28 Şubat sürecinde dönemin iktidarına ve siyasilerine savaş açan, askerleri kışkırtan ve hem o dönemde mağdur edilerek YAŞ kararları ile sorgusuz sualsiz mesleklerinden re’sen emekli edilen binlerce asker, sivil memur ve de dönemin siyasilerini hedef haline getirerek 28 Şubat post Modern Darbesine zemin hazırlayan eyyamcı medya yine işbaşında.
3 Eylül 2012 tarihinde Aydınlık gazetesinin yalan haberi ile ortaya atılan ardından Milliyet gazetesi ve 28 Şubatçı Uğur Dündar'ın köşe yazıları ile devam eden süreçte SADAT Uluslararası Askeri Danışmanlık ve İnşaat A.Ş. ve kurucuları hedef alınmış ve AKP ile ilişkilendirilerek 28 Şubat sürecine benzer bir karalama faaliyetine başlanmıştır.
Çamur at izi kalsın türünden gerçekler bilinmeden ve yapılan açıklamalara aldırış etmeden sürdürülen kampanya aslında SADAT A.Ş.nin tanıtımına katkıda bulunacaktır. Kuruluşu ve faaliyetleri tamamen yasal olan ticari bir şirketin hedef gösterilmesi ne ticari etik açısından nede basın açısından makul sayılabilecek bir durum değildir.
http://www.sadat.com.tr/ sitesinden şirketin faaliyetleri ve bu güne kadar yapmaya çalıştıkları ve hedefleri kolaylıkla görülebilecektir.
Uluslar arası faaliyette bulunan bir şirket her iki ülkenin ticari normları ve stratejik konuları baz alınarak yürürlüğe konulabilir. Hele hele askeri danışmanlık konusu hem Milli Savunma Bakanlığının hem de muhatap alınan Ülke Savunma Bakanlığının karşılıklı mutabakatı olmaksızın ele alınması ve yürütülebilmesi mümkün değildir.
Bu gün Dünya üzerinde 70’in üzerinde benzeri olan ve tamamen legal olan şirketler dünyanın pek çok ülkesine bedeli mukabil hizmet vermekte ve faaliyetlerine yasal zemin üzerinden devam ettirebilmektedirler.
Bu konuda SADAT A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı E.Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ’nin açıklamalarına bakmak yararlı olacaktır.
“SADAT A.Ş. Merkezi, Aydınlık Gazetesinin başlattığı, taraflı maksatlı ve iftiraya varan iddialar ihtiva eden 03 Eylül 2012 tarihli gazetesindeki yazısından sonra, basınımızın ilgi odağı haline geldi ve özellikle 04 Eylül 2012 günü yazılı ve görsel basın mensuplarımızı merkezimizde bilgilendirmeye çalıştık.
Bu arada, Ulusal Kanal muhabirinin röportaj talebini de kabul ettik. Beklentimiz, doğruları anlatınca, yanlış yapmaktan vazgeçecekleri istikametinde idi.
Aynı düşünce ile, Şirketimizin önüne gelip bizi protesto girişiminde bulunan, İstanbul İl Başkanı önderliğindeki İşçi Partisi grubunun temsilcilerini, başka bir Televizyon Kanalının muhabirleri ile röportaj çekimi yapıldığı halde, görüşmek üzere odamıza davet ettik.
Ama maalesef ne Ulusal Kanal muhabiri ve Televizyon yöneticilerinden, basın mensuplarında olması gereken, objektif habercilik ilkelerini; ne de “ Yasadışısınız, burayı dağıtmaya geldik” diyen, söz konusu parti yöneticilerinden, siyasetçide olması gereken ülke menfaatlarını öne çıkaracak geniş bakış açısını göremedik.
İlgili Parti temsilcileri, yapılmakta olan televizyon çekimi tamamlanıncaya kadar, birkaç dakika bekleme sabrını gösteremeyerek, Şirket merkezini terk etmişlerdir. Şirket önüne gelişleri, çıkardıkları kuru gürültü ile çevreye rahatsızlık vermekten ileri gidememiştir.
Röportajda, Aydınlığın iftiralarını doğrulatmaya çalışan Ulusal Kanal, açıklamalarımızın başını sonunu keserek ve anlaşılmaz hale sokarak Gazetenin kuyruğuna takılmış ve yanlı yayınını iki gündür sürdürmektedir.
Bizi haber yaptıkları ilk sayılarında Şirket Merkezimizi “Kontrgerilla Merkezi”, yayının ikinci, üçüncü ve dördüncü gününde “Gladyo Merkezi”, beşinci gününde de “İslamcı Gladyo Merkezi olarak vasıflandıran Aydınlık yalan, iftira ve hayal mahsulü yayınlarını beşinci günde de devam ettirmiştir.
