15 Temmuz Başarısız mı Oldu?

Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Çanakkale Savaşına müttefik ordularda savaşan askerlerden bir kısmı; o dönem İngiliz sömürgesi olan Hindistan’dan getirilmişti. Propaganda şöyle idi; Türkler kafir oldu, hilafeti kurtarmaya gidiyoruz… Ağır kayıplarla yüzün geri dönmelerine rağmen savaşın komutanı Churchill şöyle demişti; "evet İstanbul'a giremedik, ama biz de onların domurcuklarını kopardık..."

Benzer bir durum Yemen cephesinde de yaşandı. Mekke ve Medine yolunu açtığından, Osmanlı Aden Körfezini İngilizlere kaptırmak istemiyordu. İngilizler Yemenlilerin beynine öylesine nüfuz etmişti ki; herhangi bir şekilde yakalayıp öldürmek istedikleri Osmanlı askerinin son isteğini bile yerine getirmiyorlardı. İki rekât namaz kılma talebine verilen cevap; siz müslüman mısınız da namaz kılacaksınız şeklinde idi. Yemen’de O kadar çok Anadolu yiğidi can vermiş ki; yerliler hala ‘Makbaratül- Etrak’ yani Türk mezarlığı kavramını kullanırlar buralar için…

Durum Şerif Hüseyin için de farklı değil... Birinci Dünya Savaşı esnasında Hicaz bölgesinde İngilizlerle yaptığı işbirliğini ve sonra iktidardan alaşağı ederek Kıbrıs’ta göz hapsinde pişmanlıklar içerisinde öldüğünü de biliyorsunuzdur.

Millete-medeniyete düşmanlık böyle bir şey işte... Geçmişte hariciler de aynı refleksle ilmin kapısı Hz. Ali Efendimizi şehid etmişlerdi. İlk bakışta 15 Temmuz darbe (ya da işgal) girişiminin başarısız olduğu söylenebilir elbette... Ama geride onulmaz yaralar bıraktı. Hocaefendi kavramı kirletildi, imam kavramı kirletildi, himmet kavramı kirletildi, cemaat kavramı kirletildi. Orta sınıf müslümanların İslam’a bakışı zayıflatıldı, tedirgin edildi ve İslam'dan soğutuldu.

Sonucun Birinci Dünya Savaşı gibi olmaması için çok dikkatli olmak gereklidir. Zira Osmanlı tarihe gömüldükten, misyonu bittikten sonra Çanakkale'nin kazanılmasının çok fazla bir anlamı kalmıyor.

Kavramlar kirleyildi-itibarsızlaştırıldı dedik... Şimdi örneğin Fethullah kelimesi kirlendi diye iyi oldu mu diyeceğiz. Şaban adı itibarsızlaştı diye artık çocuklarımıza Şaban koymayacak mıyız (bu arada koymuyoruz zaten). Yine örneğin, Esmaül-Hüsna'dan olan 'Nasır' kelimesi Mısır'da geçmişte, Abdül-Fettah (Sisi) günümüzde kirletildi diye bu kavramlardan vaz mı geçeceğiz. Yarın müslüman kelimesi itibarsızlaştırıldığında, ki İslamofobi ile zaten itibarsızlaştırılıyor, müslümanlıkla aramıza mesafe mi koyacağız. Ya da DAEŞ Efendimizin mührünü bayrak olarak kullanıyor diye, onu artık kabullenmeyecek miyiz…

İngilizler Hint müslümanlarını ve Yemenlileri 'kafir olan Türklerden hilafeti kurtarmak' ya da Hicaz bölgesindeki kimi kabileleri İslam adına İslam medeniyetini yok etmek ve ekonomik kaynaklarına el koymak için nasıl ikna etmişler idiyse, bugün adına FETÖ'cü dediğimiz yapının mensuplarını da aynı şekilde ikna etmiştir. Zira bugünün birinci sırasındaki emperyalisti Amerika'nın 'kendi adamları eliyle' müslümanlığı kurtaracağına inanıyor. Adam (sözün gelimi böyle diyorum) çeyrek yüzyılı aşkındır darül-küfürde yaşıyor. Yaşadığı ülke baş emperyalist ve İslam toplumunu dizayn etmek istiyor. Darbe yapmaya kalkacak kadar gücü ele geçirmiş, ama FETÖ kalıntıları yine de bu şer güçle birlikte organize ettikleri darbe ile İslam’ı kurtaracaklar öyle mi...

Amerika... Büyük Şeytan... Baş emperyalist... Sömürgeci... Planına çomak sokanı affetmeyen Amerika İslam’ı kurtaracak öyle mi... Bu insan hakikaten keşfi güç bir varlık...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.