Ahmet Müfit Kutlu 14 02 2013
Batı âleminin Kilise kültüründen doğmuş “günler” yaşamımızı etkilemekte ve toplumumuzu kendi öz değerlerinden uzaklaştırmaktadır. Bu aziz vatan da yıllardan beri hristiyanlardaki “Noel” Yılbaşı olmuş, Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü diyerek kültür yozlaşmasına giden yolda, “Batılılaşma" masalıyla, yabancı bir kültürün kilometre taşları sinsice döşenmiştir.
Sevgililer Günü, eski çağda “baharı karşılama” törenlerinin çağdaş versiyo nu olarak karşımıza çıkmaktadır. 15 Şubat’ta eski Yunan’daki “bolluk ve be reket festivali” kutlamaları paganist (çok tanrılı) bir toplumda genç erkek ve kızların birbirini bulması için özel bir fırsat sayılırdı.
Eski Roma’ya bulaşan bu kutlama, kilisenin (15 Şubat) Lupercalia festivali ni gölgelemesini engellemek amacıyla 14 Şubat’a kaydırıldı. O gün Lupercus rahipleri keçi kurban ederler, şarap içerler, genç kızlar da kurban edilen keçilerin derilerinden bir parça kaparak gebe kalma ve doğurma kolaylığına kavuşacaklarına inanırlardı. Daha sonra papazla şarap içme faslından sonra gençler, kiliseden ayrılarak şehre ve Palatin tepesine giderlerdi.
Genç kızlar isimlerini yazdıkları kağıtları bir çömleğe atar, delikanlılar da bunları çekerlerdi. Eşleşenler tören boyunca sevişirler, anlaşanlar evlenirdi. Bu törende kızların, arzuladıkları erkeğin önüne mendil atmaları da ayrı bir gelenekti. Ve cinsel ilişkiye çağrı anlamı taşırdı.
Hıristiyanlığın ilk dönemlerindeki din adamları pagan kültüründen gelen bu kutlamayı yasaklayamayınca kendileri de bu törenin yapımcısı durumuna girdiler. Hz.İsa’nın doğumundan 495 yıl sonra Papa I.Gelasius 14 Şubat’ı “Aziz Valentinus Günü" ilan ederek 15 Şubat Lupercalia törenlerine alterna tif oluşturdu. Böylece 15 Şubat’ın etkisi kırıldı ama bu paganist uygulama bir gün önceye alınarak Hıristiyanlığın kutsal bir günü haline dönüştürül müş oldu.
Aziz Valentinus kimdi? Kim olduğunu kimse bilmiyordu ama Papa önüne “Saint" (aziz) sıfatını ekleyince mesele dinsel bir kılıfa girmiş oldu.
Aziz Valentinus günü ile ilgili bir çok söylenti vardır. 14. Yüzyıldan itibaren İngiltere ve Fransa’da kutlandığı görülür. Sonraları 19. Yüzyılda ABD ve Almanya’da da yayıldı.
Hristiyan Dünyasının “Sevgililer günü”, eski çağdaki çok tanrılı inanışın (tanrı Zeus ile tanrıça Hera’nın 15 Şubat’taki evlilik günü) ile Lupercalia yortusunun kilise kültüründe evrimleşerek Cumhuriyetin laik zemininde filizlenip Türkiye’mizdeki İslami bir kültür içine sızdığı gündür.
Kendi öz kültüründen koparılmaya çalışılan bir toplumda ekonomik ve ticari kaygıların da pompalamasıyla insanlarımızın alıştırılmaya çalışıldığı 14 Şubat Sevgililer Günü işte böyle bir gündür.
“Sevgililer Günü” öyle uzundur ki bitmez.
Sevenler için değil bir gün, ömür bile yetmez .