İlk günkü yayınlarında ileri sürdükleri iftiralarına ilk açıklamamızda yeterli cevap verilmişti.
İkinci günde Web Sitemizden alınan bilgi ve görüntülerin yanı sıra, bizim “Ulaşlı Kampında keşif yaptığımız iddia edildi. Böyle bir şey söz konusu değildir. Ulaşlı Kampının bulunduğu bölgeye hiç gitmedim. Halen yerinin neresi olduğunu da bilmiyorum. Böyle bir yalanı nereden bulup yazıyorlar şaşırmamak mümkün değil.
Üçüncü gün de, danışmanlarımız ve çalışanlarımız arasında bulunan, E. SAT B.çvş. Mehmet Emin Koçak hakkında gerçeği çarpıtan ve yansıtmayan haberlere yer verildi. Aslında B.çvş Mehmet Emin Koçak mağdur edilmiştir. Poyrazköy'de gömülü mühümmatı ihbar eden bulunamayınca suç, amirleri tarafından, M. Emin Koçak ile birlikte inançlarını yaşama gayretinde olan diğer üç arkadaşı üzerine atılmış, kanıt bulunamayınca ceza vermek için bahane aranmış, ABD'de açılacak Savunma Sanayi Fuarında SAT Malzemelerindeki gelişmeleri tespit amacıyla katılmak için izin aldığı halde, Fuar tarihindeki değişiklik nedeni ile Yurt dışına çıkış tarihi farklı olduğu için bu suç sayılmış ve cezalandırılmıştır. 28 Şubat döneminde inançlarından dolayı yürlerce subay ve astsubay nasıl silahlı Kuvvetlerden çıkarılmışsa, M. Emin Kocak da benzer şekilde linç işlemine tabi tutularak, izinsiz yurt dışına çıktığı bahane edilerek kendisine disiplin cezası verilmiş ve emekli olmak zorunda bırakılarak mağdur edilmiştir.
SADAT A.Ş. Genel Kurulunda Yönetim Kurulu üyesi olarak seçilen E.J.Yzb. Bülent Demir, işlerinin yoğunluğu nedeniyle Yönetim Kurulu Toplantılarına iştirak etmediği gibi, Yönetim Kurulunun fotoğraf karesine girmek için dahi katılamamış ve görevinden istifa talep etmiş, bu talebi de 11.07.2012 tarihli Yönetim Kurulu Toplantısında görüşülerek kabul edilmiştir. Web Sitemizden ve daha önce basılan broşürümüzden isminin çıkarılmadığı, Aydınlığın Sitemizdeki Yönetim kurulu Üyeleri ile Danışmanlarının yayınlanması ile fark edildiğinden, E.J.Yzb. Bülent Demir’in ismi ilgili listelerden silinmiştir. Web Sitesinden E.J.Yzb. Bülent Demir'in isminin bu gerekçe ile silinmesi gibi basit olay dahi, ilgili Gazete tarafından “Bülent Demir saklanmak isteniyor” şeklinde manşet yapılmıştır. Hayret ki ne hayret!
Aydınlık, SADAT'ı karalama kampanyasının beşinci gününde, SADAT, ASSAM, ASDER ve Üsküdar Üniversitesi ile müştereken hazırlanan ve 30 Aralık 2011 Tarihinde TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonuna gönderilen, Yeni Anayasa'da olmasını istediğimiz ilkeler; TBMM Komisyonlarını ziyaretlerimizde TBMM Üyeleri ile, basın toplantısı yaparak basınımız ve Milletimizle, Sivil Toplum Kuruluşlarının Anayasa Uzlaşma Komisyon Üyelerine yaptıkları tanıtım toplantılarında açık bir şekilde ifade edilmiş, teklifimiz kitapçık haline getirilerek dağıtılmış ve ASDER Web Sitesinde ve şahsıma ait Web Sitemizde yayınlanmıştır. Bu teklifi yeni görene günaydın demek gerekir. Önerilerimizin ülkemizde barışı, refahı ve güveni sağlayacağına, Ülkemizin yönetim tarzını ileri demokrasi uygulayan Devletlerin düzeyine çıkaracağına inanıyoruz. Önerilerimizle gurur duyuyor ve arkasında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Aydınlık Gazetesinin beş gündür devam eden yalan haberleri, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Bülent Tezcan ve Sayın Ali İhsan Köktürk'ü de etkilemiş, Milletvekillerimizi, yayınları gerçek kabul ederek ve bu gazetenin iftira niteliğindeki iddialarının bazılarını tekrarlayarak, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ve Milli Savunma Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz'a sorular sormaya sevk etmiştir. Aslında bizim ilk açıklamamız bu Milletvekillerimiz tarafından görülebilmiş olsaydı, zannederim kendileri de tatmin olur ve kötü maksatlı yayına itibar etmezlerdi.
