Gençliğimizde bütün dünyayı kasıp kavuran Beatles grubunun ünlü bir şarkısı vardı: “She loves you ye ye ye”. Yeah diye yazılır, ‘ye’ diye okunurdu.
Romantizmin azalması ve gövde beslemenin yükselmesi üzerine, bütün nakaratlarında “O kız seni seviyor” diye haykıran şarkının birinci bölümü gitti, sadece ye ye bölümü kaldı.
Ye, ye ye!
Ne bulursan ye!
Cips ye, sosis ye, sucuk ye, hamburger ye, çikolata ye, ne istersen ye.
Yeter ki ye, durmadan ye!
Elini koca cips torbalarına daldırıp daldırıp ye.
Televizyonlar her gün bunu söylüyorlar bize.
Yiyecek görmeden televizyona bakmak mümkün değil.
Aslına bakarsanız, radyo dinlemek de, sokakta yürümek de mümkün değil. Çünkü bütün afişler, bütün anonslar “ye ye!” diye haykırıyor durmadan.
Ye, ne bulursan ye!
Gözünüzün önünden geçen otobüslerden size sucuklar, salamlar, tavuklar sunuluyor.
21. yüzyıl uygarlığının temel sloganı bu: “Ye, ye, ye, daha çok ye!”
Reklamların dışında bir de her kanalda yemek programları var. Yerli yabancı her kanal yemek programı sunuyor.
Bizim evlerde yemek kitabı bile bulunmazdı eskiden. Herkes anasından öğrendiği gibi pişirirdi yemekleri. Çok çok “Aman pek lezzetliymiş, tarifi var mı?” diyerek komşudan tarif alırlardı.
Sonraları Ekrem Yeğen’in kalın bir yemek kitabı çıktı. Saman kâğıda basılmış olan kitapta “Kabak öğreten” diye bir yemek vardı. Önceleri buna bir anlam veremiyordum.
Öğretenin, “au gratin” olduğu daha sonra ortaya çıktı.
Yani ince dilimlenmiş kabak patates gibi sebzelerin üzerine beşamel sosu, peynir falan dökerek fırına sürme tekniği.
O zamanlar yabancı kültürle haşır neşir olmamış Türk halkı nereden bilsin ‘au gratin’i falan. Öğreten deyip çıkıveriyor işin içinden.
Yemek programlarının ardına hangi programlar diziliyor biliyor musunuz?
Zayıflama programları elbette.
Doktorlar binbir zayıflama tarifiyle çıkıyorlar seyircinin karşısına.
Alışveriş kanallarında sırım gibi kızlar, oğlanlar, durmadan pedal sallayıp duruyor.
Yani Allah ne verdiyse yiyeceksin, sonra hemen o jimnastik aletinden ısmarlayıp ekrandaki bronz tenli kızlar, oğlanlar gibi olacaksın.
Oh ne güzel dünya!
Dedim ya, kızın oğlanı sevmesi falan gitti, geriye sadece ye ye kaldı.
Ye ye ye.
Belediyede ye, mecliste ye, imar komisyonunda ye.
Yeter ki ye!
Durmadan ye!