Bugün Washington’da başlayacak olan Filistin-İsrail arasındaki doğrudan görüşmeler öncesi Orta-Doğu’daki “savaş lobisinin” provokasyonları... Biten ama hava muhalefeti yüzünden...
...pratik olarak ilk gün işe yaramayan balık av yasağı...
Futbolda sona eren transfer dönemi...
Yunanistan’ı yenerek grup lideri olma ve dolayısıyla turnuvanın en güçlü takımı ABD ile karşılaşmama olanağını yakalayan basketçilerimiz...
Dün, Dünya Barış Günü’ne denk gelen ABD-İran Basket maçı...
Ve freni kopmuşa benzeyen referandum tartışması...
***
Akıldan...
Mantıktan...
İzandan kopmuş ve gözünü karartmış bir “siyasal iktidar” kavgası olmasa, “12 Eylül rejimi”nde sınırlı bir gedik açacak olan yetersiz, kısıtlı ve gecikmiş bir anayasa değişim paketi tartışır mıydık?
Ve bu askeri darbenin bizzat mağduru olanların bile, sırf AK Parti düşmanlığı nedeniyle “12 Eylül rejimi”ne “evet” demesi anlaşılır bir şey mi?
Ama buralarda “siyasal çıkar” aklı kör ediyor...
AK Parti düşmanlığı, insanları “12 Eylül rejimi”nin bekçisi haline getirebiliyor...
***
Bu değişikliklerle AK Parti’nin rejimi ele geçireceğini iddia edenler, “vesayet rejiminin” bekçisi olarak görüp sığındıkları Anayasa Mahkemesi’nin kapısını çaldılar... Anayasa Mahkemesi, bir iki değişiklikle bu değişim paketine “vize” verdi.
Örneğin bu gelişme karşısında CHP’nin, özgürlükleri kısmen genişleten ve Anayasa Mahkemesi’nin “onayını” almış bir değişişim paketine “evet” demesi gerekmez mi?
AK Parti karşıtlığı, insanı “12 Eylül rejimi”nin savunucusu ve taraftarı yapabilir mi?
Vicdanen bu nasıl mümkün olabilir?
***
Hele hele Güneydoğu...
Bir taraftan 12 Eylül’ün cehennem işkencelerinin yaşandığı, o askeri rejimin “insanlık ayıbını” unutturmamak için Diyarbakır Cezaevi’nin müze olup olmamasını tartışırken, bir yandan da 12 Eylül rejiminde gedik açmaya bitaraf kalmak...
Her şeyi bir yana bırakın...
Anayasanın 145. maddesindeki sırf şu değişiklik bile “evet” demek için yeterli:
“Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir.”
Bu ne demek?
Askerler, askeri suç dışında “sivil yargıda” yargılanacak demek...
Alavere, dalavere olmayacak, askeri vesayet rejimi elini kolunu sallayarak ortalarda dolaşmayacak demek...
Buna “hayır” demek...
Bunu “boykot “ etmek...
12 Eylül rejiminin siyasi partiler yasasına göre kurulmuş partilerinin, ikbal kavgası yapayım derken, “askeri rejimin” destekçisi haline gelmeleri anlamına gelmiyor mu?
***
Tek parti rejiminin...
12 Eylül zihniyetinin keskin bir muhalifiyseniz...
Bu rejimdeki açılacak her deliğe, bu rejimi törpüleyecek her adıma destek mi verirsiniz, karşı mı çıkarsınız? “12 Eylül rejimine karşıyım ama AK Parti’den nefret ediyorum” o halde “hayır” demeli ve “12 Eylül rejimine destek vermeliyim” gibi bir mantık olabilir mi?
Üstelik...
Muhtemelen hem AK Parti’den, hem de AB’den aynı anda nefret eden “otoriter ve totaliter bir rejimin” halktan nefret eden bir fanatiği değilseniz, AB de bu değişim paketini “yetmez ama evet” kıvamında buluyor...
Hatırlayın...
Anayasa Mahkemesi’nin kısmi iptal kararı ertesinde Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre ne demişti?
Flautre, Anayasa Mahkemesi’nin kısmi iptal kararını “ustaca orta yol çözüm” olarak nitelendirerek, genel seçimlerin ardından tüm siyasi partilerin yeni anayasayı gündemine almalarını istemişti.
Ve “bu sınırlı reform ülkenin demokratikleşmesinin önünü açsa da 1982 Anayasası’nın antidemokratik ruhunu değiştirmemektedir” değerlendirmesinde bulunmuştu...
Zaten hepimizin yüksek oranda bir “evet” aranışının sebebi de, AK Parti dâhil hiç kimsenin geri dönemeyeceği ve erteleyemeyeceği bir anayasa ile “12 Eylül rejimi”nin havaya uçurulmasını sağlamak değil mi?
***
Evet, halk oylamasına on gün kaldı.
Aklı kör olmamış ama anayasa paketine “hayır” vermeyi düşünerek, dolaylı ya da doğrudan 12 Eylül’e destek verecek olanların “mantıken de vicdanen de” işi zor...
AK Parti’ye kızarak “12 Eylülcü” olunamaz çünkü...