Milletvekillerimizin Aydınlık Gazetesi vasıtasıyla, Başbakanımıza ve Milli Savunma Bakanımıza sordukları sorulara da açıklama getirerek, tereddütlerin ortadan kalkmasını isteriz.
Sayın Ali Rıza Öztürk “SADAT adlı şirketin, özel bir şirket olarak kurdurulduğu, Suriye Muhaliflerine çeşitli kamplarda eğitim verdiği doğrumudur?” sorusunu sormaktadır.
Doğru değildir. Yurt Savunmalarında, Silahlı Kuvvetlerini, köklü askeri geleneğe sahip ülkelerin birikiminden yararlanmak isteyen dost ülkelerin bu ihtiyaçlarına cevap vermek üzere, günlük siyasetten bağımsız olarak, Ülkemizin Silahlı Kuvvetlerinin yetişemediği ülke ve askeri sahalardaki boşluğu doldurmak üzere milli sorumluluk hisseden kişilerin bir araya gelerek oluşturduğu, yasal bir şirkettir.
SADAT, Şirket ana sözleşmesindeki faaliyetlerini aktif olarak yerine getirmek için henüz, 5201 ve 5202 sayılı yasaların gerektirdiği prosedür tamamlanmamıştır. Bu yasalar gereği, SADAT tarafından hazırlanan “Tesis Özel Güvenlik El Kitabı” (TÖGEK) üç aydır, yasaların görevlendirdiği Makamlar tarafından incelenmektedir. Bu bakımdan SADAT ne çeşitli kamplarda Suriye Muhaliflerine ne de başka bir Ülkeye bu güne kadar hiç bir eğitim vermemiştir.
Milletvekilimizin ikinci sorusu da; “Doğru ise bu tür faaliyetler, hem Türk Yasalarına hem de Uluslararası yasalara göre açık suç değil midir?” şeklindedir.
“ Eğitim verdiği doğru değildir. Ancak TÖGEK'in ilgili Makamlar tarafından onaylanmasından sonra, SADAT'ın vereceği eğitim, hem kendi yasalarımıza, hem de Uluslararası yasalara göre hiç bir suç unsuru taşımayacaktır. Çünkü eğitimler, yabancı Ülkelerin kendi vatanlarını savunmak ve işgalcileri kovmak için oluşturdukları meşru Silahlı Kuvvetlerinin bu görevlerini yapabilmeleri için duydukları eğitim ihtiyacını karşılamak üzere verilecek, hizmetin her safhasında, Milli Savunma Bakanlığımızın kontrol ve denetiminde ve tamamına yakını o ülkelerin toprak, tesis ve silahları ile yapılacaktır. Kendi Ülkemiz ve ilgili Ülkeler bu faaliyetlerini zaten kendi askeri eğitim müesseselerinde yürütmektedirler. Bu faaliyetler ne kadar meşru ise, TSK'nın bazı ülkelere verdiği askeri eğitim desteği ne kadar meşru ise, SADAT'ın faaliyetleri de o kadar meşru olacaktır.
Sn. Ali Rıza Öztürk üçüncü olarak da; “Şirket bu zamana kadar TSK'nın Ulaşlı Kampı dışında hangi kamp ve tesislerde kimlere eğitim vermiştir ve vermektedir?” sorusunu sormuştur.
SADAT'ın Ulaşlı Kampı ile hiç bir ilgisi olmamıştır. Bizzat keşif yaptığım ileri sürülen bu kampın yeri, halen dahi tarafımızdan bilinmemektedir. Ne bu kampta ne de bir başka kamp ve tesiste SADAT, ne Suriye Muhalefetine ne de bir başka Ülke mensuplarına bu güne kadar hiç bir eğitim vermemiştir. Bu iddia, tamamen Aydınlık Gazetesinin ileri sürdüğü yalan ve iftiradır.
Sayın Bülent Tezcan da Milli Savunma Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz'a, ilgili Gazetenin iftiraları ile ilgili bazı sorular sormuştur.
İlk soruları; “SADAT isimli Şirket ne yapmaktadır?”olmuştur.
