyalizme karşı olan kim? ) İran devrimi olduğu zaman Türkiye’deki sol basının başlıkları ile bu gün Başta Cumhuriyet gazetesi olmak üzere sol basının İranla ilgili manşetlerini karşılaştırırsak çok komik bir durum ortaya çıkar.
Bizler yani üniversitede okuyan dindar gençler o günün şartlarında ne tarihi olguları tam değerlendirebiliyorduk ne de İran’ın ve Şia’nın mazisinden haberimiz vardı.(Türkiye'de ise din ve dindarlar üzerinde baskı kurmuş bir rejim mevcuttu. Mesela İHL mezunları Erzurum A.Ü hariç hiç bir üniversiteye alınmıyordu.) Sadece duygularımızın estirdiği rüzgârın tesirine kapılmıştık. Adeta bir Felix Culpa yaşıyorduk. Humeyni’nin söylemleri, Müslüman (şia)Devrimcilerin açıklamaları akıl süzgecimizden geçmeden doğrudan kalbimize ulaşıyor ve orada büyük bir coşkuya sebep oluyordu.
1979 da bölgede (dolayısı ile dünyada) iki büyük hadise meydana gelmişti. Bunlardan biri Şubat 1979’ daki İran Devrimi, öteki 24 Aralık 1979 da Sovyetlerin Afganistan'a girmesi idi. İran Devletinin, dolayısı ile Humeyni’nin slogan şeklinde sözleri bu gün bile besberrak aklımda: "La garbiye, la şarkiyye islamiyye İslamiyye "," Büyük Şeytan ABD, Küçük Şeytan Rusya…" Bunlardan hemen aklıma geliverenler. Hey gidi günler hey. Aradan yıllar geçti. İran rejimi, Humeyni sistemi devrim sırasında söylediklerine zıt gelişmeler icra etti etmeye de devam ediyor.
İran tıpkı tarihinde, tıpkı şah döneminde olduğu gibi Humeyni döneminde de Kafirlere, başta ABD AVRUPA RUSYA VE ÇİN olmak üzere söz söylemekten başka hiçbir zararlı eylem yapmadı. Lakin başta Irak (Saddam) olmak üzere, Afganistan, Pakistan, Suriye, Yemen… Gibi diyarlarda Şia mezhebinden olmayan Müslümanlara büyük zararlar verdi. Buna karşılık Humeyni rejimi, ne “büyük şeytan” dediği ” ABD’ye ve onun bölgedeki sıkı müttefiki İsrail’e, ne Küçük Şeytan dediği Rusya’ya ve onun müttefiklerine hiçbir zarar vermedi. (lübnandaki Hizbullahın İsraille savaşı hariç) Aksine görünüşte onlarla düşman gibi görünürken onlarla gizli antlaşmalar yaparak dün IRAKI ele geçirdi, bu gün Suriye’yi elde etmek üzere. Afganistan’da, Azerbaycan’da, Yemende, bazı körfez ülkelerinde aynı sinsilikle ŞİA siyaseti izleyen İran’a sormak lazım: Sen dini (islami) bir devletsen şimdiye kadar, tarihinde kaç kâfir ülkesini İslam’a kazandırdın? İslam diyarlarına karşı yapılan kaç kâfir saldırısına engel oldun? Şimdiye kadar yaptığın savaşlarda kaç George, kaç Hans, kaç Mişon öldürdün? Buna karşılık kaç Ahmet, kaç Mehmet, kaç Hüseyin, kaç "Zeynep, kaç Ayşe..." katlettin? Hafız ESED Hama’da 40 bin Müslümanı katlettiğinde niçin ses çıkarmadın? Türkiye’deki Müslüman çoğunluğun kahir ekseriyeti Saddam zulmüne tepki vermiş ( onu Sünni diye desteklememiştir) Halbuki İran BEŞŞAR zulmünü ölümüne desteklemeye devam ediyor.
O zaman, dünün aldatılmışları olan bizler İran rejimine şu soruyu sorma hakkına sahibiz: ” Büyük şeytan ABD” “Küçük şeytan Rusya” ise Ortanca şeytan kim? İranlıların ve iran politikalarını destekleyen insanların, Türkiye’nin batı safında (nato üyeliği ve AB ye üye olmak isteği) yer almasını bu soruya karşı karşı kontra soru olarak soranlara da şu cevabı vermek lazım: Türkiye 1930 lardan beri İslami bir devlet olmadığını LAİK bir devlet olduğunu resmen ve uygulamalarında göstermiş bir devlet. Bu nedenle bu soru doğru bir soru değildir.
Not: Bütün bunlara rağmen Türkiye ne İran’la ne ne başka bir İslam ülkesi ile savaşmamalı. Çünkü esas aktör bunlar değildir. Esas aktör Batı (yani Avrupa ile ABD ) ve Rusya’dır. Tarihte ki Osmanlı Safevi savaşları sırasında Osmanlı bir numarada, Safeviler ise ikinci sırada idi. Yani başrolde idiler. ya şimdi?