'Arap Baharı İsrail kışına dönebilir' diyor bir bölge lideri. Sadece İsrail için mi? ABD'nin bölgesel nüfuzu için, yüzyıllık emperyal hırslar için, katı diktatörler için de kışa dönebilir. Tabii, bölge halkları için büyük bir hayal kırıklığına da dönüşebilir.
Filistin'de işgal eskisi gibi kolay olmayacak, bölge ülkelerinde halk dizginleri ele alacak, hiçbir lider kişisel otorite sahibi olamayacak, ülkesini kişisel mülkü gibi kullanamayacak, yeryüzünün en çatışmalı bölgesinde varolan statüko tepetaklak olacak, rejimler ülke çıkarlarını iktidarları için pazarlık konusu yapamayacak, özgürlük ve adalet bu topraklara da gelecek.
Beklenti bu yönde... Mümkün mü? Elbette mümkün ama yakın dönemde çok da gerçekçi değil. Bölgesel değişim, küresel güç kaymalarıyla beslendiği oranda, onunla paralel geliştiği oranda sonuç doğuracak. ABD'deki ekonomik krizin, Avrupa'daki ekonomik ve siyasi krizin üstesinden gelindiği anda Ortadoğu'daki değişim dalgası başka pazarlıklara çerez yapılacak.
Daha büyük beklentiler de var. "Kimlikler savaşı"nın bu yüzyıla damgasını vuracağına inananlar, "Tahrir ruhu"nun Batı başkentlerini, büyük şehirlerin kenar mahallelerini, Asya sokaklarını kaplayabileceğine de inanıyor.
Bunun da ötesinde, Ortadoğu'da, eski Osmanlı topraklarında başlayacak, devletlerin değil siyasal grupların ve bireylerin belirleyici olduğu çatışmaların Akdeniz'in kuzeyini de yutacağını, devletlerin ve orduların aciz kalacağını, İskenderiye kadar Marsilya'nın da aynı savaşa tanık olacağını, insanlık tarihinde yeni bir sayfa açılacağını, güç haritasının tamamen değişeceğini de söyleyebiliyorlar.
Onlara göre 21. yüzyıl bu güç kaymasının çağı olacak. Büyük değişim, kitlelerin isyanıyla, sorgulamasıyla daha doğrusu bir isyan dalgasıyla gerçekleşecek. O kadar esasa girmeyelim. Herkesin sona eren yıllın hesabını yaptığı günlerde biz, yeni başlayacak 2012'de neler olabileceğine bakalım.
1- Arap Baharı denilen değişim dalgası, bu haliyle kalmaz daha da hız kazanır. Mısır'da Tahrir isyanı devam eder. Askeri cunta ile kitleler arasında çatışmalar başlar. ABD'nin Mısır Ordusu ile pazarlık halinde olduğunu, Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesi ihtimaline karşı İsrail'in sınırda hazırlık yaptığını da hatırlatalım.
2- Suriye'de Beşşar Esad yönetimi devrilir. Oldukça kanlı, muhtemelen de dış müdahaleyle gerçekleşir değişim. Lübnan modeli esas alınarak hassas ve kırılgan bir iktidar yapılanması şekillendirilir. Ancak Alevi-Sünni ve Hristiyanlar arasında her an kopacak bir fırtına beklentisi hakim olur.
3- Irak-İran yakınlaşması daha da güç kazanır. Bağdat-Tahran ittifakı bölgedeki en güçlü direnç halini alır. Buna bağlı olarak ülkedeki Kürtler ve Sünniler'le Şii Bağdat yönetiminin arası açılır.
4- İran, Basra Körfezi'ndeki küçük ülkeleri hareketlendirir. Bölgedeki Şiiler üzerinden nüfuz alanını genişletir ve S. Arabistan'a meydan okur. S. Arabistan'daki Şiiler de bu çerçevede hareketlenmeye başlar.
5- Türkiye, Ortadoğu'daki açılımını Suriye'nin güneyine, Kuzey Afrika'ya ve Orta Afrika'ya yoğunlaştırır. Ankara, her ne kadar mezhep eksenli ilişkileri reddetse de, İran merkezli direnç hattının hareket alanını daralttığı gerçeğiyle Sünni topluluklar üzerindeki etkisini artırır. Suriye'de değişim sonrası oluşumun merkezinde yer alır.
6- Türkiye, bulunduğu coğrafyanın en büyük devrimci gücü olur. Kitleleri etkiler, sokakların baskı gücünü ele geçirir... Artık İran statükoyu, Türkiye devrimi temsil etmektedir!
7- İsrail; Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesi, Suriye'de aynı grubun iktidara gelmesi üzerine iki cephe ile de gerilimler yaşar. İran'la zaten çatışma halindedir ve dünyayı İran'a saldırı için provoke etmektedir. Ancak İsrail'in bu tehditlerle yüzleşebilmesi için Hizbullah ve Hamas engelini aşması gerekir. Bu yüzden:
8- İsrail Gazze'ye yeniden saldırır. Suriye krizine bağlı olarak Hizbullah İsrail ile çatışmaya girer, elini kolunu bağlar.
9- Avrupa Birliği'nde çözülme eğilimleri başlar. Ekonomik krizin etkisiyle, hantallıklarından kurtulmak isteyen merkez Avrupa, kenar ülkelerini dışlar. Birlik bir tür Alman-Fransız çekirdek Avrupa projesine dönüşür.
10- Fransa-İngiltere krizi, Kıta Avrupası ile Kuzey Avrupa arasındaki gerilime dönüşür ve bu, çözülmeyi hızlandırır. Birlik, 21. yüzyıla model olma özelliğini kaybeder. Avrupa ülkeleri dar bölge yakınlaşmalarına, geleneksel reflekslerine geri döner.
11- Bu arada, kriz Avrupa'ya daha güçlü dalgalarla vurur. Şirket iflasları ağırlıklı olarak devlet iflaslarına dönüşür. Bunlara bağlı olarak müthiş bir yabancı düşmanlığı gelişir, milliyetçilik tehlikeli hal alır.
12- Kriz, Amerika'yı da, 2009'dakinden daha şiddetli sarsar. Artık ayıplar, zaaflar örtülemeyecek boyut alır. Buna bağlı olarak ABD, dünya genelindeki askeri gücünü daraltma yoluna gider. Bu da birçok bölgede güç boşlukları oluşturur.
13- Atlantik krizle, sosyal çalkantılarla boğuşurken, kendi içinde gerilimler yaşarken Latin Amerika ve Asya'da yeni güçler daha bir öne çıkar. Rus milliyetçiliği, Çin meydan okuması güç kazanır. Bu arada, Türkiye gibi orta ölçekli ekonomiler sürpriz çıkışlar yapar.
14- Listeye eklenecek çok şey var ama en önemlisini sona bıraktık: Sudan'dan Suriye'ye kadar Müslüman Kardeşler Kuşağı 2012'de daha da belirginleşir. Artık bu bölge, İran'ın nüfuz alanına girenlerle Müslüman Kardeşlik kuşağı denklemine dayalı bir güç haritası ile yönetilecektir. Bölgedeki yeni statüko budur. 2012'nin en büyük çıkışı şüphesiz bu kuşağın şekillenmesi olacaktır.