SADAT A.Ş.'nin ne yapacağı, 28 Şubat 2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmıştır. Buna göre SADAT A.Ş. Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Organizasyon ve kullanılmasında danışmanlık, yabancı Silahlı Kuvvet personeline, Ülkelerini savunmaları için ihtiyaç duyacakları konularda eğitim vermek ve yine yabancı Silahlı Kuvvetlerin Ülkelerini savunabilmeleri için talep ettikleri harp silah ve araçlarının tedarikinde aracılık yapacaktır. Bu faaliyetlerini de 5201 ve 5202 sayılı yasaların belirlediği şekilde Milli Savunma Bakanlığımızın kontrol ve denetiminde gerçekleştirecektir. Bu yasaların gerektirdiği Bakanlık tetkikleri henüz tamamlanmadığı için SADAT şu anda, sözleşmesinde belirttiği faaliyetleri yapamamakta, sadece onay sonrası için hazırlık yapmaktadır.
İkinci Soruları; “Gayri Nizami Harp eğitimi verdiğini internetteki Web sitesinden duyuran bir şirket yasal mıdır?” şeklindedir.
Gayri Nizami Harp (GNH), Ülkelerin Silahlı Kuvvetlerinin Yurtlarını savunmada kullanmak üzere yaptıkları meşru bir organizasyondur. Ülkelerin savunulması için nizami teşkilatlanma ne kadar meşru ise, işgale uğraması halinde, işgalciyi vatanından kovmak için mutasavver işgale uğrayabilecek bölgelerinde, barış zamanından itibaren sivil vatandaşlarını organize etmesi ve onları eğitmesi de o kadar normal ve meşrudur. Meşru olmayan, bu maksatla eğitilen insanları, darbeci veya diktacı zihniyetle kendi insanına karşı kullanılmasıdır. Buna bakarsak, nizami kuvvetler de darbeci ve diktacılar tarafından kendi halkına karşı kullanılmaktadır. GNH'ı gayri meşru sayanların nizami orduyu da gayri meşru sayması gerekir. Burada sap ile saman birbirine karıştırılmamalıdır. TÖGEK onaylandıktan sonra, SADAT'ın muhatabı meşru Devletlerdir. SADAT'ın sivil vatandaşlara, sivil müesseselere ve terör örgütlerine eğitim vermesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Üçüncü soru ile de; “Ordu dışında böyle bir örgütlenme hem Türk Yasalarına, hem de Uluslararası hukukta suç oluşturmakta mıdır?” diye sormaktadır.
Örgütlenmeden ne kast ettiğiniz önemlidir. SADAT Türk Ticaret Kanununa göre kurulmuş, faaliyetlerini 5201 ve 5202 sayılı kanunlar hükümlerine göre yürütmek durumunda olan bir ticari şirkettir. Dünyada, bu alanda faaliyet gösteren 70'in üzerinde özel şirket bulunmaktadır. Dolayısı ile iç, dış ve savaş hukuk kurallarına göre tamamen yasal bir ticari Şirkettir. Ne kuruluşunda, ne de ana sözleşmesine koyduğu faaliyetlerinde suç teşkil edecek bir unsur bulunmamaktadır. Bilakis emsallerine nazaran şeffaf ve talep eden yabancı ülkelerin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamayı amaçlayan bir mefkureye de sahiptir.
Dördüncü soru; “Şirket giderleri nerden sağlanmaktadır? Şeklindedir.
SADAT A.Ş. Ticari bir kuruluştur. Giderleri hissedarlarının yaptığı sermaye ödemelerini ile karşılamaktadır. Bu güne kadar ne bir devlet katkısı, ne bir yabacı devlet hibesi, ne bir teşvik kredisi, ne bir banka kredisi, ne de bir bağış almamıştır. SADAT A.Ş. kendi yağı ile kavrulan, bağımsız, rakipsiz, milli ve manevi mefkuresi olan bir ticari şirkettir.
Beşinci soru; “Bu şirket TSK'nın arazilerini kullanmakta mıdır? Şeklindedir.
Kesinlikle hayır. Şirket idare merkezi dışında henüz bir tesisi yoktur. Bu tesiste de kiradadır.
Altıncı soru; “SADAT'ın Suriyeli silahlı Gruplara eğitim verdiği doğru mudur?” şeklindedir.
Kesinlikle doğru değildir. Aksi bütün iddia ve haberler yalan, iftira, hayal mahsulü ve karalama amaçlıdır. Bu iftiralarla ilgili yasal hakkımızda hukukçularımız tarafında kullanılacaktır.
