Bazı arkadaşlarımız, 7 Şubat'ta olan biteni "7 Şubat darbesi" diye niteliyor, hükümetin aldığı tavrı da bu darbe girişimine karşı e-muhtıra benzeri bir demokratik püskürtme harekâtı olarak tanımlıyorlar
Eh, tanımlasınlar, ne olacak ki!
-Demokratik bilinci geliştirmiş olurlar, bu da kötü sayılmaz mı demeli?
Olabilir ama bir anti demokratik odak bulmak kaydıyla...
E-muhtırada, o bildirinin altında, "Genelkurmay Başkanlığı" gibi bir imza vardı. Orada da imzasına sahip çıkan Org. Büyükanıt vardı. Büyükanıt henüz soruşturmaya tabi tutulmadı.
Peki "7 Şubat darbesi"nin arkasında hangi odak var?
Savcı artı emniyet mensupları mı?
Sadece onlar mı?
Büyükanıt dediğinizde, o Silahlı Kuvvetleri temsil etmekteydi ve onun da darbe geleneği vardı.
Savcı ve emniyet camiasında MİT'ten yola çıkıp Başbakan'ı vuracak olan odak hangisidir?
Savcı ve emniyet birimleri kullanılmışlar mıdır yoksa bizzat örgütlenmenin içinde midirler?
Savcı ve emniyet görevlileri, böyle bir darbenin asli veya fer'i failleri olarak yargı önüne çıkarılmalı mıdır?
Yani, aklım almadığı için sorma gereği duyuyorum.
Yani "darbe" deyince içini doldurmak gerektiği için soruyorum.
Şu darbeci odağı bulalım bir
Çünkü "darbe" dediğinizde, ardından onu püskürtme harekâtı bekliyorsunuz ve onun da anlı şanlı olması için, epeyce bir kişinin-odağın üzerine yürümeniz gerekiyor.
Aslında sokaktaki herhangi bir vatandaş olsanız gene sormam ama böyle bir yorumu, "hükümete çok yakın" görülerek değerlendirileceğini bilerek yapıyorsunuz, dolayısıyla bir anlamda yorumunuz hükümetin yorumu gibi algılanıyor.
7 Şubat olayını gerçekten hükümet de bir "darbe girişimi" olarak mı algılıyor?
Gerçekten kim var bu darbe girişiminin arkasında?
Yoksa Hüseyin Gülerce'nin çok inanarak söylediğine ihtimal vermediğim şey mi oldu?
Yani "Savcının önüne İsrail gizli servisi MOSSAD bazı belgeler koydu, savcı da o belgelerin gereğini yapmak zorunda mı kaldı?"
Savcının hamlesini yadırgayan, anlamsız, yanlış bulanlardanım. MİT Başkanı Hakan Fidan'ın MİT bünyesinde ciddi bir restorasyon yapacağına inananlardanım. MİT'te, emniyette, İsrail'de şurada burada, ona karşı her türlü hinoğlu hinliğin yapılabileceğini düşünenlerdenim. Ama tüm bunlardan "bir darbe" projesi çıkaramıyorum.
Hele, savcının ve emniyet mensuplarının olağan şüpheli "cemaat"le ilgileri var sayılarak ortaya konan bir "darbe tasavvuru"nu aklım almıyor.
Hükümeti bir camianın üzerine sürmek
Peki bu yaklaşımı yadırgamasam, önemsemesem, es geçsem, uçuk bir faraziye gibi görüp, tebessüm etsem olmaz mı?
Bu arkadaşlara konduramıyorum ama bu tarz yaklaşımın, hükümeti bir "camia"nın üzerine sürme gibi bir projenin uzantısı olma riski var. Yani hükümete değil ama bir camiaya darbe! Belki hükümete de, bir camia ile arasını açma, dolayısıyla toplum tabanını çatlatma darbesi!
Yani şöyle düşünelim:
Hükümet diyelim bu işi o camianın eseri saydı ve bürokraside o camiaya bağlı olduğu farz edilen kişileri tasfiyeye yöneldi. Tasfiye mantığı işlemeye başladığında, bu işlerde illa şuna buna bağlı olmak gerekmez, kuru yaş pek çok kişi yanar, üstelik tasfiyeyi yürütenler, hükümetin hiç etkisi olmadığı durumlarda bile hükümet adına tasfiye yapar. En azından o camia, toptan bir tasfiyeye maruz kaldığı kuşkusuna kapılır ve o "camia" da, tavır koymak zorunda kalır!
İstenen bu mudur?
Ayrıca hükümeti aşırı güç vehmine zorlamak da hükümete bir darbedir!
Bence makulü, sağduyuyu, teenniyi kaybetmemek, yolun daha çok uzun olduğunu unutmamak gerekir