Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasal sistemin şapa oturduğu ve genel seçimler ertesinde açıveren toplumsal umudun hızlıca söndüğü gergin bir ortamda toplanıyor.
Neden?
***
Dünya nüfusunun çoğunluğu şehirleşti... Bugün 3,5 milyar insan şehirlerde yaşıyor... Bunu, insanlığın yerleşik hale geçmesi kadar önemseyenler olduğu gibi günümüzün insanını ‘homo urbanus’ olarak tanımlayanlar da var...
***
Şehirleşmenin son zaferi, çok farklı kökenden gelen insanların sürekli birbirleriyle kentlerde ilişki kurmalarını zorunlu hale getiriyor ve karşılıklı küresel bağımlılıkları hızlandırıyor...
Yerküre etrafında dönmekte olan 2 bin 500 uydu da bu gelişmenin teknik alt yapısını oluşturuyor...
Uydular, milyarlarca insana milyarlarca mesaj iletmesine, her gün 49 bin uçağın uçabilmesine, milyarlarca araba kullanıcısının yollarını bulmasına yardımcı oluyor... Ayrıca gezegenimizdeki gizli saklı işlerin sonunu getiriyor, dünyayı saydamlaştırıyor.
***
Bilgiye ulaşmanın küreselleştiği çağımızda, dünya ticareti önemli gelişmeler göstermekte, yoksul ülkeler mallarını dünya piyasasına sürebilmekte... Ticaretin ve para hareketlerinin küreselleşmesi, barışçı ilişkileri ve kolektif güven ihtiyacını da beraberinde getirmekte...
ABD eski başkanı Bill Clinton ve AB Komisyonu başkanı Romano Prodi’ye danışmanlık yapan ekonomist Jeremy Rifkin, geçen yüzyılda birçok kanlı savaşa sebep olan milliyetçi ve ekonomik korumacı politikaların müdafileri ne derlerse desinler, insanlığın birbirine bağımlılığının tam olduğunu ve bu yeni çağın ‘empati uygarlığına’ doğru evrildiğini söylemekte...
***
Bu derin alt üst oluş, Sanayi Devrimi ve Aydınlanma Çağı’nın da işlevini fazlasıyla yerine getirdiğini ve artık yeni formüller bulunması gerektiğini de gösteriyor.
Fransa’nın önemli entelektüellerinden biri olan Pierre Rosanvallon, evvela Locke (1632-1704), sonra da Montesquieu (1689-1755) tarafından geliştirilen Kuvvetler Ayrılığı teorisinin, gelişmiş modern demokrasilerde aksırıp tıksırmaya başladığını vurguluyor...
“Hedef, giderek genelleşen bir temsil sistemi olmalıdır (...) Aynı zamanda, rejimlerin karar alma mekanizmaları da tekrar gözden geçirilmelidir (...) Bugün, artık söz konusu olan, kuvvetlerin ayrılığı değil, demokrasinin gerçekleşebilmesi için giderek karmaşıklaşmasıdır (...) Karmaşıklaşma, zayıflamak veya güçsüzlüğe mahkûm olmak değildir, fakat daimi açıklama, hesap verme, değerlendirme ve kontrole zorlamaktır. Karmaşıklaşma, aynı zamanda basit ve kısa vade demokrasisi fikrini de rafa kaldırmaktır. İktidarın ve toplumun menfaatleri bu şekilde birleşiyorlar: Bir iktidar, daha güçlü olabilmek için, giderek daha demokratik olmalıdır.”
***
Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasal sistemin şapa oturduğu ve genel seçimler ertesinde açıveren toplumsal umudun hızlıca söndüğü gergin bir ortamda toplanıyor.
Neden?
Çünkü yeryüzü Sanayi Dönemi’nin ardından yeni çağın özelliklerini sorgularken, biz henüz Montesquieu’nun ‘Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’ni işletir hale gelemedik.
Dünya ile aramızdaki farkları ortaya koyan yeni çağla ilgili sorgulama ve aranışları merak ediyorsanız, en zahmetsizce bunu ‘ikincigrup.com’a bakarak gerçekleştirebilirsiniz...
Siyaset bunu yapmıyor, bari siz yapın...