Yedinci soru; “Kamuoyunun da yakından takip ettiği Ergenekon, Balyoz ve Poyrazköy soruşturmalarında SADAT Yöneticilerinden destek alındığı doğru mudur?” şeklindedir.
SADAT Yönetici ve çalışanlarının bu davaların soruşturma safhasında destek verdiği hususundaki haberler de tamamen yalan, iftira, hayal mahsulü ve karalama amaçlıdır.
Aydınlığın yayınının beşinci gününde Sn. Ali İhsan Köktürk de, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından cevaplandırılmasını istediği bir soru önergesi vererek, bir kısmı önceki Milletvekillerince de ifade edilen yedi soru sormaktadır.
Sn. Milletvekilinin sorularından beşi, Sn. Bülent Tezcan'ın soruları ile paralellik gösterdiği için, farlı gördüğümüz iki sorusuna açıklık getirmek istiyorum.
Birinci konu; * “SADAT'ın kuruluş sürecinde kurucu ve danışmanları ile AK Parti arasında herhangi bir görüşme yapılmış mıdır?”
Şirket Ana sözleşmemiz hazırlanıp İstanbul Ticaret Odasına sunulduktan sonra, Türkiye'de bir ilk olacak bu projenin tanıtılması amacıyla, randevu talebimize cevap veren Hükümet üyesi ve bazı Milletvekillerimizle görüşmeler yapılmıştır. Tamamen bilgilendirmeye yöneliktir. Bu tür temaslarımız gerek şahsi, gerekse ASDER Web sitelerinde yazılmıştır.
İkinci Konu; “İrticai faaliyetlerde bulunduğu gerekçesi ile ordu ile ilişiği kesilen ve kontrgerillacı olduğu iddia edilen, SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi'nin AK Parti ile ilişkisinin boyutu nedir?”
Soruya teessüfle yaklaşıyorum.
Adnan Tanrıverdi, Türk Silahlı Kuvvetlerinden, Tuğgenerallik rütbesindeki bekleme süresini tamamladıktan sonra, kadrosuzluktan emekli edilmiştir. İrticai faaliyette bulunduğu gerekçe göstererek ilişiği kesilmiş değildir.
Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi kontrgerillacı değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok farklı, fakat hepsi de seçkin olan, görev yerlerinde 32 yıl emsalinin en ön sıralarında yer alarak ve yüzbaşılığının bekleme süresini bitirmeden, bir yıl erken terfi ettirilmiş başarılı bir muvazzaflık geçmişi bulunan bir kişidir.
Adnan Tanrıverdi, emekliliğinden itibaren, AK Parti dışındaki bir çok partiden, partilerine girme ve TBMM'e taşınma teklifi aldığı halde, siyasete girmeyi düşünmeyen, AK Parti'den böyle bir teklif almadığı gibi, her hangi bir organı ile de fiziki bağı bulunmayan bir kişidir. Bu meseleye de inancına uygun bir hizmet alanı olarak gördüğü ve Ülkemizdeki eksikliğini duyduğu için girmiştir.
Milletvekillerimizin sorularına karşı açıklamanın, muhatapları adına cevaplandırılmış olarak değerlendirilmemesini temenni ederim. Sorular, SADAT'ı ve yöneticilerini töhmet altında bıraktığı için açıklamaların yapılması zarureti hasıl olmuştur.
Kamuoyuna saygı ile duyururum.
“Aydınlık Gazetesinin Yalanları ile İlgili Açıklama” başlıklı birinci basın açıklamamız ile, “SADAT Doğru Yoldadır” başlıklı ikinci basın açıklamamızın, Aydınlık Gazete'nin 08 Eylül 2012 tarihli sayısında birinci sayfasında ve SADAT A.Ş. ile ilgili olarak “Kontrgerilla Merkezi”, “Gladyo Merkezi”, “İslamcı Gladyo Merkezi” başlıklarının puntosuna eş puntoda yayınlanmasını istiyoruz. Açıklamalarımızın istediğimiz şekilde Yayınlanmaması ve SADAT A.Ş. ve çalışanları ile ilgili karalama kampanyasının durdurulmaması halinde yasal haklarımız saklı kalacaktır.”
Bu açıklamalardan sonra konu sanırım daha iti anlaşılmış olacaktır. Dünya ile bağlantıları sadece haber bazında olup gerçekçi araştırmalar yapılmadan maksatlı haber ve yorumlar dün olduğu gibi bu gün de ülkemize ve girişimcilerine zarar vermekte ve ülkemizin girimci değerleri bu yolla heba edilmektedir.
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME